Deniz Dumanlı Levan Akin’in son filmi Geçiş’te mücadeleci trans bir avukat olarak karşımıza çıkıyor ve güçlü bir karakter çiziyor. İstanbul’un avcunun içine alan film, bizi de kapsayan bir arama ve anlama yolculuğuna dönüşüyor. Vizyondan sonra MUBİ’de gösterilen filmin oyuncusu Deniz Dumanlı ile kısa bir röportaj gerçekleştirdik…

Merhaba Deniz, sizi biraz tanıyabilir miyiz?
Ben Deniz, 40 yaşındayım. Kendimi her zaman daha iyi bir insan olmaya adamış biri olarak tanımlıyorum.

Yolunuz Levan Akin ile nasıl kesişti? Rolü nasıl buldunuz, nasıl yorumlamak istediniz?
Levan Akin ile yollarımız, Instagram’da oyuncu arandığını belirten bir hikâye sayesinde kesişti. Rolü aldığımda, Evrim’in içsel yolculuğunu anlamak ve onun kimlik mücadelesine odaklanmak istedim. Evrim, kimliğini keşfederken aynı zamanda çevresindeki insanlara da destek olma çabasında olan bir karakterdi.

Bir yandan da canlandırdığınız Evrim karakteri, kimlik mücadelesi verirken etrafındaki arkadaşlarına da yardımcı olmak istiyor. Gerçek hayattan kopuk olmayan bir süreç olduğunu düşünüyorum, öyle mi?”
Evet, kesinlikle öyle. Evrim’in hem kendi kimliğiyle barışması hem de başkalarına destek olma isteği oldukça gerçekçi bir süreçti. Herkes hayatının bir noktasında kimlik mücadelesi verir. Evrim de kendini bulma yolculuğunda, aynı zamanda çevresine katkı sağlamaya çalışıyordu.

Filmin çekimleri nasıl geçti, zorluklarla karşılaştınız mı? Sanırım Levan Akin İstanbul’da daha rahat film çekiyor, doğru mu?

Çekimler çok keyifliydi. Levan Akin, sete tamamen hakim ve oldukça rahat bir ortam sağladı. İstanbul’da çekim yapmak onun için de keyifliydi çünkü şehirle güçlü bir bağ kurmuş ve buradaki yaşamı, müziği çok iyi biliyor.

Filmde rolünüz dikkat çekici ve çok başarılı bir performans sergiliyorsunuz. Bundan sonrası için neler var, yeni projeleriniz oldu mu?
Teşekkür ederim. Geçiş sonrasında birkaç projeyle görüşmelerim oldu ama henüz kesinleşmiş bir şey yok.

Levan Akin Türkiye’nin sosyal dinamiklerini iyi çözümlemiş gibi görünüyor. LGBT+ mücadelesi, Türkiye dahil pek çok ülkede büyük bir direniş gerektiriyor. Gerçek hayatta LGBT+ savunucu avukatlar çoğunlukta mı?
LGBT+ savunuculuğu özellikle Türkiye gibi ülkelerde oldukça önemli ve zorlu bir mücadele alanı. Gerçek hayatta bu alanda çalışan avukatlar var ama sayıları sınırlı. Hukuk sistemi, ne yazık ki hâlâ birçok açıdan eksik ve LGBT+ hakları için mücadele edenler bazen ciddi engellerle karşılaşıyor.

Filmi izlerken bir ara sizin Lia’nın yeğeni Evrim olduğunuzu düşündüm, çünkü daha kapalı bir kimlikle filme dahil oluyorsunuz. Ama bir yandan da güçlü, mücadeleci, ne istediğini bilen bir trans kimlik ortaya koyuyorsunuz. Bunu biraz açabilir miyiz?
Başta seyirci, Evrim’in Lia’nın aradığı Tekla olduğunu düşünüyor. Ancak hikâyenin ilerleyen bölümlerinde, Evrim’in Lia’nın aradığı kişi olmadığı net bir şekilde anlaşılıyor. Evrim, kendi kimliğini keşfetmeye çalışan, yolculuğu belirsizliklerle dolu bir karakter. Hikâyelerin sonunda mutlu olan, zafer kazanan kadınları izlemeyi ve oynamayı seviyorum. Evrim’in de sonunda aşkı bulup mutlu olması benim için çok kıymetliydi.

Tekla’yı arama hikâyesine dahil oluyorsunuz ve film biraz belirsiz, yalnız bırakılmış bir sonla kapanıyor. Çoğu insan için bu gerçekçi bir son mu?
Bu, trans kadınların sıklıkla karşılaştığı bir durum. Aileler, çocuklarının kimliğiyle yüzleşmekte zorlanıp onları terk edebiliyor. Sonra bir süre sonra, vicdanlarını rahatlatmak için geri dönebiliyorlar. Çoğu hikâye, Lia’nınki gibi acı bir şekilde sona eriyor. Gerçekten mutlu sonlar çok az. Bu yüzden filmin finalindeki belirsizlik, aslında birçok trans kadının yaşadığı kabul görme ve var olma mücadelesini gerçekçi bir şekilde yansıtıyor.

Son olarak, neler söylemek istersiniz? Sıradaki projeleriniz neler?
Oyunculukta daha da derinleşmek ve farklı karakterleri keşfetmek istiyorum. Her projede bir şeyler öğrenmek ve gelişmek benim için çok önemli. Bu yüzden, doğru projeyi bulana kadar sabırlı olacağım. Teşekkür ederim.

Banu Bozdemir
İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü mezunu. Sinema yazarlığına Klaket sinema dergisinde başladı. Dört yıl Milliyet Sanat dergisi ve Milliyet gazetesinde sinema yazarı, kültür sanat muhabiri ve şef yardımcısı olarak çalıştı. İki yıl Skytürk Televizyonunda sinema, sanat ve ‘Sevgilim İstanbul’ programlarında yapımcı, yönetmen ve sunucu olarak görev aldı. Antrakt Sinema Gazetesi’nde iki sene editör olarak çalıştı. Tarihi Rejans Rus Lokantasına hazırlanan ‘Rejans Tarihi’ ve ‘Rejans Yemekleri’ kitabının editörlüğünü yaptı. Rejans Rus lokantası başta olmak üzere birçok şirketin basın danışmanlığı görevini üstlendi. Film + sinema dergisine Türk sineması röportajları yaptı. Küçük Sinemacılar, Benim Trafik Kitabım, 'Çevremi Seviyorum' adı altında on iki tane ‘çevreci’, dört tane fantastik çevre temalı yirminin üzerinde çocuk kitabı bulunuyor. Sosyal medyada yolunu kaybeden bir genç kızın maceralarını anlattığı ‘Leylalı Haller’ yazarın ilk romanı. Kaşif Karınca ise beyaz yakalılara çocuk kafasıyla yazdığı ufak bir yaşam manifestosu özelliği taşıyor. TRT’ye çektiği ‘Bakış’ adlı bir kısa filmi bulunuyor. Halen aylık sinema dergisi cinedergi.com'un editörü, beyazperde.com ve öteki sinema yazarı. Kişisel yazılarını paylaştığı banubozdemir.com sitesi de bulunan yazar filmlerde ve festivallerde jüri üyesi olarak görev alıyor, filmlere basın danışmanlığı yapıyor, sinema ve kısa film atölyelerinde ders veriyor. Çocuklarla sinema ve çevre atölyeleri düzenliyor.

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.