İngiliz yazar Graham Greene’nin aynı adlı eserinden 2. kez sinemaya uyarlanan Sessiz Amerikalı filmi ABD’nin kaotik ülkelerde uyguladığı espiyonaj politikalara açık bir eleştiri getiriyor. 1955 yılında yazmış olduğu bu roman döneminde Greene’nin çok fazla eleştiriye maruz kalmasına yol açmıştı. Hatta romanın 1958 yılında Joseph Leo Mankiewicz yönetiminde Sakin Amerikalı adı ile uyarlaması çekilmiş fakat bu uyarlama Amerika aleyhindeki romanı Amerika lehine çevirerek propaganda malzemesine dönüşmüştü. Bu durum yazarın hoşuna gitmemişti. Yıllar sonra 2002 yılında film Avustralyalı yönetmen Philip Noyce tarafından tekrar uyarlanmış, bu sefer kitaba uygun bir biçime sokulmuştu.
Filmin konusu yıllarca savaş mücadelesi veren Vietnam’da geçmekte. Fransa’nın Vietnam’daki komünizme karşı yapmış olduğu savaş, Vietnam’da birçok insanın ölümü ile sonuçlanmış ve kesin bir ateşkes sonucu vermemişti. Fransa’nın bu bölgede uyguladığı sömürgeyi 1992 yapımı Indochine filminde çok daha net bir şekilde görmüştük. Fransa’nın öz eleştiri yaptığı film, Vietnam’ın çaresiz halkına ayna tutan bir ölçüye sahipti. Sessiz Amerikalı filmi de Amerika’nın öz eleştiri filmi desek yanlış olmaz.
Thomas Fowler (Michael Caine), Vietnam-Fransa savaşını yazmak için Saigon’da bulunan London Times muhabiridir. Fransa’nın Vietnam’daki rolünü araştırmak üzere Saigon’da bulunan Fowler, Amerikalı idealist Alden Pyle (Brendan Fraser) ile tanışır. İkilinin Fransa karşıtı görüşlerinin yanı sıra aynı kadına aşık olmaları farklı bir ortak noktadır. Karşımıza Hindiçin Savaşı çerçevesinde şekillenen bir aşk üçgeni çıkıyor. Bu üçgen, işlenen bir cinayet ile son buluyor ve cinayetin sır perdesi merak uyandıran bir kurgu ile aralanıyor.
Philip Noyce, savaş ve dramayı oldukça eşit bir şekilde ele alıyor ve iki ayrı öyküyü terazinin kefelerinde dengede tutuyor. Bu yüzden filme ne aşk filmi ne de tarihi film diyebiliriz. Bu konuda film çok ince dokunarak tutarlılık düzeyine ulaşıyor ve zeminini sağlamlaştırıyor. Sanat yönetmenliği ve dekor tasarımı, Saigon’un büyüleyici atmosferine yaratıcı bir hava katıyor. Bunun yanı sıra Craig Armstrong’un notaları mekanın büyüleyiciliğini bozmuyor aksine atmosferin içine çekiyor.
Hollywood için Vietnam genellikle ABD lehinde propaganda malzemesi iken Philip Noyce bu klişeyi yıkıyor. Batının komünizmi bitirme niyetinden nemalanmak isteyen ABD’nin alengirli işlerini Fowler’in gözünden ele alıyor. Fowler’in gözü aslında seyircinin gözüne dönüşüyor. Zira Fowler parçaları topladıkça seyirci de yap-boza katılıyor. Bu konuda kurgunun sürükleyici yapısı ön planda. Sürükleyicilik arttıkça tahmin edilebilirlik azalıyor. Parçaları toplarken Vietnam Savaşı’nın insanlık dramı boyutu ve savaşın insan hayatını hiçe sayan yapısını realist şekilde, melodramdan kaçınarak gözler önüne sermiş. Phat Diem Katliamı’nı anlatan sahnesi bunun en çarpıcı örneği…
Amerika, casusluk planları ile Vietnam’ın kargaşasını hızlandırıp bu durumdan zararsız kurtulmayı amaçlayan, tıpkı “katalizor” görevi gören politikaları ile daima gündemde olan bir ülke. Hollywood sinemasında bunun birçok örneği görülebilir. Dün Vietnam’dayken bugün Orta Doğu’da. Yarın ise nerede olacağı meçhul… Yalçın Doğan’ın 2003 yılında Hürriyet gazetesinde bu film için yazmış olduğu “Vietnam ya da dünyanın başka yerlerine ABD, hep ve sadece demokrasi götürmek için gidiyor!” cümlesi aslında filmin omurgasını oluşturuyor. Dolayısıyla Fowler, ABD’nin bu müdahalesini sorgulamaktan kendisini alıkoyamıyor.
Michael Caine, Oscar adaylığına kadar uzanan performansında tek bir tipe bürünmüyor. Yeri geldiğinde gazeteci edası ile yeri geldiğinde romantik bir aşk adamı tiplemesi ile mimiklerini maharetli bir şekilde kullanıyor. Son zamanlarda Christopher Nolan filmlerinde naif tiplemeleri ile akıllara kazınan Caine’in başarısı ve kabiliyeti aslında yıllar öncesinde daha zirvedeymiş.
İkiyüzlü Pyle ise Brendan Fraser tarafından canlandırılmış. Mumya filminin jön rolü ile popüler olduğu dönemde bir ajan tiplemesini donuk bir imajla yorumlasa da karakterin inandırıcılığı yeterli seviyede.
Bir diğer isim ise Vietnamlı aktris Thi Hai Yen Do. Saf temizliği ve zerafeti temsil eden Yen Do, berrak güzelliği ile masumiyetin tasvir edilmiş hali. Suretindeki temizlik ve 2 güç arasında kalması, Vietnam’ın 2 güç arasında ortada kalış öyküsünü destekleyen metafor niteliğinde.
Philip Noyce, sırtlanmış olduğu bu yükün altından oldukça başarılı kalkmış. Farklı temaları bir arada çok ince bir şekilde işlemiş. Görüntü yönetmenliğini de kullanarak çarpıcı sahnelere imza atmış. Bomba sahnesi belki de filmin en etkileyici bölümlerindendir…
Amerika sinemasında alışık olmadığımız öz eleştiri filmlerinden biri olan Sessiz Amerikalı, ABD’nin Vietnam cephesine farklı bir pencereden bakmamızı sağlıyor. Film yapımından sonra seyirciyi politik açıdan ikiye bölse bile sinematik açıdan birçok konuda uzlaşı sağladığı aşikar.
Filme notum: 8/10