Bu sene 25. kez sinemaseverlerle buluştu İzmir Kısa Film Festivali… İlk senesinden beri de İzmir’in festivali olmayı sürdürüyor. Kısa filmlere değer verdiğim, kısa filmcilerin yanında olmak istediğim için de kısa film festivallerini takip etmeye çalışıyorum, tabii ki seçerek!
Bu sene filmleri (birçoğunu izlemiştim), Film Lab’ı ve söyleşi etkinliklerini aynı oranda takip etmeye çalıştım. ‘Film Post’da Biter’ etkinliğinde Cenk Kaptan ve Tamtam lakaplı Tamer Çınarcık’ı dinledik, yeni ve eski kurgu teknikleri üzerine dönen muhabbeti dinlemek keyifliydi. Tamtam’ın dediği ilerleyen teknoloji eskilerin ekmeğine yağ sürmüyor aksine yeni ders notları çıkarıyor karşımıza, ama işte deneyim, emek ve yapılan işe zaman harcamak her daim kıymetli!
Ekin Gündüz Özdemirci ve Araştırma Görevlisi Nurten Bayraktar’ın sunum yaptıkları Sürdürülebilir Yapım Rehberi Atölyesi ise benim en ilgi duyduğum alana parmak basıyordu. Yaşamın sürdürebilirliği konusu benim de çocuk kitaplarımda en fazla değindiğim konulardan biri. O yüzden ilgiyle dinledim, özellikle de Nurten Bayraktar’ın benim de bir süredir çocuklar için düşündüğüm bir sunumla, filmlerdeki sürdürülebilir yaşam ve çevre kodlarını anlatması çok iyiydi.
Film Lab’ın Ulusal Kurmaca Kategorisi’ndeki sunumları da izleme şansı buldum. Birbirinden çok farklı fikirler havada uçuştu, hepsi bir fikir, öykü aşamasında olduğu için ayrıca ilgimi çekti. Burkay Doğan ve Özge Öztürk’ün ‘Sayılmayan’ projesi ilgimi çekti, sanırım distopik işleri seviyorum, aynı şekilde Yapım Destek Ödülü (The TamTam, Rollart Film) alan Yiğit Erkol ve Evrim İnci’nin Mustafa Jones ve Ahmet Arslan, Ekrem Ayhan Çakay’ın Son Zamanlarda Hep Yanlış filmini de sevdim. Ana jürinin en iyi film seçtiği Deniz Koloş, Onur Güler imzalı Ölüm Bizi Ayırana dek bana biraz klasik kodları olan bir film gibi geldi, orada ilginç olan ana karakter kadının iç dünyasının da bir kişiliğe bürünmesi olacak sanırım. Oyuncuların film çekmeye olan ilgileri azımsanmayacak derecede. Deniz Cengiz’in mansiyon alan Seçim Günü ve Serpil Altın Film Sürdürülebilir yapım desteği alan Ceren Taşçı ve Atakan Yılmaz’ın Ev Seni Acıtan Yerdir filmini de merakla bekliyor olacağım. Deniz Cengiz’in öncelikle sunumu çok tatlıydı, konusu da hem bireysel hem de toplumsal seçimlerin bünyemizde yarattığı sonuçlarla ilgili görünüyor, Cengiz’in filmine farklılık katacağına eminim. Lab’in İzmir kategorisini filmlerini izleyemedim…
Gelelim Ulusal yarışma kategorisi sonuçlarına. Bütün filmleri izlediğim için yorumlama getirebilirim. Cansu Baydar’ın Neredeyse Kesinlikle Yanlış filminin yönetmenliğinde bir şey yok, gayet iyi hatta ama tekrar izlememe rağmen konusuna ilişkin düşüncem değişmedi. Hikayenin dramatik anlatımının olmaması iyi ama bu karakterin benzerini ülkenin dört bir yanında görebiliriz, bu kızı özel kılan şeyin mülteci olması pek bir şey ifade etmiyor bana göre… Dediğim gibi hikaye çok genel bir durum anlatısı içeriyor. Dilan Hakkında Konuşmalıyız, mockumentary özellikleri taşıyan, sempatik bir anlatımla taçlandırılmış, işe yaramadığını, istediği işi yapamadığı için geçmişini, geleceğini ve varoluşunu sorgulayan Dilan’ın hikayesine odaklanıyor. Benim için sürpriz film oyuncu Ece Dizdar’ın Mükemmel filmi oldu. Filmde anlatım dili çok ana akım kaçsa da konusu ve yükselişi gayet iyi olmuş. Doğum sonu sendromunu farklı şekilde yaşayan, lohusa bir kadının sünnet olgusuna farklı yaklaşımı, mükemmelliği ve bütünselliği bozmama algısına yaklaşımı gayet iyiydi.
Ömer Ferhat Özmen en iyi yönetmen ödülü kazanan Eksi Bir filmi sonunu açık etse de, güzel bir ülke panoraması sunuyor, bir apartmanın daireleri arasında girişilen oyun aşağıdan yukarıya kadar uzanıyor. Yakup Tekintangaç imzalı Mori, ayağının tozuyla Ankara Film Festivali’nden en iyi film ödülü kazanarak geldi, burada en iyi senaryo ödülü kazandı. Ama daha fazlasını da hak ediyordu kesinlikle! Yakup’un ilk filmlerinden itibaren takipçisiyim, o iyi bir anlatıcı öncelikle, kimlik ve aidiyet üzerine kafa yoran, çocukların yaşadıkları hezeyanları sorgulayan biri. Burada da Mori’nin koca gözlerindeki soru işaretlerini sorguluyor, onun yaşadıklarını anlayan ve anlıyormuş gibi yapanları, onu kolluyormuş gibi yapıp kenara atanları…
Murat Çetinkaya imzalı Bir Aile ile Atakan Yılmaz’ın Merhaba Anne Benim, Lou Lou filmleri de ödüle yakın filmlerdi bana göre, görüntü ve sanat yönetimi konusunda ödüller bu filmlere verilebilirdi.
En İyi Belgesel Ödülü kazanan Hasan Ete’nin İyi Ölüm’ünü beğenmiştim zaten, son istekler üzerine tamamen gönüllü sıfatıyla davranan kişilerin olduğu bir vakfı anlatan belgesel, çok dokunaklı bir konuya sade bir duyguyla el uzatıyor ve o yoğunlaşmayı sağlıyor…
25. İzmir Kısa Film Festivali Yusuf Saygı ve Gülen Gözkara’nın çabalarıyla ilerliyor, kesinlikle desteklenmesi gereken bir festival, hala bunu söylüyor olmak bile üzücü. Çünkü İzmir Kısa Film Festivali bir markadır!