Bergen Belsen toplama kampında 16 yaşında öldürülen Anne Frank’in, toplama kampına gitmeden önce bir çatı katında saklanırken yazdığı günlüğünde hitap ettiği hayali arkadaşı Kitty, Anne Frank müzesinde yağmurlu bir gecede defterden fırlayıp 21.yy Amsterdam’ında canlansaydı ne olurdu?
MUBİ’de gösterimde olan Where is Anne Frank’in yönetmeni Ari Folman’ı tanınır yapan yine bir animasyon olan Waltz with Bashir’di (Beşirle Vals 2008). Film animasyon ve belgeseli birleştiren bir bellek anlatısıydı. Folman 1982 İsrail Lübnan Savaşı’nda askerliğini yaptığı sırada gerçekleşen katliamlarla yüzleşmesini görselleştirmek için travma sonrası kişisel hafıza kaybından hareket eden öyküsünde geçmişiyle yüzleşebilmek için birlikte savaştığı arkadaşlarıyla buluşup onlarla savaş üzerine konuşur. Ancak, Foti Benlisoy’un söylediği üzere geçmişiyle yüzleşirken Sabra ve Şatila’nın sorumluluğunu üstlenmez. Orada olmaktan, Falanjistleri sadece izlemiş olmaktan, hatta onlar Filistinlileri katlederken kampı işaret fişekleriyle aydınlatmış olmaktan suçluluk duyduğu anda dahi, psikiyatr arkadaşı bu suçluluk duygusunun anlamsızlığını vurgular: “İstemesen de Nazi rolüne sokulmuşsun. Orada olmamış değilsin. Oradaydın. Fişekleri atmışsın. Ama katliamı yapmamışsın.” Folman’ın, geçmişiyle yaşadığı hesaplaşma, onu geçmişinin ahlaki yükünü üstlenmeye sevk etmekten ziyade geçmişiyle yüz yüze gelip onun ağırlığını üzerinden atmasına yarar.
Where is Anne Frank’te ise Folman bir yandan Anne Frank’in tarihten soyutlanmış bir karakter olmasına izin vermiyor ve onu günümüz dünyası içine yerleştiriyor ancak diğer yandan beyaz Avrupalı bir karakter olan Kitty’e mültecilerin kurtarıcılığı rolünü giydiriyor. Film, Anne Frank Müze Evi’nin dışında bir fırtınada havalanan mülteci çadırını göstererek açılır. Folman geçmiş ve bugün arasında yaptığı geçişlerle Yahudilerin peşinden koşan Nazilerle göçmenlerin, mültecilerin peşinden koşan polisleri eşleştirdiği gibi sığınaklarda, çadırlarda kaçak yaşamak zorunda kalan göçmenleri de Yahudilerle denk tutuyor elbette. Yanı sıra Nazileri ve gerçekleştirdikleri Holokost’u Antik Yunanın yer altı dünyası mitolojisiyle alegorik olarak anlatır.
Anne Frank’in günlüğünü müzenin dışına kaçıran hayali arkadaşı Kitty Anne Frank’in adının köprü müze tiyatro gibi yapılara, binalara verildiğini ancak birçok göçmenin çadırlarda sokakta soğukta yaşamak zorunda kaldığını söyler. Mitleştirilen insanların fikirlerinin günlük hayatta yaşamıyor oluşuna, isimlerinin fikirlerinden soyutlanarak simgesel biçimde yaşatılmasına dikkat çekmeye çalışır film. Kitty’nin ve dolayısıyla yönetmen Folman’ın görüşü, modern dünyanın Anne Frank’ı fetişleştirerek onun fikirleri ve duygularıyla bağını kaybettiği yönündedir. ‘Anne Frank nerede’ sorusu kuşkusuz felsefi bir sorudur aynı zamanda. Frank’in günlüğü Kitty tarafından Afrikalı küçük mülteci Awa’ya teslim edildiğinde bu sorunun yanıtını almış oluruz. Awa kendisine kalıcı sıcak bir yuva bulduğunda Anne Frank’in günlüğü de müzedeki yerine gönül rahatlığı ile geri döner.
Filmin sonunda akan yazılar Folman’ın niyetini somut biçimde ortaya koyar “Anne ve kardeşi Margot Frank holokost sırasında naziler tarafından öldürülen 1,5 milyon çocuktan yalnızca ikisiydi dünya üzerinde göçmenlere ve azınlıklara yönelik şiddetli ırkçılığın soykırımın reddi giderek artıyor. 2020’de 17 milyon çocuk savaş bölgelerinden kaçmak zorunda kaldı”.
Foti Benlisoy Hafızanın depolitizasyonu: Beşir’le Vals