Dijital platform hoox kanalı “Kaküllü Kız” adlı mini diziyi seyirciyle buluşturdu. “Merve” karakterine hayat veren Sıla Korkmaz ile süreci ve deneyimlerini konuştuk.
En son Tabii platformunda yayınlanan Ünivers-deli dizisinde izledik seni. Şimdilerde ise TV ekranında yeni bir dizi ile izleyiciyle buluşuyorsun. Ve 2 sene önce çekimleri tamamlanan bir film “Kaküllü Kız” HOOX’ta dizi olarak izleyiciyle buluşmaya başladı. “Kaküllü Kız”da nasıl bir karakter canlandırıyorsun?
Merve, güçlü bir genç kız. Hayatta kırıldığı birçok şeyi arkasında bırakmış. Tutkusuyla ve okçu olmak hayaliyle hayata tutunmuş bir kız. Ailesiyle tatsız bir şekilde yolu ayrılınca, kendisine kucak açan antrenörüyle beraber milli sporcu olma yoluna giriyor. Yetenekli ama bir o kadar da çalışkan ve azimli bir kız. Yalnız kalmış ve bu yalnızlık onu hem yaralamış hem de beslemiş. Çünkü milli sporcu olmak çok çalışmayı gerektiriyor. Merve de bu yalnızlığı avantaja çevirmiş bir kız.
Okçuluk eski bir spor dalı olmasına rağmen ülkemizde popüler bir branş değil. Hazırlık sürecin nasıl geçti?
Sıla için bambaşka bir deneyimdi. Yaklaşık 1.5 haftada normal şartlarda en az 8 ay sürecek hızlandırılmış bir eğitim aldım. Çekimlerde en azından profesyonel bir okçu gibi görünebilecek kadar atış yapabiliyordum. Gerçekten katı kurallar vardı. Hocalar çok uyardı. Bırakışlar, duruşlar bir okçu için en çok dikkat edilen şeylerdi. Ben de her antrenmanda içimden tekrar ederdim. Doğrusunu öğrenmek ve bilen biri tarafından izlendiğinde gerçekçi durması için çok uğraştım. Okçuluk bana çok iyi odaklanmayı ve tek gözümü kapatmayı öğretti 🙂 Öncesinde sol gözümü kapatmayı beceremezdim. Öyle bir an oluyor ki o oku atmadan önce sadece kendi nefesini duyuyorsun. Kendinle ve yayla baş başasın. Nefesini düzenlemeyi ve vücudunu koordine etmeyi öğreniyorsun. İlk günler yayı taşımakta çok zorlandım. Hocalarıma hep, başka hangi sporlarla destekleyebileceğimi sordum. Başka hiçbir sporda çalışmayan kas gruplarımızı kullandığımız için, tek çaresi daha çok antrenmandı. Spor disiplinim çocukluktan beri vardı, ortaokulda voleybol oynuyordum. Daha çok takım sporlarına hakimdim hep, bireysel bir spor deneyimi beni çok etkiledi. Çok yorucu ama çok keyifli bir süreçti. Her zaman yeni bir şeyler öğrenmenin açlığını çeken biriyim. Bu yüzden bana yepyeni şeyler öğreten projelerde yer almayı çok seviyorum.
Sette usta oyuncularla bir arada olmak nasıl bir duyguydu?
Yılmaz Gruda’yla çalışmak hayatımda bir daha edinemeyeceğim bir deneyim olarak hafızama kazındı. Setin ikinci günüydü, Riva’da koskoca bir arazide çekim yapıyorduk. O sahaya girdiğinde “Merve” diye seslendi. Yönetmenimiz her zaman asistanlardan Melis’le irtibata geçtiği için ona seslendiğini sandı. Ama meğerse beni arıyormuş. Dedemi oynayacaktı, gel buraya dedi ve sanki gerçekten artık torunuymuşum gibi sarıldı bana. Bütün set boyunca da izlediği her sahnemde bana yol gösterdi. Büyük bir usta olarak, ilgisini alakasını hep hissettirdi. Uzaktan da olsa hep bir gözümle ona bakar izleyip izlemediğini görmeye çalışırdım. Tanıştığım ve çalıştığım için çok şanslıyım. Türk sineması ve tiyatrosu için çok önemli bir isimdi.
Ahmet abi, Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nde çokça gördüğüm ama ders almadığım bir hocaydı. Beraber çalışmak onunla sahne paylaşmak, birlikte bir sahneyi tartışmak çok kıymetliydi benim için tüm desteğine teşekkür ederim. Ceren abla, Ceren Soylu birbirimizi ilk gördüğümüz anda sevdik. En az benim kadar delisin der bana. Anne gibiydi, eve gittiği günler bana evden zeytin peynir taşırdı kahvaltı ettiğimden emin olmak için. Az bakmadı bana. Ustalarla olmak, onların sadece sektörel değil aynı zamanda hayat deneyimlerinden de bir şeyler koparmak çok mutlu ediyor beni. Şimdi Ceren abla sağ olsun, ben de ilk set günü yanımda hep French pressim ve filtre kahvemle gidiyorum sete. Ya yoksa diye 🙂 İşte bunlar hep deneyim.
Çekimler sırasında yaşadığınız ilginç bir olay oldu mu ya da paylaşmak istediğin bir anın var mı?
