İspanyol yönetmen Pedro Almodóvar’ın yazdığı ve yönettiği, başrollerinde Penelope Cruz, Antonio Banderas, Asier Etxeandia gibi İspanyol oyuncuların yer aldığı Acı ve Zafer, 2 daldar Oscar adaylığı bulunuyor.
Almodóvar, kuşkusuz İspanyol sinemasının author isimlerinden birisidir ve yaptığı işler İspanya sınırlarından çıkarak dünya sineması olarak adlandırılmakta. Kısa filmler ile sinemaya giriş yapan Almodóvar, daha sonraları çektiği kara komediler ile dikkatleri üzerine çekmeyi başarmıştı. Yıllar içerisinde Çıplak Ten (1997), Annem Hakkında Her Şey (1999) gibi kült yapımlara imza atarak birçok festivalde ödülleri yerle bir etmişti.
Box Office Türkiye sitesinde filmin konusu şu cümlelerle ifade ediliyor “Dolor y gloria, Salvador Mallo ismindeki, deneyimli ama gençlik günleri artık geride kalmış bir yönetmenin geçmişten bugüne yaptığı seçimleri ve yaşamında iz bırakan olayları konu ediyor. Filmde, Mallo’nun çocukluğunu yaşadığı 60’lı yıllara, annesiyle birlikte köylerinden ayrılıp daha rahat bir yaşam umuduyla Valencia’ya göç etmesine, 80’lerin Madrid’inde kalbinin hızla çarpmasına neden olan ilk aşkına, kendisi için kurtuluş ve terapi aracı olan yazı ve sinema ile tanışmasına ve kendisini tanımasına yol açan olaylara değiniliyor.”
Bu hikaye elbette akıllara Almodóvar’ın kendisini getiriyor. Zira film bir biyografi veya gerçek hayat hikayesi olmamasına karşın otobiyografik esintiler içermekte ki birçok eleştirmen de Salvador Mallo (Antonio Banderas) karakterinin Almodóvar’ın kendisi olduğunu düşünmekte. Daha önceden de birkaç defa çalışmış olan Almodóvar ve Banderas ikilisinin uyumu tartışılmaz elbette. Dolayısıyla Banderas’ın böylesine bir hayat hikayesini canlandırması hem çok manidar hem de çok yerinde. İspanya’nın banliyö mahallerinde dini eğitimler ile büyüyen ve dolayısıyla sorgulayan bir çocuğun sanata yönelmesi masalsı bir dilde ele alınmış. Almodóvar’ın her daim kullandığı canlı renk tonları da bu yönde.
Salvador Mallo karakteri hastalıklarla uğraşan bir karakterdir ve film boyunca bu hastalıklar gündemimizde. Bunlarla paralel olarak de grafikler, animasyonlar kullanılmış. Mehmet Açar film hakkındaki yazısında “bunun alışılmadık bir Almodóvar stili” olduğunu söylemekte. Bunun yenilikçi bir yaklaşım olduğunu söylemek mümkün. Aynı zamanda Salvador Mallo hastalıkların yanı sıra hayata dair de umutlarını kaybetmiş. Hikaye yazmakta sıkıntılar yaşarken ruhsal bunalım içerisinde. Fakat Almodóvar bunları depresif bir şekilde sunmaktan ziyade gerçekçi bir üslupla sakin bir havada anlatıyor. Filmin sonlarına doğru ise temponun azaldığını söylemek mümkün.
Filmin bir diğer artısı ise mekan seçimleri… İspanya’nın banliyölerinden Akdeniz kültürüne uzanan öz-eleştiri ya da miras olarak adlandırılan film Box Office Türkiye verilerine göre Türkiye’de yalnızca 26 bin kişi tarafından izlenerek 528 bin lira civarı gelir elde etmiş. Boxofficemojo.com verilerine göre ise 37 milyon$ civarı bir dünya hasılatı söz konusu. Filmin Yabancı Dilde En iyi Film ve En iyi Erkek Oyuncu Performansı olmak üzere 2 dalda Oscar adaylığı, aynı kategorilerden 2 Altın Küre Adaylığı bulunuyor. Cannes Film Festivali’nde ise 4 adaylığın “En İyi Erkek Oyuncu” ve En İyi Film Müziği kategorilerinde ödülü almış olması da önemli bir detay.