Senaryosu Nazlı Elif Durlu ile, Ela ile Hilmi ve Ali’nin yönetmeni Ziya Demirel tarafından yazılan ve Nazlı Elif Durlu’nun yönettiği Zuhal, bir yerlerde fazla oyalanan hikayesine rağmen tam içeriden bir yerden şehirli kadının peşinde!
Belli standartları yakalamış, düzenli bir hayat süren, seyahatteki erkek arkadaşıyla yaptığı telefon görüşmelerinin kendisini çok mutlu ettiği ve evine de yeni bir dolap alabildiği için huzurlu olması gereken bir kadının tüm huzurunun içine eden bir miyav sesinin peşine düşüyoruz Zuhal ile birlikte.
Zuhal’in sesi yakınlarda, apartmanın dehlizlerinde o yüzden çok uzaklara gitmiyoruz. Gerilimli ve içsel bir yolculuğa da çıkmıyoruz, daha çok sosyal, komşuları tanıma ve onlarla bunca zaman iletişim kurmadığı için Zuhal’in bir şey kaybetmediğine inanma yolculuğu. Apartmanın merdivenlerinde, kapı önü ve arkalarında geçen, herkesin özel hayatından kesitler sunan ve bu sayede Zuhal’i açımlayan bir hikayeyi kimi zaman belli bir merak duygusuyla izliyoruz. Çünkü çıkış fikri iyi, yani şehirde, apartmanda hatta yalnız yaşamaya dair iyi yakalanmış bir fikir olduğunu söylemek mümkün.
Kedinin olup olmadığından çok o kedi sesinin temsilliyeti üzerinden ulaşmaya çalışıyor hikaye bize. Huzurun, kendi içinde yakalanan bir hayatın tırmalanış biçimi belki de bu ses ya da sessizlik! Biraz da kendi kendine yaratılan steril dünyadan taşma fırsatı tanımlayan bir ses. Zuhal kendini beğenmiş, toplumdan soyut bir kadın değil ama, yarattığı dünyanın sessizliğinde sıkışmış bir kadın. Biraz rolünü abartsa komiklik kazanacak denli geçirgen bir karakter bir yandan da . Ama film belli bir standardı yakalamaya çalışıyor ve Zuhal’in duyduğu kedi sesine tam gaz yoğunlaşmamızı sağlıyor diyebiliriz. Tabii bu arada başka seslere de kulak kabartıyor Zuhal. Apartmanın kapılarından kulaklarına dolan sesle kendi küçük dünyasının varlığının sorguluyor ve yaşamın genişliğine tanıklık ediyor. Kendi doğruları olduğu kadar başkalarının da fikrinin olduğuna dair yeniden şarj oluyor belki de!
Kapıdan geçmediği için evinin ortasında kalan dolap, her geçişinde biraz daha düşünme, yavaşlama ve sindirme seansı sunarken, bir yandan da Zuhal’in akıl sağlığını kaybettiğine dair duruma itiliyor gibiyiz. Bu Zuhal’in en alt kata inmesine kadar devam ediyor. Yönetmen her katı bir aşama, aşılması gereken bir nokta gibi kurguladığından dolayı Zuhal’ın bir anlamda çözülüp, iyileştiğini, hatta gerçekliğe yaklaştığını da söylemek mümkün. Kedinin varlığına kendisinden başka apartmandaki küçük bir kızın inanması da masalsı, absürd bir yanını tutuyor hikayenin. Erkek egemen bakış açısının ve kadınların diğer kadınlarda açık arama telaşının da aralara sokulduğu hikayede dediğim gibi fikir, anlatımın önüne geçiyor, aralar biraz daha iyi doldurulabilirdi. Bir kadın hikayesinin bir kadın yönetmen tarafından anlatıldığı bir film Nihal. Sonunun daha farklı olmasını, daha çılgın olmasını beklerdim bir de. Nihal Yalçın rolüne iyi bir denklem katıyor ve bu derli toplu olduğunu düşünen karaktere gayet iyi hayat veriyor.