Hikayesini Ezgi Mola’nın yazdığı, Serkan Altuniğne ve Çağdaş Dinç’in geliştirdiği filmin yönetmenlik koltuğunda Caner Özyurtlu oturuyor. Özyurtlu bu film ile 6. filmine imza atmış oluyor.
Filmin hikayesine baktığımızda geniş anlamlar barındırmayan, kendi halinde olan bir öykü var. Maide Teyze (Ezgi Mola) kendi evinde bir “altın günü” yapar ve gün sırasında gerdanlığı çalınır. Birkaç önce ziyaretine gelen yeğeni Yağmur (Mesut Can Tomay) ile birlikte kriminal bir mevzu çözercesine hummalı bir araştırmaya koyulurlar ve tek hedefleri gerdanlığı çalanı bulmak üzerinedir.
“Altın günü” Türk toplumunda hala daha süre gelen bir gelenek ve Caner Özyurtlu bu geleneği eleştirme yoluna giriyor. Bu konuda oryantal dans figürlerinden, geleneksel Türk mutfağından ve mahalle kültüründen destek alıyor. Fakat sıcak bir mahalle teması yaratamadığı gibi yan karakterleri de verimli bir biçimde kullanamıyor. Türk tipi ev kadını profili çizerek altın günü aktivitesine ayna tutmak isteyen Özyurtlu, durum komedisi yaratarak güldürmeyi hedeflese de bu konuda başarılı olamıyor. Basit espriler ve yapmacıklık bunun nedenlerinden birisi. Ezgi Mola’nın da yer yer itici karakteri antipati uyandırabiliyor. Kaba saba bir kadın olan Maide, Recep İvedik’in kadın uyarlamasına yakın bir profil çizse de bazı kritik hamleler sayesinde bu durumdan kurtuluyor. Zira senaristlerden Serkan Altuniğne’nin Recep İvedik serisinin ilk 3 filmi, Yok Artık! serisinin 2 filmi ve Hayalet Dayı filmlerinin de senaristi olduğunu düşünürsek Recep-Maide benzetmeleri yersiz değil.
Türk komedi sinemasında karikatürize tiplemeler üzerine kurulu hikayeler son dönemde oldukça artmaya başladı. Kuşkusuz Şahan Gökbakar bu listenin başını çekmekte. Recep İvedik, Kayhan, Osman Pazarlama gibi televizyon skeçlerinde sinemaya uyarlanan karakterler kitleler tarafından rağbet görüyor. Bunlara ek olarak Youtube fenomenlerinin Ali Kundilli, Cumali Ceber gibi vasata bile diyemeyeceğimiz işleri de bunlardan bazıları… Büyük çoğunluğu erkek karakterler olmasına karşın Gupse Özay’ın canlandırdığı Deliha karakteri ise tabuları yıkacak gibi gözükse de son derece cinsiyetçi yaklaşımları ve bel altı esprileriyle farklı bir iş değildi. Fakat Maide’nin Altın Günü belirli sahneleri dışında, en azından genel tema olarak kendisini bu konuda sıyırmayı başarıyor.
Ezgi Mola’nın makyajındaki yetersizlik ise orta yaşlı imajına gölge düşürüyor. Yapmacık vücut kostümü ve kırışıksız yüzü, mimikleri ile daha belirgin bir hal alıyor ve yaşlılığı inandırıcı olmuyor. Maide karakterinin yaratıcısı olmasının da etkisiyle oyunculuğunun başarılı olduğunu söylemek mümkün fakat neden 2 rolde oynadığının bir açıklaması yok. Genç Ezgi Mola’nın hikayeye ne gibi bir katkısı var tartışılır. Mesut can Tomay ise ergen tiplemesinde oldukça kötü. Cinsel espriler üzerinden hedeflenen reaksiyonu alamıyor ve antipatik bir karakter oluyor. Zira aynı tiplemeleri daha önce de birkaç defa canlandırmıştı…
Maide’nin Altın Günü, Türk komedi sinemasında kalıcı bir yer edinemiyor. Büyük derdi olmayan filmin büyük bir kitlesi de oluşmuyor. Absürt bir öykü ile yola çıksa da kendi içerisinde tutarlı bir yapısı var fakat esprilerin acemiliğinin gazabına uğruyor.
Film Box Office Türkiye verilerine göre yaklaşık 780 bin kişi tarafından izlenerek 9.4 milyon lira civarı hasılat elde etmiş. Devamı gelir mi bilinmez ama tutup da Recep İvedik ile birleşen bir hikayesi olursa şaşırmam !..