Kıvanç Sezer’in yeni filmi Küçük Şeyler günümüz Türkiye’sinde yaşayan beyaz yakalının karakteristik davranış biçimlerini ve hayatını trajikomik bir bakış açısıyla ele alıyor. Film, Türkiye’de kapitalizmin merkezi haline gelen şehirde, İstanbul’da geçiyor. Bu nedenle film boyunca, İstanbul’da yaşayan veya bu şehri deneyimlemiş bireyler tarafından sahneler oldukça tanıdık gelebilir. Birkaç sene öncesine kadar İstanbul, kapitalizm ile özdeşleştirilmiş bir şehir olmasına rağmen günümüzde kapitalizm, Türkiye’nin başka şehirlerinde de her geçen gün kendine ait dinamiklerini yaratıyor.

Küçük Şeyler, Onur ve Bahar’dan hareketle aslında birçoğumuzun hayatına ait büyük bir ‘şey’i anlatıyor. Film, Onur’un işten çıkarılması ile henüz yeni bir ev kredisinin altına girmiş çiftin arasında yaşanan psikolojik ve toplumsal çatışmayı konu alıyor.

Film boyunca sık sık duyduğumuz saat sesi, hızlı bir hayat temposuna sahip kapitalizmin yarattığı tüketim toplumunda, zamanın da diğer her olgu gibi hızla tükenmekte olduğunu gösteriyor. Sahip olduğumuz hayat süreci içerisinde, üretim ve tüketim biçimlerimizle kendimize ait sınıfsal hiyerarşiler sağlamaya çalışırken zaman içerisinde kendimize yabancılaşmaya başlıyoruz. İnsan olmanın veya ekonomik ve toplumsal ideolojinin bir sonucu olarak doyumsuz bireyler haline gelip, elimizdekilerin farkına varamayıp, ‘daha iyi’ olarak sınıflandırılan metaları, ilişkileri, hayatları elde etmek için kendi hayatlarımızdan ödünler veriyoruz. Sistem tarafından ‘daha iyi’ olarak önümüze sunulan şeyleri elde etmek için yine sistem adına çalışıyoruz. Hiç doymayan sistem ise bu sefer de önümüze ‘daha da iyi’leri bize sunarak kendi varlığını meşrulaştırıyor. Bu ‘daha da iyi’ler sonu gelmeyen böylece hiçbir zaman ulaşmanın mümkün olamayacağı şeyler olduğundan tatminsiz ve mutsuz bireyler doğuruyor.  Bu sayede bizler tüketim döngüsünü oluşturan sayısız çarktan biri haline geliyoruz.

Bir metayı elde edebilmek uğruna kendi değer yargılarımızı gözden çıkartabiliyoruz. Tüm bunlarla birlikte gitgide bencilleşiyor ve doyumsuzlaşıyoruz. Bizim hayatımıza etkisi olmayan hiçbir şeyi umursamıyoruz. Onur ve Mehmet’in balkonda sigara içerken küllerini dışarıya atması gibi bize direkt olarak zararı dokunmayan her şeyi kolayca göz ardı edebiliyoruz. Hayatımızda asıl önemli olan şeyleri, satın alamayacağımız şeyleri, ilişkilerimizi önemsemiyor insani değerlerimizi kaybediyoruz. Yalnızca kendi-ne kadar bilinçli oluşturduğumuz belirsiz olan-arzularımızı önemsiyoruz, başkalarının nasıl hissettiğine önem vermiyoruz ve toplumsal değerlerimizi kaybederek her şeye yabancılaşıyoruz.

Bu yazılanları, Türkiye’de bir beyaz yakalanın, bir orta sınıfın düşünce ve eylemlerini film boyunca somut bir şekilde şahit oluyoruz. Kendimizi ‘diğerlerinden’ daha üstün varsaydığımız için kalabalıklardan kaçarak uzaklaşıyoruz ancak bu uzaklaşma yalnızca topluma karşı değil kendi benliklerimize karşı da bir uzaklaşmayı, yabancılaşmayı beraberinde getiriyor. Şehirlerin beton görüntüsünden ve kalabalığından uzaklaşmak isterken, yeniden yeşil alanların tahrip edilip, sayısız kat yapılan binalardan oluşan, havuzlu ve güvenlikli sitelere yerleşiyoruz. Bu yerlerde yaşadığımız zaman kendimizi daha mutlu hissedeceğimizi zannediyoruz ancak yüksek kredilerin altına girerek kendimizi maddi ve manevi sıkıntılara sokuyoruz. Maddi olarak kendimizi daha büyük bir yükün altına soktuğumuzda ise daha fazla kazanmamız gerektiği için Onur’un da belirttiği gibi hepimiz sevmediğimiz işlerde çalışıyoruz. Nasıl yaşadığımız yerler bizim toplumsal hiyerarşimizi belirliyorsa çalıştığımız işler de kimliğimizi belirliyor. Kendine yabancılaşma da burada başlıyor. Daha fazla tüketebilmek adına daha fazla kazanmak için sevmediğimiz işleri ve insanları hayatlarımızın bir parçası haline getiriyoruz. Bir süre sonra ise gerçek bize olan duygu ve düşüncelerimizi kaybediyoruz. Her taraftan bizi kuşatmış olan bu ekonomik ve sosyal sistem içerisinde her şey gibi hayatımız ve zamanımız da tükenip gidiyor. Tüm bu koşuşturmaca sürecinde fark etmiyoruz ama kendimize de her geçen gün yabancılaşıyoruz.

 

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.