Bu sene 24-27 Temmuz’da Eşref Kolçak anısına yapılan Gemlik Film Festivali güzel bir şekilde sona erdi. Bursa’dan Gemlik’e doğru yola çıktığımızda zeytin ağaçlarının eşliğinde çıktığımız kısa yolculuk bana çok iyi geldi. Bir yerde zeytin ağacı varsa orası iyidir, kutsaldır, sevgi dolu ve barışçıldır. Bunu sağlayan kişilerden birinin de belediye başkanı Mehmet Uğur Sertaslan olduğunu görünce, konuşunca anlıyorsunuz.
Çok festival gezen gören biri olarak hep söylüyorum ki, festivaller o yörenin insanı için yapılır, yapılıp yapılmayacağına oranın insanı karar verir. Gemlik halkı kasabanın ortasına kurulan yazlık sinemada film izlerken, söyleşileri dinlerken gerçekten de mutlu görünüyordu.
Festival kısa film yarışmasının yanında Yeşilçam’a bir saygı niteliği taşıyan filmler ve söyleşilerle programını zenginleştirmişti. Perihan Savaş, Güven Kıraç, Tamer Yiğit ve Şemsi İnkaya ‘Sinemaya Emek Ödülleri’nin sahibi olurken, Erkan Can ‘Eşref Kolçak Onur Ödülü’yle ödüllendirildi. Erkan Can’ı çok severim, bu festivalde de yüce gönüllü birisi olduğuna bir kez daha tanık oldum. Festival jüri başkanı Halil Ergün’ün güzel şiirleriyle şenlenen akşam oturmaları, anılar, yaşanmışlıkları dinlerken içimize çöreklenen hüzün, sevinç. Gerçekten hepsi de çok gerçekçiydi.
Jüri üyesi Yüksel Aksu’nun felsefi konuşmalarına karışan yöresel şivelerin samimiyeti, Erkan Can’ın Mahallenin Muhtarları’ndaki rolü, Halil Ergün’ün Yaprak Dökümü’ndeki baba rolü halkın hafızasına kazınmış detaylardı.
Gelelim en büyük ilgi alanlarımdan biri kısa film yarışmasına… Kısacıların da bu festivalden memnun duygularla ayrıldığına inanıyorum. Belki gösterimler sonrası onlarla da minik bir söyleşi organize edilebilirdi ama en azından halk bu filmleri izleme imkanı buldu açıkhavada, yazlık sinema tadında…
En iyi mansiyon ödülünün sahibi Zuhal Kaya oldu. Zuhal ile ilk tanışmam 5. Kadın Yönetmenler Film Festivali’nde olmuştu. Kişi ve Mekan belgeseli dikkatimi çekmişti, benim hayata bakışımın yakınlarında dolaşan bir belgeseldi, doğaya teslim olmak, onun içine yerleşmek konulu belgesele Zuhal’ın farklı enerjisi de sirayet etmişti. Kendinden emin konuşmaları, felsefi bir altyapıyla birleştirdiği yaşam algısıydı aslında benim dikkati çeken. Sonra tesadüfen Don Don Kurşunu çıktı karşıma. En sonunda kendisiyle tanıştık aynı semtte birbirimize yakın oturmamız muhabbetimizin devam edeceğinin göstergesi.
En İyi üçüncü Film ödülünü kazanan Baturay Tunçat’ın Gün Işığı filmi de zekice tasarlanmış senaryosuyla (Mustafa Kemal Turhan’a ait) bir kutunun dışına çıkmaya çalışan beş çubuğu anlatıyor. Canlandırma olarak çekilmiş film, gayet temiz bir şekilde mesajını veriyor.
Gelelim çok sevdiğim Volkan Güney Eker ve Larva’ya… Larva bu senenin öne çıkan filmlerinden. Konusu, çekim tekniği, kamera kullanımı ve konusuyla vurucu, tokat filmlerden. Volkan Güney Eker’in ele aldığı her filme farklılık katacağını düşünüyorum. O da Larva ile ikincilik ödülüne uzandı, imkanı olan Larva’ya ulaşmaya çalışsın derim.
En İyi Film Ödülü’nü Zeynep Demirhan’ın Yüzler filmi aldı. Onun da konusuyla özdeş çekim tekniği, hafızayla yitip giden yaşanmışlıkların sadece fotoğraflarda kalan muhafazası… Zeynep belli ki büyükannesinin yaşadığı hafıza sorununaa sahip çıkmaya çalışmış, çok da güzel olmuş. O da içinde hüzün ve ironi barındıran deneysel bir film olmuş. Dört arkadaşı da tebrik ederim, farklı konular, tatlar ve değiştirilmiş algılarla filmlerine imza atmışlar…
Güzel, özenli bir kapanış gecesiyle final bulan Gemlik Film Festivali’nin bundan sonra yapması gereken süreklilik olmalı. Güzel isimlerle, filmlerle ve kısacılara el vermesiyle yoluna devam etmesi. Zeytin fidanları umarım farklı noktalarda büyümeye ve barış, dostluk dolu taneleri uç vermeye devam eder.