Evde Hav Türkiye’yi izledikten sonra filmin yönetmeni 16 yaşındaki Nisan Uğur’a sorularımı yöneltmek istedim. Film bir çocuğun ve bir köpeğin gözünden pandemi sürecini anlatıyor, evlerde uzun zamanlar geçirdiğimiz ve geçirmeye devam ettiğimiz şu günlerde bir köpeğin gözünden insanların durumu bir hayli ilginç duruyor…
Merhaba Nisan öncelikle seni tanıyabilir miyiz?
Merhaba ismim Nisan Uğur, 16 yaşındayım. Lise 10. Sınıf öğrencisiyim. Doğduğumdan beri İstanbul’da yaşıyorum.
Evde kalma sürecini nasıl geçirdin ve bu konuyla ilgili bir film çekmek nereden aklına geldi?
Bol bol film izledim. Bunun dışında okul hocalarımın online eğitimlerine katıldım. Ama evde zaman kolay geçmiyor. Canımın sıkıldığı zamanlar da oldu. Evde köpeğim Alex’le de çok zaman geçirdim. Bu sırada onu fazlasıyla gözlemleme fırsatım oldu. Korona sebebiyle evde sürekli kaldığımız bu günlerde aklıma köpeğim Alex ile ilgili bir kısa hikaye yazmak gelince beş sayfalık kısa bir hikaye yazdım. Hikayemi Korhan Uğur ve Serpil Altın’a anlattım. Onlar bundan çok güzel bir kısa film olabileceğini söylediler. Ben de hemen oturup bu kısa hikayemi senaryolaştırdım. Her şey böyle başladı.
Evde Hav Türkiye bir köpeğin gözünden salgın sürecini anlatıyor, hikayeyi nasıl oluşturdun? Bir köpeğin gözünden anlatmak nasıl aklına geldi?
Salgın tüm insanlığı fazlasıyla etkiledi diye düşünüyorum. Sanal bir dünyanın esiri olmuş biz gençleri ise çok daha fazla etkiledi. Ancak ben kendimi anlatmak yerine, evin bir ferdi olan köpeğim Alex’in gözünden sokağa çıkamayıp evde kapalı kalmanın nasıl olacağını merak ettim. Onun bakışlarından anlamlar çıkarmaya çalışıp Evde Hav Türkiye’yi yazdım ve çektim.
Yönetmen bir babanın kızısın, ileride film çekme hayalin var mıydı? Hayaline biraz erken ulaşmış olabilir misin bu durumda?
Bir insan için erken ya da geç olmasından daha önemlisi “hayaline ulaşmaktır” diye düşünüyorum. Benim için de henüz hayalime ulaştım denilemez. Hayallerim çok daha büyük… Ama sinemaya olan aşkımın baş aktörü kesinlikle babam. Çocukluğumdan beri onun setlerine giderek büyüdüğüm için oradaki heyecan ve enerji çok hoşuma gidiyor ve ben de bu yolda ilerlemeden önce biraz bilgi edinmek için en çok babamı soru yağmuruna tutarım. Bu cevaplar ilgimi daha da arttırıyor ve böylece sadece izleyici olmak yerine bir şeyler çekmenin ve tecrübe etmenin iyi bir karar olduğunu düşündüm. İlk başta cep telefonumu kamera olarak kullandım. Bu işi öğrenmek için oldukça işime yaradı.
Bu filmin mesajı nedir insanlar ve insanlık için, senden dinleyelim mi?
Bu filmi çekmekte iki önemli amacım vardı. Birincisi; insanlar izlediğinde içlerinde farklı hisler uyandırmak, duygudan uzak ya da yalnız olan insanların hayatlarına bir köpekle dokunmak. Bu sevgiyi tattırmak. Çünkü köpekler sizi güzel ya da çirkin, zengin ya da fakir olduğunuz için sevmez, onlarla ilgilendiğiniz için karşılıksız severler. İkincisi ise; Bir köpeğin insan olarak bize öğreteceği şeyler, mesela köpekler öğretmen olsaydı kesinlikle ilk öğreteceği şey hayatta nelerin değerli olduğudur. Evde Hav Türkiye filmim ile bunları sorgulatabildiysem ne mutlu bana.
Köpek oyuncuyla çalışmak nasıl bir deneyimdi?
Oldukça zor; fakat bir o kadar da keyifli. Onunla iletişim kurmak ve istediğiniz hareketleri ve oyunu kamera önünde elde etmek için en çok ihtiyacınız olan şey sabır ve zaman.
Büyüklerinden nasıl bir yardım aldın filmi çekerken ve kurgularken? Film çekmekten keyif aldın mı?
Büyüklerimden filmi gerçekleştirmek için gerekli teknik desteği aldım. Fakat benim onayım olmadan hiçbir şey yapılmadı. Zaten buna pek izin de vermem. Kamera olarak kaliteli bir fotoğraf makinesi kullandık. Kurgu süreci uzun sürdü. Çünkü oyuncu olarak bir köpek kullandığımız için çok fazla görüntü çekildi ve bunları ayıklayıp ince ince işlemek zaman aldı. Bu nokta da aynı zamanda yapımcım olan ve deneyimli bir yönetmen olan Serpil Altın filmin kurgusunu da yaptı. Kurgu sırasında duyguların değiştiği yerler için müziğe ihtiyacım olduğunu fark ettim. Babam ve Serpil Altın’ın yakın arkadaşı olan, hem yönetmen, hem müzisyen ve hayvan sever olan Gülten Taranç ‘tan filmin müziklerini yapmasını rica ettim. Beni kırmadı ve tam istediğim gibi olan filmin özgün müziklerine imzasını attı. Yine başarılı bir oyuncu ve hayvan sever olan Barış Kıralioğlu Alex’i seslendirdi. Film bittiğinde ise, filmin afişini Galip Aksular yaptı. Hepsine ayrı ayrı yardımları ve destekleri için teşekkür ederim. Tüm bu süreç müthiş keyifli bir deneyimdi.
Bundan sonraki planların nedir?
Öncelikle planım üniversite de İtalyan Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde okumak. (Daha sınav için iki yılım var. J ) Sinemayla olan bağımı gelecekte de sürdürmek önceliklerim arasında olacak. Hobi olarak da köpek eğitmenliği ile uğraşmayı planlıyorum. Kısaca hayatımdan köpek ve sinema aşkı asla eksik olmayacak.