Daha önce oldukça ses getirmiş Cow belgeselinin ve oyuncu kadrosuyla da oldukça dikkat çeken Big Little Lies dizisinin bazı bölümlerinin de yönetmeni olan Andrea Arnold, hem senaristi hem yönetmeni olduğu son filmi Bird ile kendi çıtasını oldukça yükseğe çıkarmış görünüyor. Film ilk gösterimini 2024 Cannes Film Festivali’nde yaptı.

İlay Bilgili 

İngiliz banliyösünde henüz kendisi de çocuk yaşta sayılabilecek baba Bug (Barry Keoghan) ikisi de ergenlik yaşlarında olan çocukları ile yaşamaktadır. Filmin baş kahramanı Bailey, on iki yaşında, içine kapanık, somurtkan, kendi dünyasında olmayı tercih eden bir kız çocuğudur. Abisi Hunter ise hak edenlere ceza verdikleri bir çetenin üyesidir. Hemen her tarafı graffitiler, yazılar ve çizimlerle dolu, klasik ev ortamından oldukça uzak bir apartmanda yaşayan bu aile, bir babaya da çok benzemeyen Bug’ın henüz üç ay önce tanıştığı sevgilisi ile evlenmek istemesi kriziyle izleyiciye de açılır.

Bird, bu tuhaf ailenin baba Bug’ın yakın zamandaki düğününe kadar olan kısa zaman diliminde bizlere getto yaşamını, buradaki yaşamın nesilleri içine alan ve tekrarlayan döngüsünü dramatize etmeden de anlatmayı başarır. Örneğin, babaya bazen kızıp bazen de ona karşı inanılmaz bir şefkat duyabilirsiniz. Bu sebeple tür olarak bir dram filmi gibi görünse de yönetmen Arnold, işini öyle iyi yapmış ki izleyiciye yargıda bulunacak çok da alan bırakmamış denilebilir. Yer yer kameraya yansıyan duvar yazılarından da anlaşılabileceği gibi, Bird karamsar bir film değil, daha çok yaşama karışıp uçmayı öğrenmekle ilgili. “Don’t you worry,” ya da “Hope,” kelimeleri kameranın kadrajına sık sık da bu yüzden giriyor.

Bird, apaçık bir büyüme hikayesi fakat  parmak doğrultmamak ile birlikte film aslında bir kız çocuğunun kendi kanatlarını arayıp bulmasına odaklanıyor. Bailey, kafesi andıran bir banliyöde, kafesi andıran bir evde ve gerçekten kafesi andıran tren yollarında kendi uçma hikayesini ararken bir yandan büyüyor bir yandan da etrafındakileri büyütüyor. Bailey, toksik ve şiddet eğilimli bir adamla yakındaki başka bir gettoda yaşayan annesine ve üç kız kardeşine bir anne kuş gibi kol kanat geriyor. En azından bunu arzuluyor, zihninde kendini bu şekilde konumlandırıyor.

Büyümek başlı başına oldukça zor iken Bailey evlenmek üzere olan babası, sevgilisinden şiddet gören annesi ve kız kardeşleri, bir çete üyesi olan abisi arasında bir aidiyet savaşının ortasında serpiliyor. Cep telefonuyla en çok kuşları çekiyor, en çok onları izliyor. İngiliz kırsalında bir tarlanın ortasında uyuyakalıyor ve sabahın ilk ışıkları ile gözünü açtığında doğanın sakin ve dinginliğinde sert esen rüzgarla kendine geldiğinde karşısında etek giymiş, narin, tuhaf, merak uyandıran, belki ilk etapta korkutan bir yabancı ile karşılaşıyor. Kendini koruma dürtüsü ile adamı telefonunun kamerasıyla çeken Bailey bu tuhaf karşılaşmadan oldukça da etkileniyor. Kendisini, Bird olarak tanıtan yabancı, bir kuşu andıran tuhaf ve nazik hareketlerle ortadan kayboluyor. İkisi de tekrar karşılaşacaklarını bir şekilde biliyor.

Alman asıllı oyuncu Franz Rogowski’nin hayat verdiği Bird karakteri, izleyicide de tarif edilemez bir konfor alanı hissi uyandırıyor. Joaquin Phoneix’e de benzerliği ile de tanınan Rogowski, gerek yüzündeki yara iziyle, gerek sos tonuyla ve en çok da muhteşem oyunculuğuyla bu mistik karakteri öyle başarılı canlandırıyor ki hayran kalmamak işten değil.

Her insanın karmaşaya karşı baş etme yöntemleri vardır fakat söz konusu çocuklar olduğunda işler inanılmaz bir hale gelebilir. Bunun en güzel örneklerinden birisi Pan’in Labirenti filmindeki Ofelia’nın İspanya İç Savaşı sırasında savaşla ve kötü üvey babasıyla birlikte yaşamak zorunda kaldığı evde zihninde yarattığı alter evren ve muhteşem Pan karakteridir. Bailey ile Ofelia’nın elbette ki bu sine/masal dünyada ortak özellikleri var. Bailey, annesini ve kız kardeşlerini şiddet uygulayan ve öfke kontrolü sorunları olan toksik sevgiliden kurtarmak için abisi Hunter’dan ve çetesinden yardım ister. Birilerinin işleri yoluna koyması gereklidir ve belli ki bu da kendisidir. Çete üyeleri eve geldiğinde kardeşlerinin orada olmasını istemeyen Bailey, üç kız kardeşini Bird ile sahile götürür. Orada, hepsinin gerçekten çocuklara yakışır bir huzur yaşadıkları, eğlendikleri bir gün geçirirler. Bailey, yolda Bird ile sohbet ederken, onun gerçek biri olup olmadığını anlayabilmek için adamın kolunu bir Çin işkencesi metodu ile sıkar ve Bird şöyle der:“Elbette gerçeğim.”

