O kadar çok film festivali var ki bunu kendi içimde etrafımdaki insanlara sorarak sorguluyorum. İnsanlar genelde memnunlar, ne kadar çok iyi olursa o kadar iyi diyorlar. Ama nitelik konusunda kararsızlar. Bir kere gidip deneyimlediklerinde şikayetler arka arkaya geliyor. Özellikle de kısa film festivallerinde. Ama güzel kardeşim zaten festival bas bas bağırıyor, ben nitelik aramıyorum, ben var olan festival geleneğine uydum. Benim başım kel mi diyerek festival yaptım diye…  Bir lafım var ve yine tekrarlıyorum. O festivalden rahatsızsanız filminizi yollamazsınız ve o festivalin yapılmasının önünü tıkarsınız diye.  Yönetmen arkadaşlar alınmasın ama her festivale ışıldayan gözlerle bakıyorlar, biraz geriden bakayım, gözlemleyeyim durumu yok. Tabii bunu her yönetmen için söylemiyorum ama hiç de azınlık değil bu durumu yaşayanlar!

Neyse, bir arkadaşımla konuşurken filmini şu aralar yapılan bir festivale gönderdiğini ve festivalin filmdeki bazı yerlere karıştığını, bazı yerlerini değiştirip gelirse filmini festivale kabul edeceklerini bana iletti. Bir de oradakiler biz Türk aile gelenek göreneklerine uygun festival yapıyoruz demiş. Yani arkasından ahlak, töre vs… diye sıralamış! Film hayatını kaybeden bir kadın şair üzerine. Belgesel canlandırma öğeleri de taşıyormuş ve karakter çok sigara içiyormuş! Sigara içilmesine karışmışlar, onu sorgulamışlar vs… Arkadaşım belgeselini geri çekmiş gösterimden ama festival yapılmaya devam ediyor. Festivalin amaçlarından olan bir madde şöyle: ‘Ulusal ve uluslararası alanda sinema sektörünün can damarı kısa film ve belgesel filmlere gösterim imkanı sağlamak ve en iyi filmlerin ödüllendirilmesi.’ Ama bizim koşullarımızda ve bakış açımızda demeyi unutmuşlar! O zaman akıllara şu soru geliyor: Festival yapmanın amacı ne? Kendi denetim mekanizmanızı yaratmak mı? O yüzden ülkenin her yanında pıtırak gibi biten, daha ilk yıllarında geleneksel olduğunu iddia eden ve marka olma yoluyla yola çıktıklarını belirten festivallere bakış açım mesafeli. Hele de kısa filmin özgür ruhundan ne istiyorsunuz kardeşim. Kısa film izleyen, bilmeyen sırf tanınır oldukları için jüriye doluşan ya da doluşturulan isimlere ne demeli? Her yanından dökülüyor ve ben bu tarz oluşumların amacının festival yapmak olduğunu düşünmüyorum. İyiniyetli gelmiyor! Ya kendi bakış açısını bastırmak, yaymak, görünür kılmak için yapıyor ya da maddi kazanç sağlamak için! Çünkü arkalarında kocaman bir Kültür Bakanlığı ibaresi var! Yani maddi olarak sırtlarını oraya yaslamışlar!

Bana göre herkes festival yapmamalı, yapamaz, Belli bir donanım, bakış açısı olmalı! Hele gelenek görenekle hiç festival olmaz, gelenek görenek istiyorsan onu hayatında uygula, etrafına yaymaya çalışma!

Bu sene biliyorsunuz belediye seçimleri oldu ve aynı partiden de olsa belediye başkanları değişti. Festival düzenleyenler yeni başkanı ikna etmek için uğraştılar. Belediye başkanı istemiyormuş, sonra küçük çaplı bir şey olsun demiş, sonrasında ikna olmuş! Hangi koşullarda ikna oldu bilmiyorum ama bu tarz girişimler festivallerin özgürlüğüne, gidişatına ve amacına gölge düşürüyor. Festivaller hangi belediye tarafından yapılırsa yapılsın, belediyelerin güdümünden çıkmalı ve özerk olmalı! Bunu her sene söylüyoruz zaten!

Kendi hayatında fosur fosur sigara için biri filmde sigarayı görüp rahatsız oluyorsa önce kendisiyle yüzleşmeli. Ya da gerçek hayatta yaptığı, ihtiyaç giderici birtakım eylemlerle filmlerde karşılaştığında rahatsız oluyorsa kendisini sorgulamalı, karşı tarafı değil!

Dediğim gibi yıllarca yapılan, artık güvendiğimiz festivaller dışında bir anda bir şehrin adıyla, gündemde olan bir konuyla bir festival yapılmaya çalışılıyorsa iyice film gönderecek olanların iyice incelemesi gerek; bu festivalin amacı ne diye? İçinize sinmeyen bir madde bile olsa sorgulayın ve filminizi göndermeyin. Siz film göndermezseniz o festivaller yapılmaz ya da en azından festivallerin özgür ruhu olduğuna ikna olur ve çeki düzen verir!

*Bahsettiğim ilk festival bu sene ikincisi yapılan Uluslararası İzmir Film Festivali.
*Diğeri de artık sayılı festivaller arasına giren ve bu yıl 9. Kez yapılacak olan Malatya Film festivali.

Banu Bozdemir
İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü mezunu. Sinema yazarlığına Klaket sinema dergisinde başladı. Dört yıl Milliyet Sanat dergisi ve Milliyet gazetesinde sinema yazarı, kültür sanat muhabiri ve şef yardımcısı olarak çalıştı. İki yıl Skytürk Televizyonunda sinema, sanat ve ‘Sevgilim İstanbul’ programlarında yapımcı, yönetmen ve sunucu olarak görev aldı. Antrakt Sinema Gazetesi’nde iki sene editör olarak çalıştı. Tarihi Rejans Rus Lokantasına hazırlanan ‘Rejans Tarihi’ ve ‘Rejans Yemekleri’ kitabının editörlüğünü yaptı. Rejans Rus lokantası başta olmak üzere birçok şirketin basın danışmanlığı görevini üstlendi. Film + sinema dergisine Türk sineması röportajları yaptı. Küçük Sinemacılar, Benim Trafik Kitabım, 'Çevremi Seviyorum' adı altında on iki tane ‘çevreci’, dört tane fantastik çevre temalı yirminin üzerinde çocuk kitabı bulunuyor. Sosyal medyada yolunu kaybeden bir genç kızın maceralarını anlattığı ‘Leylalı Haller’ yazarın ilk romanı. Kaşif Karınca ise beyaz yakalılara çocuk kafasıyla yazdığı ufak bir yaşam manifestosu özelliği taşıyor. TRT’ye çektiği ‘Bakış’ adlı bir kısa filmi bulunuyor. Halen aylık sinema dergisi cinedergi.com'un editörü, beyazperde.com ve öteki sinema yazarı. Kişisel yazılarını paylaştığı banubozdemir.com sitesi de bulunan yazar filmlerde ve festivallerde jüri üyesi olarak görev alıyor, filmlere basın danışmanlığı yapıyor, sinema ve kısa film atölyelerinde ders veriyor. Çocuklarla sinema ve çevre atölyeleri düzenliyor.

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.