Boğaziçi Film Festivali 18-25 Ekim günler, arasında İstanbul’da 7. kez düzenlendi. Ulusal ve uluslararası kısa belgesellerin yönetmen-seyirci buluşmasının moderasyonunu yaptım. O ne büyülü bir andır. Yönetmenin seyircisi, seyircinin izlediği filmi çekenle buluşması. Elbette sadece yönetmen değil o filmin gerçekleşmesinde yer alan, çalışan herkesin seyirci ile buluşması. Gelgelelim seyircilerimiz biraz çekingen miydi, tutuk muydu? Cidden anlayamadım. Olumlu veya olumsuz geri bildirimde bulunmaktan neden geri duruyorlardı. Gerçi kurmaca filmlerin soru-cevap kısımları da birkaç film hariç pek farklı değildi. Her ne kadar ilk soruları ben sorup, seyirciyi teşvik etsem bile… Hatta bazı seyircilere doğrudan “siz bu film hakkında ne düşündünüz, ne söylemek istersiniz*” diye sorsam da umduğum kadar hareket olmadı.
Neyse, demek ki soru sormak, film okumak üzerine de festivallerde bir atölye düzenlemek iyi olabilir. Düşünsenize, onca film ayağınıza gelmiş, bilet fiyatları normalden çok ucuz, festival ekibi ve gönüllüler koşturuyor, film ekipleri heyecanlı, buluşma anı gelmiş ve sessizlik… A eğer filmlerde ünlü tipler varsa o zaman soru sorma oranı ve salonların doluluk oranları hangi kategori olursa olsun artıyor. Bunu da buraya not etmek isterim. Bu sosyolojik, sosyo-psikolojik meseleleri seyirci çalışmaları üzerine araştırma yapan ve bilim üreten insanlara bıraktıktan sonra belgesel filmlerden söz etmek istiyorum.
Festival’de 8 ulusal, 8 uluslararası kısa belgesel film yarıştı. Dans tutkusundan resim tutkusuna, ütopya tutkusundan uçma tutkusuna tutkularının peşinden gidenler, çevre, yalnızlık, başarı ve göç olayına kadar farklı konuların yer aldığı filmler belli bir teknik standartta idi ancak anlatım açısından yeni arayışlar içinde bir film gördüğümü söylemem zor. Biraz farklı bir tadı ve arayışı olan Senem Bay’ın yönettiği “Amca” ödülü kucakladı.
Uluslararası kategoride ise yalnızlık, arayış, rap, ifade özgürlüğü, göçmen olmak, mekan ve zamana dair aile hikayeleri içeren yapımlar izledik. Yerli yapımlara nazaran dil oluşturma, yeni anlatım arayışları açısından daha iyi olduklarını söyleyebilirim. Konularda çok akla gelmeyen,insanı şaşırtan ilginç bir şey yoktu. İtalyan yönetmen Beatrica Baldacci “Uçamayan Süper Kahraman / Superhero Without Superpower” belgeseliyle ödülü aldı.
Ödüller oyunun bir parçası. Aslolan üretmek ve paylaşmak. Yeni dünyalar, yeni öyküler, yeni düşünceler… görmek, okumak, düşünmek, hissetmek, artısıyla eksisiyle festivallerin yarattığı bu buluşma ortamlarının tadını çıkarmak.