25. yılını kutlayan Gezici Festival’in motivasyonuna ortak olmak için sorularımızı Festival yönetmeni Başak Emre ve Festival Sanat Yönetmeni Ahmet Boyacıoğlu’na yönelttik!

Gezici Festival 25. yılına geldi… Neler hissediyorsunuz?

Ne kadar inatçı olduğumuzu düşünüyoruz. Gezici bir festival yapmak kolay bir iş değil. Ancak diğer yandan Gezici Festival bizimle birlikte büyüyen çocuğumuz gibi. Bize heyecan veriyor. Özellikle Anadolu kentlerindeki izleyicilerimiz bize güzel bir iş yaptığımızı hissettiriyorlar. Mutlu oluyoruz.

Gezici festival fikri nasıl doğmuştu ve bugüne kadar nerelere uzandı festival?

Ankara Film Festivali’ni düzenleyen ekip olarak 1995 yılının Haziran ayında işimize son verildi ve hemen ertesi hafta ne yapabiliriz diye düşündüğümüzde Ahmet Boyacıoğlu bu fikirle geldi. Bir yıl boyunca büyük emekler vererek düzenlediğimiz festival bir hafta içinde bitiveriyordu. Biz de bu kadar emek harcadığımız iş daha çok insana ulaşsın istedik, Anadolu’nun etkinlik olmayan kentlerindeki sinemaseverlere ulaşmayı planladık. Başlangıçta birçok kişi böyle gezici bir festivalin gerçekleşmesinin çok zor olduğunu, kısa sürede pes ederek bu işten vazgeçeceğimizi söyledi. Ama öyle olmadı. İlk yıldan itibaren konuk olduğumuz kentlerde karşılaştığımız misafirperverlik bizi Gezici Festival’i sürdürmek için sürekli motive etti. Böylece 25. yılımıza gelivermişiz. Çok doğru bir kararmış. Festivalin geziyor olması en büyük motivasyonumuz.

Bu sene programda neler var, 25. yıla özel bir program mesela?

Bu yılki programda Dünya Sineması, Kısa İyidir, Çocuk Filmleri, Türkiye Sineması, Canlı Müzik Eşliğinde Sessiz Filmler gibi klasikleşen bölümlerin yanı sıra 25. yıl için özel olarak hazırlanan yeni, tematik film seçkileri de yer alıyor. Sanatı ve sanatçıyı konu alan birbirinden ilgi çekici beş yeni filmden oluşan ‘Sanat Uzun, Hayat Kısa’, Fatih Özgüven’in seçtiği ‘Terazi Filmleri’, son dönemde dünyanın birçok ülkesinde yükselişe geçen ırkçı ayrımcılık konusunu ele alan iki klasik film ‘Siyah Perde: Sinema ve Irçkılık’ ve Amerikan sinemasında çığır açan, iz bırakan kadın sinemacıların filmlerini içeren, küratörlüğünü Ehsan Khoshbakht’ın yaptığı ‘Amerikan Sinemasının Kadın Öncüleri’ bu yılın özel bölümleri. Sessiz Film programında üç filmin canlı müzik eşliğinde gösterimi yapılacak. Sinema tarihimizin en önemli isimlerinden Muhsin Ertuğrul’un, Ukrayna Devlet Arşivleri’nde bulunana dek kayıp olduğu düşünülen, 1927’de Sovyetler Birliği’nde çektiği filmi Tamilla, yapımından 92 yıl sonra, Ayşe Tütüncü ve Miray Eslek’in canlı müzik performansı eşliğinde seyirciyle buluşacak. Bu bölümde ayrıca, piyanist Daan van den Hurk’un canlı performansı eşliğinde, Hollanda Büyükelçiliği’nin katkılarıyla gösterilecek olan Fridrikh Ermler’in son sessiz filmi İmparatorluk Kalıntısı ve Donald Sosin’in canlı müzik performansı eşliğinde, ABD Büyükelçiliği katkılarıyla gösterilecek olan Clarence Brown’ın filmi Çatışan Arzular izlenebilecek.

