Marvel Sinematik Evreni’nin bir halkası olan Kara Panter, Hollywood ve emparyalist zihniyete kafa tutarken aynı zamanda bir distopya yaratıyor…

2018 yılı Oscar töreninde sürpriz adaylıklara yer verdi. Kara Panter ise 7 dalda adaylık elde ederek bu sürprizler kervanına katılarak adından söz ettirmeyi başararak tartışmalara konuk oldu. Bir süper kahraman filminin bu denli adaylık elde etmesi Akademi Ödülleri’nde görülmüş bir durum değil. Fakat bu yorum ezbere konuşmaktan öte değil. Zira Kara Panter filmi alışıldık süper kahraman filmlerinin aksine alt metinleri ile desteklenen bir eleştiri-özeleştiri filmi.

Son Durak ve Creed filmlerinden tanıdığımız anti-faşist tutumlu Ryan Coogler bu kez daha politik bir film çıkarmış karşımıza. Hollywood Amerika’da yaşayan Afro-Amerikan ırka karşı yaklaşımlarını her iki pencereden de izleyebileceğimiz çok fazla örnekler ortaya çıkardı. Şüphesiz ki D.W. Griffith’in Bir Ulusun Doğuşu bu konuda en sert ve çarpıcı filmdir. Karşı pencereden baktığımızda ise Brian Helgeland’ın 42 filmi sadece bir örnek. Yılların beyaz boksörü Rocky serisini Amerikan alt-kültürüne temsil eden Ryan Coggler, yıllardır alıştığımız beyaz süper kahramanların arasına bir başka alt-kültür karakteri sokuyor.

Maalesef Amerikan sineması ve Amerika halkı İç Savaş döneminden bu yana ırkçılık temalı birçok vakaya ev sahipliği yaptı. Irkçı tutumların ve bölünmenin tekrardan baş gösterdiği bu dönemde ortaya çıkan Kara Panter, Afro-Amerikalılara adeta bir hediye sunuyor.

Filmimiz Wakanda adı verilen, Afrika’nın sözde en fakir ülkelerinden birinde geçiyor. Biz Wakanda’yı yine Marvel Sinematik Evreni’nin bir diğer halkası Avengers:Age Of Ultron ve Captain America: Civil War filminde görnüştük. Age of Ultron’da buz dağının görünen fakir (!) kısmı ile karşımıza çıkan ülke Civil War’da gelişmiş bir ülke şeklinde tasvir edilmişti. Kara Panter filmi ise Wakanda’nın görünmeyen kısmını sunuyor. Wakanda, yıllar önce vibranyum adı verilen dünyanın en değerli elementine sahip olmuş, bu element sayesinde küresel güç elde edebilecek teknolojiye sahip olmuştur. Fakat monarşik liderler hiçbir zaman ülke kaynaklarını dış dünyaya yansıtmamış, bu durumun gizliliğini temel ilke benimsemiştir.

Tahtın sahibi Kral T’Chaka’nın Civil War filminde ölümü ile tahta geçen kral T’Challa, babasının dış politikasını devam ettirerek ülke refahını yüksekte tutmayı başarıyor. Fakat T’Chaka’nın yıllar önce yarım kalan davası sonucu tahtın başka bir varisi çıkıyor ve yönetimi ele almak istiyor. Her ne kadar modern ve gelişmiş bir ülke bile olsa yönetim geleneksel kabile reisliği seçimleri gibi “meydan okuma” ritüelleri ile yapılıyor. Tahtın diğer varisi Erik Killmonger ise yıllar önce babasının, mevcut kral T’Chaka tarafından öldürülmesi sonucu, Amerika’nın faşist toplumunda ötekileşen birey olarak yetişip, kinleniyor. Baskıların isyancı doğurmasının en büyük örneği olan Erik akabinde Wakanda’nın gücü ile dünyadaki siyahi bireyler ile intikam direnişi gerçekleştirmeyi amaçlıyor.

