8 Ekim 2021 Cuma günü vizyonuna genel kulvarın biraz dışında, tarihi bir dram filmi girdi: “Hakikat: Şeyh Bedrettin”. Mutlaka ülkemizin belli başlı festivallerinde boy göstermesi, yarışmalı bölümde olması gereken bir yapım, oldukça kabalık bir vizyonda haftasında ve sanki sadece kendi ‘cenahına’ hitap ediyormuşçasına sinemalarda seyircisi ile buluştu. Oysa ‘hakikat’ hiç de öyle değil…
Yönetmenliğini Halak Alak’ın üstlendiği, senaryoda ise yönetmen ile birlikte Ali Şahin’in imzası olan yapım, yakın dönem sinema, televizyon ve aslında tiyatro sahnesinden iyi oyuncuları kadrosunda barındırıyor. Güçlü yorumcu Suavi’nin Şeyh Bedrettin’e vakur bir duruşla hayat verdiği filmde Bülent Emrah Parlak (Börklüce Mustafa), Saygın Soysal (Torlak Kemal), Elif Nur Kerkük (Zeynep), Ali Barkın (Ali Ferit), Kerem Fırtına (Kara Beyazıd Paşa), Bülent Keser (Ahi Mahmut) ve Orhan Alkaya (Bekir) yetkin oyuncu kadrosunun öne çıkan isimleri.
Türkçe’nin en büyük ustalarından Nazım Hikmet Ran’ın Bursa Cezaevinde kaleme aldığı Şeyh Bedrettin Destanı’nı merkeze ve bu destanın sonundaki ‘Ali’nin Hikayesi’ni çerçeveye alarak şekillenen ve sinemanın dinamiklerine göre yoğurulan bir hikaye var karşımızda. Çoğumuz Şeyh Bedrettim kimdir, necidir, neden adına şiirler kaleme alınmıştır bilmeyebilir. Ama hak ve adalet arayışı insanın benliğinin ve karşısındakilerin farkına vardığından beri süregelen, iliklerimize kadar işlemiş, vicdani bir duygudur. Hakan Alak ve Ali Şahin bu film için yola çıktıklarından bu duygudan şaşmadan ve bu hikayenin olması gerektiği gibi anlatılmasının peşine düşerek sinema evrenini oluşturmuşlar.
Özellikle son 10 yıldır yerli sinemamızı bela bir kanser gibi kuşatan hamaset edebiyatına zerre kadar bulaşmadan, tarihi bir epik filmi ortaya çıkarmayı başarmışlar. Üstelik teknik kalitesi hem görüntü hem sanat yönetimi açısından ziyadesiyle başarılı, dramatik yapısı ve sinema gözü gayet güçlü bir ‘sinema eseri’ var karşımızda. Düşmanını olduğu gibi göstermekten çekinmeyen, bunu yaparken kendisini yüceltmeyen ve kimi ‘gerçekleri’ de olduğu gibi anlatmaktan çekinmeyen bir yapım Hakikat: Şeyh Bedrettin. Belki de biraz da bu dürüstlüğü nedeniyle sinemada salonlarında beklediği ilgiyi ilk haftanın genel toplamında henüz gösterebilmiş değil. E mütevazi yapımın desteği de, tanıtımı da mütevazi oluyor haliyle. Şehri donatan outdoor bilboardlar’da, renkli ekranlarda bangır bangır Şeyh Bedrettin diye bağırılmadığından belki henüz seyircinin de gözüne çarpmamıştır. Ya da e-posta kutularındaki basın bülteni kalabalığından, sinemanın gerçekten hakkını veren bu filme henüz sıra gelememiştir…
Filmin basına özel yapılan gösterimi sonrası yönetmen Hakan Alak ile kısa bir sohbet gerçekleştirme imkanımız oldu. Adana Film Festivali’nden ayağımın tozuyla dönmüşken filmin neden festivallerin yarışmalı bölümünde olmadığını, bu yapımın mutlaka daha çok duyulması, seyredilmesi gerektiği düşüncelerimi kendisiyle paylaştım. Filmin nihai bitişinin maalesef festivallere yetişmediğinin, ama kendilerinin de festivaller piyasasının peşinden koşmaktansa filmi bir an önce seyirciyle buluşturmak istediklerini, bunun da en uygun vizyona girişle gerçekleştirebildiklerini dinledim. Gerçekten mütevazi bütçelerle ve yapım şirketinin adında da olduğu gibi imece usulüyle yapılmış bir film ‘Hakikat’. Ama imece dendiğinde aklınıza gelen o dermaçatma hal bu filmde söz konusu değil. Başı sonu, çerçeve ve omurga hikayesi düzgün kurgulanmış, oyunculukları capcanlı ve tekniği tertemiz bir film var karşımızda. Kesinlikle vermek istediği bir mesaj var ama tekrar edelim hamaset bir söylem ve kurgu yok. Üstelik hikayenin ana anlatısı da filme adını veren Şeyh Bedrettin üzerinden değil de onun bir anlamda ‘talebeleri’ olan Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal’in sahadaki mücadeleleri üzerinden ilerliyor.
Bu coğrafyalarda muktedirler -ki iyi niyetle ve adalet yolunda da olsalar- kendilerine karşı bir argümanla toplanıp bir araya gelenlerden, zulme ve eğilmeye baş kaldıranlardan ve hele ki bunların okumuş olanlarından hiç hoşlanmazlar. Mümkünse kelleleri tiz vurula! Hakikat: Şeyh Bedrettin, hak ve adalet yolundan gitmeyi, kardeşliği bundan 7 asır önce kendilerine şiar edinmiş, dirayetli ve iyi insanların öykülerini, sinemalaştırarak beyazperdeye taşıyor. “Yarin yanağından gayri” hepimiz, demiri oya gibi işleyebilsek hep beraber fena mı olurdu sanki?
Umarız ki Hakikat: Şeyh Bedrettin filmi ve vermeye çalıştığı mesaj vizyondaki ikinci haftasında çok daha fazla seyirciyle buluşur…
Twitter.com/duygukocabayli