Kudüs, tarihsel çerçeve içerisinde birçok sosyopolitik olay ve dönüşümlerin yaşandığı bir yer olmuştur. ‘Paylaşılamayan şehir’, yalnızca coğrafi bir mücadeleden ibaret değildir. Yıllardır politik ve etnik çatışmaların sahnesi olan Kudüs, günümüzde hala daha konumsal önemini korumaktadır. 

PIRIL TATARİ

Geçmişten günümüze, tarihsel akış içerisinde yaşanan tüm bu gelişmeler kaçınılmaz olarak toplumsal bir aynaya sahip olan gerek edebiyatta gerek sinemada kendine yer edinmiştir. Her ne kadar  ‘ayna’ kavramı gerçeğe olağanca yakınlığı ile bilinse de sinema da edebiyat da toplumsal bir alanda meydana geldiğinden, her ikisi de kendi toplumuna ait ideolojilerden hem etkilenecek hem de etkileyecektir. Kısacası, her iki alan da yalnızca devlet elinde ideoloji tarafından şekillenen bir nesne değildir, aynı zamanda bireyler kendilerine ait düşünce, inanç ve tutumlarını kamera ile toplumlara aktarabilme ve onları etkileyebilme gücüne sahiptir.

Sara ve Selim Hakkında, birçok açıdan farklı hayatlara sahip iki evli bireyin eşlerini aldatma hikayesinden daha fazlasını bizlere sunmaktadır. Burada hikayeyi farklı kılan nokta Kudüs gibi sosyopolitik nedenlerle ikiye bölünmüş bir şehirde, iki karakterinde toplumsal alanda tamamen farklı konumlarda yer almasından kaynaklanır. Film içerisinde bu hikayenin başkaları tarafından bilinmesi ile bireylerarası aldatma artık toplumsal bir aldatmaya dönüşür. Sara’nın, kendi kafesinde yardımcısı olarak çalışan kadına eşini aldattığını söylemesi üzerine yardımcısı, bunun büyütülecek bir şey olmadığını ve zaman zaman yaşanabilecek bir olay olduğunu söyler. Ancak Sara’nın günah çıkarır gibi aldatmadan da fazlası olarak gördüğü Filistinli biriyle birlikte olduğunu söyleyince yardımcısının tutumu da bir anda değişir. Sara’nın aldattığı kişi hakkında ‘önemli’ görülen bu ek bilgiyi paylaşması ile aldatma davranışı artık sıradan bir davranış olmaktan öteye geçmiştir. Belki de kimi kişiler tarafından-yardımcısı gibi-göz ardı edilebilecek bir davranış, ‘kendinden olmayan’ aktörlerin yer alması ile beraber bir günah veya bir suç niteliği kazanacaktır. Kudüs’ün yıllardır süregelmekte olan bu ikili yapısının katı ve aşılamaz sınırı, gerek bireyler tarafından gerekse devlet tarafından korunmaktadır. Sara’nın aldattığı kişinin Filistinli olduğunu özellikle belirtme ihtiyacı duyması ve bununla birlikte yardımcısının tutumundaki ani değişim hem bireyin hem de toplumun zihnindeki ideolojik bakış açısını yansıtmaktadır. Bu bakış açısı toplumsal alanda sürekli paylaşılıp, korunmaktadır. Film içerisinde, radyo ve televizyon kanallarında yaşanan gelişmelerin halka aktarılması medyanın bir ‘ayna’ işlevinden daha fazlasını yerine getirmektedir. Kudüs’ün içerisindeki ikili yapı kitle iletişim araçlarında da kendini göstermektedir. Sosyopolitik çatışma, toplumsal alan içerisindeki tüm kurumlarda varlığını sürdürür.

Sara ve Selim Hakkında, yalnızca iki bireyin eşlerini aldatma hikayesini göstermekle kalmaz; Kudüs sınırları içerisindeki sınıfları, aile yapılarını, toplumsal algıları ve ekonomik durumları da birtakım göstergelerle bize sunmaktadır. Her ne kadar hem Filistin hem de İsrail tarafından tek bir şehir olarak görülse de, aslında Kudüs ikiye bölünmüş bir şehir ve hatta ondan da fazlasıdır. Şehrin, iki taraf açısından homojen bir yapıya sahip olarak görülüp, diğerini bu yapı dışında tutmaya çalışması aslında diğerinin varlığını kabul etmesidir. Toplumsal alandaki çatışmanın varlığı, taraflarca homojen olarak görülen yapının aksine heterojen yapının var olmasından ileri gelir.

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.