Gezici bir festival yapmanın avantajları ve dezavantajları nelerdir?

Eskiden daha zordu. 35mm gösterici kullanmak zorundaydık. Her biri 25–30 kilo olan film kopyalarının bir kentten diğer bir kente taşınması büyük sorun oluyordu. 35mm göstericisi olmayan kentler vardı. 35mm’lik göstericiyi yanımızda götürüyorduk. Festivali bir kentte gece bitirip, ertesi gün başka bir kentte gündüz gösterimlere başlıyorduk. Delice bir işti anlayacağınız. Gezici bir festival yapmanın en büyük zorluğu, konuk olduğunuz kentte birlikte çalıştığımız kurumlara bağımlı olmak. Bazen uykusuz geceler sonunda çıkardığımız programların festival için gittiğimizde kentte dağıtılmamış olduğunu görmek bizi çok üzüyordu. Gezici adı nedeniyle hiçbir kent –Bursa ve Kars hariç- bizi tam olarak sahiplenmedi. Dünyada da çoğu festival kentlerinin adı ile anılır ve daha çok sahiplenilir.

Gezici olmanın avantajlarına gelince: daha çok insana ulaşabilmek, daha büyük coşkuyla karşılanmak, emeğinizin karşılığını aldığınızı hissetmek. Gezici niteliği olmasaydı 25. yıla gelir miydik bilmiyoruz açıkçası…

Önümüzdeki yılarda başka illerde de Gezici Festival’i görecek miyiz?

Bu yıl değişik kentlerden teklifler geldi. Onları değerlendireceğiz.

Son olarak neler söylersiniz?

‘Daha nice Gezici Festivallere’ dileğinde bulunmak istiyoruz.

Banu Bozdemir
İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü mezunu. Sinema yazarlığına Klaket sinema dergisinde başladı. Dört yıl Milliyet Sanat dergisi ve Milliyet gazetesinde sinema yazarı, kültür sanat muhabiri ve şef yardımcısı olarak çalıştı. İki yıl Skytürk Televizyonunda sinema, sanat ve ‘Sevgilim İstanbul’ programlarında yapımcı, yönetmen ve sunucu olarak görev aldı. Antrakt Sinema Gazetesi’nde iki sene editör olarak çalıştı. Tarihi Rejans Rus Lokantasına hazırlanan ‘Rejans Tarihi’ ve ‘Rejans Yemekleri’ kitabının editörlüğünü yaptı. Rejans Rus lokantası başta olmak üzere birçok şirketin basın danışmanlığı görevini üstlendi. Film + sinema dergisine Türk sineması röportajları yaptı. Küçük Sinemacılar, Benim Trafik Kitabım, 'Çevremi Seviyorum' adı altında on iki tane ‘çevreci’, dört tane fantastik çevre temalı yirminin üzerinde çocuk kitabı bulunuyor. Sosyal medyada yolunu kaybeden bir genç kızın maceralarını anlattığı ‘Leylalı Haller’ yazarın ilk romanı. Kaşif Karınca ise beyaz yakalılara çocuk kafasıyla yazdığı ufak bir yaşam manifestosu özelliği taşıyor. TRT’ye çektiği ‘Bakış’ adlı bir kısa filmi bulunuyor. Halen aylık sinema dergisi cinedergi.com'un editörü, beyazperde.com ve öteki sinema yazarı. Kişisel yazılarını paylaştığı banubozdemir.com sitesi de bulunan yazar filmlerde ve festivallerde jüri üyesi olarak görev alıyor, filmlere basın danışmanlığı yapıyor, sinema ve kısa film atölyelerinde ders veriyor. Çocuklarla sinema ve çevre atölyeleri düzenliyor.

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.