İlk Uzun metrajlı filmi Hakkı ile 31. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali ulusal yarışma bölümünde karşımıza çıkacak Hikmet Kerem Özcan ile konuştuk… 

Merhaba Hikmet Kerem, seni tanıyalım mı?

Ben Kerem. Küçük yaşlardan beri hikâyeler yazmayı, hikâyeler dinlemeyi ve okumayı seviyorum. Altı yaşımdayken ilk resimli-çizgi roman tarzı hikâyemi çizmiş yazmış ve sayfaları zımbalayarak bir kitap formatına getirmiştim. Ve eve gelen her insanla bunu paylaşmıştım. Tüm bu süreci o kadar çok sevmiş olacağım ki tüm hayatımı bu duyguyu devam ettirmek üzerine kurdum. En geriye gittiğimde kim olduğuma dair bulabildiğim şey bu.

Bunun dışında daha biyografik olarak düşünürsek, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sinema bölümü mezunuyum, kısa film, belgesel ve reklam filmleri yönettim. Şimdi ilk uzun metraj filmim Hakkı’nın festival süreci ile ilgilenirken bir yandan da yeni senaryomu bitirmeye çalışıyorum.

Hakkı filminin hikayesi nasıl ortaya çıktı, gerçeklik payı ya da esinlenmesi var gibi duruyor?

Aslında sadece hikâyenin tetikleyici olayı çocukken duyduğum bir olaya dayanıyor. Burada bahçesinde tarihi eser bulan bir ailenin başına oldukça travmatik olaylar geliyordu. Hikâyemin temelini oluşturan kısım bu olay üzerine kuruldu.

Altın arama ya da antik heykel bulma duygusuyla kendini kaybeden kişilerin hikayesi çok çıkardı eskiden televizyonlarda vs. karşımıza. Şimdi azaldı ama Hakkı ile nostaljik bir duygu geri gelmiş gibi oldu. Sanki yaşadığımız dijital dönemde böyle şeyler olmuyormuş gibi… ne dersin?

Aslında maalesef bu bana göre doğru değil. Senaryo araştırması sırasında o kadar çok hikâye ile karşılaştım ki onları bir noktada kategorize etme problemi yaşadım. Şu an günümüzde maalesef hâlâ yaygın ve ciddi sorunlara sebep oluyor. Ölümler, yaralanmalar, tarihi eserlerin kaçırılması, tahrip edilmesi vb. gibi.

Ve aslında dijital döneme göre de kendini revize etmiş durumda. Facebook define arama grupları, telegram grupları, yeni kaçış rotaları vb. gibi araştırırken rastladığım pek çok şey var. Bu yasadışı sektör de kendini dijitale göre revize etmiş gibi sanki.

Bülent Emin Yarar rolü o kadar güzel sırtlanmış ki tam bir Hakkı olmuş. Tabii diğer oyuncuları da es geçmemek lazım. Bu durumda Cast’ı nasıl oluşturduğunuzu sorayım.

Castı oluşturmaktaki temel strateji önce Hakkı rolünü oynayacak oyuncuyu bulup diğer tüm karakterleri onun çevresine inşa etmekti. Bülent Emin Yarar da en başından beri aklımdaki bir isimdi ve senaryoyu okuyup beğendikten ve bana da güvendikten sonra harika bir yol arkadaşlığı başladı. Kendisi zaten müthiş yetenekli ve disiplinli bir usta oyuncu. Sadece rolü sırtlamadı; rol ile bütünleşti ki sadece Hakkı değil tüm cast rol ile bütünleşti. Hülya Gülşen, Cem Zeynel Kılıç, Özgür Emre Yıldırım hepsi harikaydı.

Yoğun bir ön çalışma yaptık, senaryoyu doğru analiz ettik ve sette de herkes neredeyse (neyin yüzde yüzünü verdi?) yüzde yüzünü verdi.

Film neredeyse tek mekanda geçiyor diyebiliriz, gittikçe hırsına yenilen bir adamın yalnızlığını ele geçiren bir evden bahsediyoruz. Böyle bir gidişat neredeyse cezalandırmayla son buluyor, neden böyle bir son demek istiyorum?

