Cenk Ertürk’ün yazıp yönettiği Nuh Tepesi, geçmişte eşi ve oğlunu bırakıp giden bir babanın, ağır bir hastalığa yakalanması ile son dileğini gerçekleştirmesinde kendisine yardımcı olması için oğlunun kapısını çalmasını ve beraberinde gelişen olayları konu ediniyor. Babasının yardım elini tutan Ömer, babasına karşı olan kırgınlıklarını ve kızgınlıklarını bir kenara koymaktan ziyade, her zaman içinde büyüttüğü bu duyguları, çeşitli davranışları ve söylemleriyle göstermekten kaçınmayarak içsel bir intikamda bulunuyor. Kanserden kaybettiği annesi ile geçirdiği yıllar bir yana, doğurmak üzere olan eşi ile boşanma süreci içerisine girmesi, Ömer’in içinde bulunduğu ruhsal duruma dair travmatik bir portre çizmemizi sağlıyor. Film baba-oğul ilişkisinden hareketle geçmiş ile bugün arasında bir köprü gibi yer alan kırgınlıklar, kızgınlıklar, pişmanlıklar ile kin ve empati arasındaki çatışmanın uzantılarını taşıyor.
İbrahim’in çocukluğunu geçirdiği köyde dikmiş olduğunu iddia ettiği Nuh Ağacı’nın altına gömülme isteği, başta köye doğru yola çıkan İbrahim ile Ömer arasındaki gerilimin, daha sonra ise köy halkı ile İbrahim ve Ömer’e karşı olan ikinci bir gerilim ilişkisinin oluşmasına neden oluyor. Köy sakinlerinin Nuh Ağacı’na atfettiği manevi ve dinsel değerlerin karşısında, ağacı kendisinin diktiğini ve oraya gömülmek istediğini dile getiren İbrahim, köy tarafından din ve değerlerinden yoksun bir düşman olarak görülüyor. Bu düşmanlaştırılmış bakış, köy sakinlerinin onlarla iletişim kurmalarından kaçınması gibi pasif bir davranıştan, evlerinin tacizine kadar varan eylemsel bir davranışa dönüşüyor.
Son yıllarda Türk sinemasında kendini ağırlıkla gösteren taşra temsili ve bununla beraber bireyler üzerinden sembolleştirilen taşra-kent çatışması, Ertürk’ün filminde de kendine yer ediniyor. Ömer’in içinde bulunduğu duygusal durumunu bir yana koyarsak, kendisi bir kent insanı olarak, köydeki kurum ve kişilerin kendi akışına anlam veremiyor. Bu anlam veremeyiş ise iki taraf arasında güçlü bir gerilime sebep oluyor. Nuh Ağacı’nın yanı sıra köyün imamı Ahmet ile Ömer arasında zaman zaman geçen diyaloglar, toplumun dinsel değerlerine atılan birtakım bakışlardan oluşuyor.
Nuh Tepesi, kendi içerisinde bir bütün olarak birey-birey ve toplum-birey arasındaki gerilim uzantılarını taşıyan bir film olarak karşımıza çıkıyor.