Bir festival daha sonlanmışken, filmler üzerine konuşmak gerekecek… bu yıl yine basın için yapılan gösterimleri tercih ettim, arka arkaya izlediğimiz filmler bizleri biraz festival havasından uzaklaştırsa da, festival koşuşturmacası yaşayanların da pek festival havası yaşamadıkları ortadaydı. Bu zamanın ruhuyla alakalı bir durum, etrafımızı dijital duvarlar sarmışken, İstiklal Caddesi kültürel bir buluşma noktasından uzaklaşmışken, ülkenin genel politikaları umutları dibe çekmişken ve acılarla, kayıplarla sınanmış ruhlarımızı filmlere ulaştırmak bayağı lüks bir uğraş gibi duruyor. Ama uzanmadan da olmuyor…
Gelelim Ulusal Yarışma Altın Lale ödülüne… Ayşe Polat imzalı Kör Noktada’yı daha izlemeden filmle ilgili güçlü duygularım oluştu. Film politik cinayetlerin, gözaltında kayıpların itirafı noktasında küçük bir kızın masum zihnini kullanıyor. Filmin üç farklı bakış açısına bölünmesi, herkesin farklı açılardan olaylara bakma biçimini de gerilimli ve doğrudan bir biçimde önümüze getiriyor. Ve birtakım kişilerce gizli kalması gereken olayların deşilmesinin nasıl uzun, gizli, kirli bir yola çıktığını göstermesi açısından değerli bir çalışma. Kör Nokta trafikte sürücünün göremediği açıyı yorumlarken, psikolojide ise bir inkar noktası barındırır, bu anlamda film iki anlatımı da otaya döküyor. Yönetmen görme, gözetleme, gizleme, inkar etme, noktalarında filmine iyi bir çember örmeyi başarıyor ve ödüle koşuyor.
Festivalde Onat Kutlar anısına verilen Jüri Özel Ödülü’nü kazanan Fikret Reyhan imzalı Cam Perde dikkate alınmayacak bir film değil, konusu sağlam, tıkır tıkır işleyen bir yapım ama hikaye çok bildik rotada gidiyor, herhangi şaşırtmaca, sürpriz yok. Olması da gerekmiyor eli yüzü düzgün bir film diyelim.
Belmin Söylemez Ayna Ayna isimli filmiyle bu kez en iyi yönetmen ödülüne ulaşmayı başardı. Ayna Ayna ile ilgili görüşlerimi daha önce yazmıştım, söylemiyle bize aktarılan arasında biraz yön farkı olduğunu düşünüyorum, gerçekten de kadının kendi yolunu çizmesi yolunda yaşadığı baskıları bize gösterebilseydi çok daha hakikatli bir film olabilirdi… Filmin kadın oyuncularının tamamının ödül alması ise gerçekten de sevindirici. Ben özellikle Şenay Aydın’ın canlandırdığı Frida karakterini çok gerçekçi bulmuştum, filmin gerçek noktasında onun karakterinden bahsedebliriz..
Erkek Oyuncu ödülü Cam Perde filmindeki Alper Çankaya’ya gitti, aynı zamanda akıllarda kalan isim Kör Noktada filminde Zafer’i canlandıran Ahmet Varlı oluyor.
Ödül alamayan Filiz Kuka imzalı Yüzleşme filminden de bahsetmek istiyorum. Ulusal yarışmanın ilk filmiydi ve umut verici bir ilk film olduğunu söyleyebilirim. Ve Seyfi Teoman İlk Film Ödülü’ne rahatlıkla uzanabilirdi, jüri Bars filmini seçti. Yüzleşme bir kere kendi açımdan çok yakın bulduğum, sinemamız açısından da farklı bir sorgulama, bakış yaratan bir film. Bir babanın aile içindeki konumlandırılışından tutun, kardeşler arasında dayanışma ve kimi zaman çatışmaya varan birçok duyguyu klasik sinema diline uygun bir anlatımla karşımıza getiriyor. Belki biraz daha çatışma, gerilim ve olayın meydana çıkmasıyla birlikte devam eden bir olay örgüsü hikayeyi ve filmi biraz daha ileriye taşıyabilirdi ama bu haliyle bile övgüye değer. Şansını başka festivallerde deneyecek sanırım.
Gelelim Kısa film yarışmasında en iyi film ödülü kazanan Aram Dildar imzalı Adres filmine. Filmi daha önce izlemiştim. Bir öğretmenin tayin olduğu bir doğu köyünü bulamaması, isimlerin Türkçeleştirilmesi ve belleksizlik üzerine bir arayış hikayesi anlatıyor Adres / Navnişan. Sık yaşandığını tahmin ettiğimiz bir olayın bir öğretmenin zihninde yarattığı hezeyanı onunla beraber adımlamak anlamlıydı.
En iyi belgesel film ödülü alan Somnur Vardar imzalı Boşlukta filmine biraz mesafeli yaklaştığımı söylemeliyim. Filmin çekimlerinin çok özenli olduğunu söylemek mümkün ama yine de bu tarz filmlerin duygusuna çok fazla uzandığımız için olsa gerek, başka hikayeler beni daha çok cezbetti.
Uluslararası Yarışma filmlerini elimden geldiğince izlemeye çalıştım ama Uluslararası alanda Altın Lale kazanan Houman Seyyedi’nin Üçüncü Dünya Savaşı filmini izleyemedim, İran filmi olduğu için özellikle hemen sıraya aldım. Uluslararası Yarışmada Aramızdalar ve Sıradaki Kız ve tabii İnsanlık Ölmedi ilgimi çekti diyebilirim…
Festivallerin her zaman objektif olması gerektiğini, kapsayıcı ve sektöre yeni adım atan herkes için ilham verici bir yer olmasını bir kez daha yineliyorum. Bir festivali daha geride bıraktık. Dünyada ve ülkemizde yaşanan olaylara tanıklık etmeye çalıştık. Genel olarak dünyada sinemanın bir arayışta olduğu duygusu hakim. Ama özellikle yerli sinemamızın biraz daha umut verici olmasını temenni ederdim…