Film bir yerden sonra neredeyse tek mekânda geçiyor diyebiliriz. Filmin finali hakkında bilgi vermemek adına çok fazla şey söylemeyelim ama dediğiniz bir cezalandırmadan çok nedenler ve sonuçlar döngüsü var. Bir yandan da sevdiği şeye ulaşan ve amacına ulaşan kişi gibi de tanımlanabilir ve okunabilir.

Bu biraz hangi açıdan baktığımıza göre değişedebilir. Ama sizin sorduğunuz açıdan bu bir cezalandırma değil sadece bir etki-tepki. Bir insanın nedenselliğin sonuçlarını görememesi için de duyguları tarafından manipüle edilmiş olması gerekir. Hakkı da böyle biri.

Filmi İzmir Sinema Ofisi’nin desteğiyle çekmişsin, biraz da burada sinema ofislerinin katkısından, nasıl bir yardımcı rolü üstlendiğinden bahsedip bizleri bilgilendirebilirsin?

Filmde kamusal olarak  Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü’nün desteği ve İzmir Sinema Ofisi’nin desteği var.

İzmir Sinema Ofisi, İzmir’de çekilecek filmlere keşif ve konaklama gibi çeşitli prodüksiyonel çözüm destekleri veriyor. Örneğin tüm mekân keşiflerini İzmir Sinema Ofisi desteğiyle ve Sinema Ofisi’nden Gülen Saygı’nın titiz çalışmasıyla yaptık. Konaklamamız da İzmir Sinema Ofisi desteğiyle sağlandı.

Film festival yolculuğuna devam ediyor, Türkiye prömiyerini Adana Altın Koza’da yapacak. Festivallerle ilgili duyguların nelerdir?

Daha önce de bu festivale kısa metraj filmle katılmış, harika filmler izlemiş ve harika insanlarla tanışmıştım. Yeniden ve bu kez uzun metraj ile burada olmak heyecan verici.

Son olarak neler söylersin?

Film yapmak benim bugüne kadar yaşadığım hem en zor hem de en heyecan verici deneyim. Ve bir güzel yanı da bu tarz sohbetler gerçekleştiriyor olmamız. Size teşekkür ederim.

Banu Bozdemir
İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü mezunu. Sinema yazarlığına Klaket sinema dergisinde başladı. Dört yıl Milliyet Sanat dergisi ve Milliyet gazetesinde sinema yazarı, kültür sanat muhabiri ve şef yardımcısı olarak çalıştı. İki yıl Skytürk Televizyonunda sinema, sanat ve ‘Sevgilim İstanbul’ programlarında yapımcı, yönetmen ve sunucu olarak görev aldı. Antrakt Sinema Gazetesi’nde iki sene editör olarak çalıştı. Tarihi Rejans Rus Lokantasına hazırlanan ‘Rejans Tarihi’ ve ‘Rejans Yemekleri’ kitabının editörlüğünü yaptı. Rejans Rus lokantası başta olmak üzere birçok şirketin basın danışmanlığı görevini üstlendi. Film + sinema dergisine Türk sineması röportajları yaptı. Küçük Sinemacılar, Benim Trafik Kitabım, 'Çevremi Seviyorum' adı altında on iki tane ‘çevreci’, dört tane fantastik çevre temalı yirminin üzerinde çocuk kitabı bulunuyor. Sosyal medyada yolunu kaybeden bir genç kızın maceralarını anlattığı ‘Leylalı Haller’ yazarın ilk romanı. Kaşif Karınca ise beyaz yakalılara çocuk kafasıyla yazdığı ufak bir yaşam manifestosu özelliği taşıyor. TRT’ye çektiği ‘Bakış’ adlı bir kısa filmi bulunuyor. Halen aylık sinema dergisi cinedergi.com'un editörü, beyazperde.com ve öteki sinema yazarı. Kişisel yazılarını paylaştığı banubozdemir.com sitesi de bulunan yazar filmlerde ve festivallerde jüri üyesi olarak görev alıyor, filmlere basın danışmanlığı yapıyor, sinema ve kısa film atölyelerinde ders veriyor. Çocuklarla sinema ve çevre atölyeleri düzenliyor.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.