Dünya Kitle İletişimi Araştırma Vakfı tarafından düzenlenen, AB Türkiye Delegasyonu, Ankara Büyükşehir Belediyesi ve Çankaya Belediyesi tarafından desteklenen 34. Ankara Film Festivali’nde ödüller bugün sahiplerini buluyor.
Dün festivalde Türk Sineması’nda 2000’i aşkın filmin post prodüksiyon ve laboratuvar hizmetlerini yürüten Fono filmin sahibi yapımcı Cemal Okan söyleşisi vardı. Sinema yazarı Burak Göral’ın sorularını yanıtlayan Okan; ‘Ben futbolcuydum aslında. Sinemayla ilgilenmiyordum o dönem, sadece hafta sonları film izlerdim. 16 yaşında sakatlandım. Onun yerini doldurmak için de baba mesleğini seçtim, ‘ diyerek sinema serüveninin nasıl başladığını anlattı. ’Film laboratuvarlarıyla başladık. Sinemanın kötü dönemleri de oldu, hiç film çekilmedi. Film yapmaya 11 senedir yöneldim. Laboratuvar hayatımızdan çıktı. Bunca zaman insanların rüyalarına ortak oldum, bundan sonra batacaksam kendi rüyalarımla batayım dedim.
Türkiye’de yapılan korku filmlerinin çoğunu ben çektim ama izlemedim de hiçbirini. Para koymadan bu iş yapılmaz ama büyük kısmı parayı bularak yola çıkmayla başlıyor. Yapımcı sette de bulunmaz çok fazla. Ayrıca filmin matematiğini iyi yapmalı. Bütçe ve gelir hesabı çok önemli.’
Gelen senaryoları nasıl değerlendirdiklerini anlatan Okan, senaryonun bir binanın temeli olduğunu belirtti: ‘Senaryoyla birebir empati kurmayla başlıyor film yapımı. Zaten senaryo binanın temeli gibidir. İyi bir senaryoyla iyi film çekilir, kötü senaryoyla iyi film çıkarmak biraz yönetmene kalmıştır ama zordur. Ekibim çok fazla senaryo alıyor, değerlendiriyor. Herkes bize senaryo gönderebilir. 5 kişilik ekibimiz var, özet şeklinde bir rapor geliyor. Biz de bu seçkiden değerlendirmeye alıyoruz.
Genel olarak gişeden çok parayı önemserim. Sinema tektir ve benim için arthouse veya ana akım diye bir ayrım yok. Fakat kendim için ana akım sinemacı diyebilirim. Kültür bakanlığının arthouse sinemaya verdiği parayı da desteklemiyorum. Çünkü verilen para az, filmin bütçesi çok olunca ortaya iyi filmler de çıkamıyor.’
Dizi çekmeye sıcak bakmadığını da söyledi Okan: ‘Ben dizi işine hiç girmedim ve hep sinemacı olarak devam edeceğim. Dizilerin etkisi çok global. Ona kıyasla sinema devamlılığı olmayan bir şey. Her konuda film çekebilirsiniz.’
Dün ayrıca festivalde Majid Panahi’nin Horoz Dövüşü filminin özel gösterimi yapıldı. Filmin ekibiyle filmin sonunda seyircilerin sorularını yanıtladı.
Film savaş fotoğrafçısı Hazar, Ortadoğu savaşında cihatçıların işkenceleri altında bir gözünü kaybetmesini ve yaşadığı travmalar eşliğinde işkencecisiyle karşılaşmasını anlatıyor.
Yönetmen Majid Panahi: “Ortak yazarım Patrick ile biz Irak’ta savaşın ortasında tanıştık. IŞİD saldırdı ve biz şehirde mahsur kaldık. Saldırı altında ilk geceden bir şeyler yazmaya başladık. Bu bizim ikinci senaryomuz beraber yazdığımız. Bu film de ilk uzun metrajımız. Tüm ekip arkadaşlarıma çok teşekkür ederim. Büyük bir ekibin çabası sonucu böyle bir film çıktı. İlk filmimdi. Umarım ikincisi daha güzel olur.”
Oyuncu Meli Bendeli: İzlerken ne kadar keyif alarak oynadığımı yönetmenimiz sayesinde anladım. Çünkü o kadar güzel bir alan açtı ki. Hepimiz, oyuncular olarak çok özgürdük. Birçok sinema filminde oynadım. En sevdiğim rollerimin başında gelir herhalde.”
Yapımcı Aydın Orak: Majid böyle bir projesinden söz etti. Kanada’da bir yapımcısı olduğunu ve beraber çalışabileceğimizi söyledi. Türkiye ayağı ve Türkiye ortağı olarak, filmi realize eden şirket olarak beraber çalışmaya karar verdik. Filme öyle dahil olduk. Türkiye’de yaşayan İranlı bir yönetmenin ilk filmini yapıyor olması benim için çok özeldi. Bir katkımızın olması beni sevindirdi.”
Festival bu akşam Büyülü Fener Sineması’nda yapılacak ödül töreniyle sona eriyor.