Sanırım bunu asla bilemeyeceğiz. Bird, abi Hunter’ın çözemediği toksik sevgili sorununu aynı gece filmin climax noktası diyebileceğimiz bir şekilde çözer. Bu yaşanan katarsis anı hem izleyicide hem de Bailey’de en büyük rahatlamayı ve özgürlük hissini de beraberinde getirir Hüzünlü de bir andır çünkü Bailey dahil hepimiz artık büyüyen birisinin bir kuş ile arkadaş olmayacağını bilir ve o hiç istemediğimiz vedaya hazırlanırız.

Bird ile kurduğu bu güçlü bağ ile birlikte donanan ve büyüyen Bailey, Bird’ün öz anne ve babasını bulmasında ona yardım eder. İkiliden hangisi diğerini tutuyor, kurtarıyordur bilinmez ama Bailey’nin hayat karmaşasının en üst seviyeye vardığı bu kısa sürede Bird ile tanışıp ardından onunla vedalaşması gayet anlaşılırdır. En karanlık anlarımızda en büyük savaşları vermemiz gerekir. Bailey’nin çocukluktan genç kızlığa geçiş aşamasında sırtından acı ve sancıyla çıkması gereken kanatları işte Bird denilen bu tuhaf karakterde ete kemiğe bürünür. Bir erkek olan Bird, belki de bu sebeple etek giymektedir. Bird, gerçekten var mı yoksa Bailey için kendini yansıttığı bir hayali kahraman mı bilinmez ama özellikle bir kadının kanatlara ihtiyacı olduğunu, filmde hemen herkesin çocuk yaşta anne baba olduğu ve bunun sonucunda mağdurların yine en çok kadınlar ve kız çocuklar olduğu gerçeğiyle karşı karşıya kaldığımızda iyice anlıyoruz. Film bu dinamikleri öyle ağdasız ve apaçık vermiş ki yönetmen Andrea Arnold’u gerçekten tebrik etmek gerek.

Bailey regl olur, baba Bug’ın umurunda olan tek şey düğünüdür. Düğün masraflarını insanın halüsinasyon görmesini sağlayan bir tür salya salgılayan tuhaf kurbağası ile ödemeyi planlar. Filmin müziklerini de es geçmemek lazım. Bug, kurbağanın salgı salgılayabilmesi için hayvana müzik dinletir Ne tuhaftır ki kurbağa sadece samimi şarkılar dinlediğinde salgı salgılar. Genelde gürültülü punk ya da rock dinleyen Bug da hayatında ilk kez biraz büyür ve şarkıları kurbağaya dinletirken kendisi de sevdiğini fark eder. Artık yaşlı müziği ona da güzel gelir. Nihayet, çocuklarının da büyümesi ile ve Hunter ile garda yaşadığı yüzleşme sonucunda baba Bug da biraz büyümeyi başarmıştır. Fonda yaşlı müzikleri çalarken bu aileyi ilk kez tuhaf bir huzurla izleriz.

2024 yılında Cannes Film Festivali’nde filmlerin hümanistlik niteliklerine bakılarak verilen 2024 Vatandaşlık Ödülü de sanıyorum yukarıda saydığımız sebeplerden Arnold’un Bird filmine verildi. Oyuncu kadrosu göz dolduran bir film Bird. Özellikle son yılların parlayan yıldızı Barry Keoghan ve Alman asıllı, muhteşem oyuncu Franz Rogowski rollerinin hakkını fazlasıyla verirken, filmin başrol oyuncusu Nykia Adams ise parmak ısırtıyor. O derece profesyonel ve içine işlemiş bir şekilde karakteri Bailey’i giyiniyor ki bir film ya da bir performans izlediğinizi tamamen unutuyorsunuz. Bu kadar genç yaşta böyle unutulmaz bir performans karşısında ise şaşırıp kalıyorsunuz.

Filmin en başından beri Bailey, elinde cep telefonu ile kısa kayıtlar alır ve bunları odasındaki duvara yansıtarak izler. İlk kayıtlarından itibaren kuşları çektiğini ve izlediğini bolca görürüz. Kuş imgesi, mitolojide ve dinde genel olarak özgürlük, yaşam, değişim, dönüşüm ya da yeniden doğuşu sembolize eder. Anka, Simurg gibi belli başlı kuşlar hep bu imgelerle bir arada anılır. Bailey’nin içinde yaşadığı fiziksel ve ruhunda hissettiği varoluşsal kafesinden çıkabilmek için adı Bird olan ve bir kuşu andıran tuhaf bir adamla tanışıp tüm kafeslerin kapısını cesaret ve umutla aralaması da bu sebeple anlatı dilinin seçtiği göstergeler açısından fevkalade lezzetli olmuş.

Elbette kafesten çıkmak bir son değildir, Bailey de bu yüzden gözlerini göğe diker, biraz ağlar ve henüz başlamamış olan savaşa kocaman kuş gözleriyle bakar. Ne de olsa kafesler kuşlar için yapılmış olsa da kuşlar kafesler için yaratılmadı.

İLAY BİLGİLİ

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.