Pandeminin gölgesinde yaşarken arada çaktırmadan şehir değiştirip, etkinlikleri takip ettiğimiz de oluyor. Bu yıl ilki yapılan Harput Kısa Film Festivali için Elâzığ’ın yolunu tuttum. İlklere karşı her zaman temkinliyimdir ama arkasında Kayseri Film Festivali’ni yapan ekip olunca gönlüm rahat bir şekilde yollara düştüm. Elazığ’a daha önce Çayda Çıra Film Festivali için gitmiştim. Doğası, tarihi geçmişiyle harika bir yer gerçekten de… Bir de bir bölgede kilise, cemevi ve cami varsa, yani her inancın bileşkesi karşınıza çıkıyorsa orası iyi bir yerdir diye düşünürüm. Gerçi Meryem Ana Kilisesi bir şekilde kapalıydı, küçücük kapısı ve o kapıdan içeriye açılan genişlik bize bazı şeyleri anlatmıyor değil ama yerinde kilise olarak kalması da iyi bir şey!
Elazığ da her şehirde yaşanan aynı tip şehirleşmeye ayak uydurmuş şehirlerden maalesef! Oysa her şehrin kendine has dokusu olmalı, o doku korunmalı ama maalesef özellikle de doğu şehirlerinin başına gelen bunlar. Yüksek siteler, aynı bakış açısıyla yaşamaya zorlanan insanlar. Elbette Elazığ deprem gerçeğiyle uğraşan, o yüzden daha fazla inşaata rastladığımız bir şehir oldu. Oysa yarım saat ötedeki Harput ne kadar tarih kokan bir yer oysa ki… Sonra Sivrice’ye uzandık, Hazar Gölü’nün kıyısına. Huzurla dolduk, depremden en fazla etkilenen yerleşimlerden birisi olduğu için üzüldük. Yaralarını sarmaya çalışan bir yerle karşılaştık. Zaten festival de bu felaketi bir senaryo yarışmasıyla programına almıştı. Ulusal Deprem ve Afet Temalı Senaryo Yarışması’nda iki ödül verildi…
Bu tarz festivallerde devamlılık önemli. Valilik, belediye festivali destekliyor. Gerçi vali yardımcısı Abdulkerem Abbasoğlu’nun sinema aşkını görünce bu festival devam eder demeden duramıyor insan. Devlet kurumlarında sanata bu denli gönül veren, sanatı seven ve destekleyen insanları görünce nasıl da umutlanıyor insan! Sanat gerçekten de birleştirici, onarıcı ve yapıcı. Bir sürü farklı görüşten insanı aynı ekranın önünde kitleyip, birleştirebiliyor, Harput Kısa Film Festivali’nde de bu oldu. Müfit Can Saçıntı’yı yeniden görmek, güzel enerjisiyle karşılaşmak iyi geldi, eski toprak Yılmaz Gruda’nın Yeşilçam anılarını dinlemek ve hala çalışan enerjisine hayran olmak da vardı anılar arasında!
Çok çiçeği burnunda bir festival Harput Kısa Film Festivali. Eksikleri gedikleri vardı ama benim için umut veren bir festival oldu. Bütün kısa filmciler gelmişti, filmlerin tamamını izleyemedim ama birazcık çevresel sorunları anlatan, kapsayan, mülteci olma kavramına da dokunan filmler vardı seçkide. Umarım yolu açık ve kapsayıcı olarak devam eder!