Bu sene 20-24 Kasım tarihleri arasında ikincisi yapılan Fethiye Film Festivali yine güzel bir enerjiyle başlayıp son buldu. Canan Tor’un direktörlüğünü üstlendiği, koordinasyonunu Efser Semizoğlu’nun yaptığı festival ülkemizi saran soğuk hava koşullarına rağmen gayet sıcak bir şekilde tamamlandı. Sondan başlarsak; Film Müzikleri Orkestrası’nın, film müziklerine getirdikleri yorumlamalar çok iyiydi, bildiğimiz filmlerin, sevdiğimiz müzikleriyle dolup taşmak iyi geldi. Bu arada Orkestra’nın şefi Serkan Polat, bu sene Antalya’da ulusal yarışmada yer alan, Fethiye’nin köylerinde çekilen Önder Şengül imzalı Balinanın Bilgisi filminin müziklerine imza atarak, ‘en iyi film müziği’ ödülünün de sahibi olmuştu, kesinlikle hak edilmiş bir ödül. Fethiye’de yaşayan grup güzel bir müzik ziyafetiyle festivalin ruhuna uygun bir kapanışa imza attı! Balinanın Bilgisi filminin gösterimleri ise doldu taştı.
Festival bir yandan Aksin Sinemaları’nın yedi numaralı salonunda ( simge gibi oldu 7 numaralı salon) kısa ve uzun metrajlı filmlerin dolu dolu gösterimlerini yaptı, bir yandan da festivali şehre yayarak, çeşitli mekanlarda söyleşi ve panel programlarını hayata geçirdi. Canan Tor’un enerjisinden geçen seneki yazımdan da bahsetmiştim, bu senede aynı enerjinin sonraki yıllara taşınacağına inancım tam.
Festivalden bir anekdot paylaşmak gerekirse Sadibey.com’un kurucusu Sadi Çilingir kısa film izlemekten çok keyif aldığını, ne kadar güzel kısa filmler varmış diye duygularını bizimle paylaşırken, kısa filmin hak ettiği yerlerden birini bulduğuna inandım. Festival akşam seansında bir tane uzun metrajlı film göstererek uzun ve kısa metrajlı filmler arasında bir denge kurdu, çok da iyi oldu.
Bu sene eski dost abilerden Turgut Yasalar’ı görmek de beni çok mutlu etti. Kendisinin sinemasal yolculuğunu uzun zamandır takip ediyorum. Leoparın Kuyruğu ile Sis ve Gece gibi filmlere imza atan, Çılgın Bediş televizyon dizisini de yöneten, aslında yazarlık ve senaryo tarafı da güçlü biridir. Kendisiyle ilgili getirdiği eleştiriyi burada yayınlamanın bir sakıncası yoktur diye düşünüyorum. Popüler işler yapmadığı, kendisini daha yaratıcı işler yapmaya adadığı için biraz kendisine kızgın olduğunu söylüyor. Maalesef bu ülke bunu bazen söyletiyor, ya da bu çağ diyelim. Kendisi birçok güzel kitaba imza attı, içinde çocuk kitapları da var. Festivalde ‘İlk Filmimi Nasıl Çektim’ söyleşisinde bizleri güzel bir yolculuğa çıkardı.
Sinemaya Kadın Dokunuşu paneli de ilgi çekiciydi. Sektörden dört kadın (Banu Sıvacı, Hatice Aslan, Meryem Yavuz Arık ve Mine Pakel) Dr. Eda Arısoy moderasyonuyla bir araya gelip, sektörde kadının etkisini, kadınların yaşadıklarını anlattı, mesleki deneyimlerini bizlerle paylaştı. Çok da güzel ve bilgilendirici oldu.
Bu sene ‘Ustalara Saygı Kuşağı’ Metin Erksan’a adanmıştı. Yalçın Savuran kendi bakış açısıyla Metin Erksan filmlerini yorumladı. Kendisi Mimar Sinan Üniversitesi’nin deneyimli sinema hocalarındandı, burada geçtiğimiz günlerde hayatını kaybeden Mimar Sinan Üniversitesi Sinema Tv’nin kurucusu, iyi bir arşivci olan Sami Şekeroğlu’nu da anmamak olmaz.
Fethiye’nin bu sene biraz soğuk yüzüyle karşılaştık, sağnak yağışlar, fırtınalar ve soğuk Fethiye’nin farklı bir yüzünü gösterdi bizlere. Aslında film izlemek için en güzel havalardan diyebiliriz bu havalara. Eminin salonlar doldukça festivali organize edenler çok mutlu oldu, bizler de mutlu olduk. Seneye bir yetmez iki salon isteriz Aksin Sinemaları!