Çekimleri pandeminin başında yaptık. Çalışma iznimiz olduğu için sokağa çıkma yasaklarında genelde çekimde oluyorduk. Bir sahne var, İstiklal caddesi bomboş ve yürüyorum bir ucundan diğer ucuna. O an dedim ki, başka hiçbir meslek bana bunu yapma imkanı sağlayamazdı. İşimi çok seviyorum. Yaklaşık 10 saattir çalışıyorduk ekip olarak, İstiklal’e vardığımız an kendimize geldik. Hepimiz İstiklal caddesini bu kadar boş gördüğümüz için hem şaşkın hem de heyecanlıydık çok garip bir deneyimdi. Küçük bir ekip çekim alanının dışında kalacak şekilde etrafımı çevirmişti. Kendimi korumalarla yürüyor gibi hissettim. İstiklal bitti oradan Galata Kulesi, ardından Karaköy merdivenler. Bütün İstanbul bomboştu. Sanırım bir daha da böyle bir gün yaşayamam İstanbul’da.
Şimdilerde dizi olarak yayınlansa da rol aldığın ilk filmde başrolde olmak nasıl bir sorumluluk hissettirdi sana?
Çok keyifli ama çok da ağır bir sorumluluktu. Setler her zaman fiziksel olarak yorucudur, ama aynı zamanda bir spor projesi içerisinde yer almak, bir sahne içerisinde defalarca kez atış yapmak öncesinde ısınmak ve fiziksel bir performans sergilemek gerçekten zordu. 2 haftalık bir hazırlığın ardından sete çıktık. Eğitmenlerimiz hep bizimleydi, sürece dair çok sohbet ettik. Milli sporcuların antrenmanlarından eğitimlerinden bir sporcunun disiplinine duruşuna kadar her şeyi öğrenmeye çalıştım onlardan. Nasıl yollardan geçtiklerini öğrenmek, bir milli okçuyu anlamak bana iyi geliyordu. Artık sporcu gibi yiyor, sporcu gibi yatıp kalkıyordum. Ahmet abi (Ahmet Saraçoğlu) bir gün bana, artık ok atar gibi ayaklarını aça aça yürüyorsun demişti. Farkında bile değildim, çok güldük. Evime yaklaşık 15 dk’lık bir mesafede çekim yapıyorduk. Buna rağmen günlerce eve gitmedim. Tüm ekip sanki beni milli takıma hazırlıyormuş gibi kamptaydık. Set süresince 3 öğün karbonhidrat ve protein ağırlıklı beslendim. Bazı öğünleri çift yiyordum. Buna rağmen set bittiğinde yaklaşık 4 kilo vermiştim. Final sahnesinin çekimlerinde, aralıksız birkaç saat atış yapmam gerekti o gün hocalarımdan biri “acaba seni gerçekten milli okçu mu yapsak diye düşünmeye başladık” demişti. Kaküllü Kız, yalnızca aksiyonuyla değil, hikayesiyle de iddialı bir proje. İlk başrolümde hem fiziksel hem de duygusal olarak bir serüvene dahil olmak çok güzeldi. Tüm bunları bir araya getirince Kaküllü Kız benim için yorucu ama çok gurur verici bir proje haline geldi.
Pilot bölüm olarak çekilen proje, şimdilerde HOOX’ta yayınlanmaya başladı. Sinema perdesi, televizyon ekranı ya da dijital platformlar… Genç bir oyuncu olarak oynadığın işlerin yer aldığı mecralar senin için ne kadar önemli?
Benim için en önemlisi içinde bulunduğum projelerin kendi kitlesiyle buluşması. Dijital platformların çıkışıyla, daha fazla proje üretilmeye başlandı. Ulusal kanallar, sayılı güne sayılı proje koyabileceğinden belli bir kısıtlamaya sebep oluyordu. Şimdi artan dijital platformlar, yeni isimlere yeni senarist ve yönetmenlere, haliyle yeni projelere de şans veriyor. Her proje çok fazla emek içeriyor. Kaküllü Kız projesinde, hazırlığından post prodüksiyonuna kadar çokça aşamasına şahit olmuş biri olarak söylüyorum yazımından yapımına yüzlerce insan bu işe yüreğini koydu. Bu yüzden, her nerede yayınlanırsa yayınlansın projelerin kendi kitlesini bulmasını umut ediyorum ben. Kaküllü Kız da dilerim izleyiciden hak ettiği değeri görecektir. Benim kalbimde yeri hep ayrı olacak.
Kariyerinde emin adımlarla yürüyorsun. Bir sonraki projen için nasıl bir rol hayal ediyorsun?
Şu an Star’da yayınlanan Sakla Beni dizisinde rol alıyorum. Geriye dönüp baktığımda kendimi şanslı buluyorum. Bugüne dek hep alameti farikası olan rollerde oynadım. İlk projem Şeref Sözü’nden son projem Kaküllü Kız’a kadar, ben oynadığımda bir şeye dönüşeceğine inandıkları karakterleri emanet ettiler bana. Bana inanan ve benimle bu kariyer yolunu yürüyen herkese teşekkür ederim. Güçlü kadın karakter oynama sevdası var bende. Her ne yapıyorsa hakkını veren, kendisi ve sevdikleri için sesini çıkaran, doğru bildiğini savunan dişli kadınları oynamayı seviyorum. Kaküllü Kız’la beraber kendimi test ettim ve aksiyonla da iyi anlaştığıma karar verdim. En büyük hayallerimden biri, sürekli kimlik değiştiren bir ajan oynamak. Bu arada Kaküllü Kız’da kakülüm peruktu, arkadaşlarım bile gerçekten kestirdiğimi sandı. Peruğa da alıştığıma göre belki bu da bir gün mümkün olur 🙂