Antalya Altın Portakal ödülleri belli olduğunda Fikret Reyhan’ın ikinci filmi Çatlak’ın, Dr. Avni Tolunay Jüri Özel Ödülü ve En İyi Kadın Oyuncu ödüllerini aldığı halde haksızlığa uğradığını düşündüm.
Bunun iki sebebi vardı. Birincisi Çatlak filminin rakiplerinin zayıflığı ikincisi ise Hollywood ve dünya sinemasında çok karşılaştığımız bir tür sinemasının büyük bir başarı ile yerelleştirilmesiydi. Çoğunlukla tek ve kapalı mekanda geçen bir aile yemeği üzerinden ailelerin trajedilerine odaklanan bu tür yapımlar diyalog üzerinden gider ve ait olduğu toplumsal değerleri, akrabalar arasındaki ilişkiyi didik didik eder. Aile arasındaki karanlık sırlar ile gerilimi ve aksiyonu sağlayan bu tür yapımlar bizim sinemamızda çok da görülmez aslında. Örnek olarak Metin Erksan’ın Susuz Yaz, Ö. Lütfü Akad’ın Gelin-Diyet-Düğün üçlemesi filmlerini verebiliriz. 2000 sonrası sinemamız ise benzer birkaç filme rağmen bu alanda fakirdir. Yönetmen Fikret Reyhan Çatlak filmiyle bu kurumuşluğa biraz su serpti. Aslında Reyhan’ın ilk filmi olan Sarı Sıcak’ta yine akraba ilişkilerine özellikle baba oğul ilişkisine odaklanmıştı. Bu sefer kapsamını biraz daha geniş tutmuş ve Türk aile yapısını başarılı bir şekilde odağına almış. Kökenleri köye dayanan bir ailenin yaşam mücadelesi verirken nasıl akraba ilişkilerinin yıprandığını ve günümüz kapital ilişkilerinin insanları nasıl ruhen fakirleştirdiğini anlatmış yönetmen. Tam da bu noktada öyle küçük dokunuşlar yapmış ki hikayeye, yazımın başında bahsettiğim yerelleşme büyük bir başarı ile yakalanmış.
Fatih İngiltere’de çalışırken arkadaşından yüklü miktarda bir para alır ve ailesine gönderir. Baba da bu para ile aile işlerini düzenler. Neredeyse bütün aile fertleri bu gelen paradan yararlanır, kimi minibüs alır kimi dükkan açar. Fatih evine döndüğünde aldığı borcu Ayhan’a ödemez. Bunun üzerine Ayhan parayı almak için Türkiye’ye gelir ve Fatih’in geniş ailesinin oturduğu binaya ziyarete gider. Asıl film de burada başlar. Fatih’in babasının isteksiz tavırları, bu paranın alınmasında oğlunu suçlaması, diğer kardeşlerin hiç oralı olmamaları hikayenin trajedisinin alt tabanını oluşturur. Oğullar arasındaki rekabete gelinlerin de katılması aksiyonu daha da geliştirir. Yönetmen bu noktada öyle saptamalar yapmış ki hem sosyolojik hem de psikolojik göndermeler bu filmi çok sevmeme sebep oldu. Mesela parayı ödemek için ne yapmaları gerektiği tartışılırken gelinlerin altınlarını satma fikri ortaya atılır. Fatih’in eşi altınlarını satmak istemez ve diğer gelinin kendi altınlarını sakladığını öne sürer. Diğer gelin buna itiraz eder ve hiç altını olmadığını söyler. Fatih’in ağabeyi karısının böyle bir şey yapmadığına inanır ve karısının Kuran’a el basmasını ister.
Kadın herkesin ortasında Kuran’a el basamaz ve yalanı ortaya çıkar. Burada izleyici bu ikinci gelinin dini sebeplerle yemin etmediğini düşünebilir. Halbuki kayınvalidesi saklanan altınları bilmektedir ve bu yüzden gelin o yemini edemez. Türk toplumundaki değer yargıları için önemli bir çıkarımdır bu. Ve daha bir çok böyle detay bulunmakta filmde. Kısacası bu kadar dolu ve öyküsü bir bütünlük halinde olan başka yarışmacı bir film yoktu Antalya’da. Ama her jürinin ve her organizasyonun kendi dinamikleri vardır. Bazen bu dinamikler sinema sanatının aleyhine işler. Antalya’da yaşanan ve Çatlak’ın kurban olduğu durum budur.
FİLMİN KÜNYESİ
Yönetmen
Fikret Reyhan
Senaryo
Fikret Reyhan
Görüntü Yönetmeni
Marton Miklauzic
Kurgu
Fikret Reyhan
Oyuncular
Hakan Salınmış
Hakan Emre Ünal
Tuğçe Yolcu
Süreyya Kilimci
Giray Altınok
Elif Ürse
Mehmet Bilge Aslan
Gülçin Kültür Şahin
Süleyman Karaahmet
Görkem Mertsöz
Emir Ünver
Canan Atalay
Cihat Süvarioğlu
Taha Bora Elkoca