Film bu noktada Wakanda’nın taht savaşını konu alıyor gibi gözükse de dünya üzerinde hala daha süre gelen modern yapı ile geleneksel yapının çatışmasına pencere açıyor. Aslında bu taht savaşı mevcut yapıyı koruyarak kendi benliğini kaybetmek istemeyen kesim ile modernite ile gelenekleri metalaştıran, siyahi düşmanlarına ateşle karşılık vermek isteyen kesimin hikayesini ele alıyor. Klişe bir politik mesele gibi dursa da Kara Panter filmi alt metinler yardımıyla bu çatışmanın tarihi boyutlarına göndergelerde bulunuyor.

Kara Panter karakteri Marvel Comics’in 1966 yılında yarattığı bir karakter. Karakterin ortaya çıkarıldığı yıl Amerika Birleşik Devletleri toplumsal bölünmelere yol açan bir dönemden geçmekteydi. Karakterin yaratıldığı tarihten birkaç ay sonra Amerika’da siyahilerin hakkını savunan Kara Panter Siyasi Partisi kuruldu. Çizgi roman yazarı Stan Lee, karakterin kurulan siyasi parti ile alakası olmadığını belirtse de toplumda bir algı yaratmış olduğu gerçeği yadsınamaz. Hatta bu durum sonucunda karakterin ilerleyen sayılardaki ismi Kara Leopar olarak değiştirilse bile rağbet görmeyerek tekrar Kara Panter adını almıştır.

Benzerliklerin bir diğer boyutu, Kara Panter’in tıpkı aynı isimli siyasal parti gibi siyahilerin haklarını savunması ve emperyalist-faşist zihniyete karşı mücadele etmesidir. Kolonicilere ve sömürge zihniyetine karşı mücadele eden ortak tutumları gerek partinin siyasal hareketlerinde gerekse karakterin çizgi roman sayfalarında daima karşımıza çıkıyor.

Wakanda ülkesi, bir ülke tanımlamasından öteye giderek ütopya şeklini alıyor. Afrika’nın El Dorado’su olarak adlandırılan ütopyada günümüz moderni bile ilkel boyuttan ötesi değil zira oldukça futuristik bir hayal gücü ortada. Fakat bu modernlik geleneksel kalıplarını ve ananelerini bıraktırmayarak sadece refah düzeyini arttırmaya yönelik pozitif bir anlayış. Toplum içerisinde büyük oranda kadın-erkek eşitliği göze çarpıyor. Hatta kralın muhafızları bile kadınlardan oluşmakta. Bu durum feminist bir durum gibi gözükse de kendi içerisinde çelişkiler barındırmakta. Bourdieu’ya göre erilliğe direnip erkeklerin tekelindeki alanlara giren cesur kadınlar bir yandan da kadınsılıklarından taviz vererek daha eril görüntü ile kendilerini daha meşru hissederler ve bu eril tahakkümü yeniden üretirler. Wakanda Kral Muhafızları ise kadınsı görünümlerinden taviz veren erkek gibi (!) kadınlardan oluşmaktadır.

Böylesine derin mevzularda ses veren Kara Panter’in 7 dalda Oscar adaylığı olmasına şaşırmamak gerek. Bunlar bir yana dursun filmin çekim standartları da bir hayli yüksek kalitede. Tanımlanan Wakanda görsel açıdan da oldukça görkemli. Sanat yönetimi ve kostüm tasarımı, modern-geleneksel harmanlamasını oldukça başarılı bi şekilde tasarlayarak futuristik bir Afrika modeli yaratmış. Bu modelin en büyük destekçisi ise filmin müzikleri ile karşımıza çıkıyor. Afrika kültürünü notalara dökerek oldukça özgün bir iş çıkarmış.

Oyunculara baktığımızda Ryan Coogler’in vazgeçilmezi Michael B. Jordan’ı görüyoruz. Kötü karakteri oldukça inandırıcı oynamış. Jordan kadar başarılı olan diğer isim ise başrolümüz Chadwick Boseman. Bu iki isim başta olmak üzere Lupita Nyong’o, Danai Gurira, Daniel Kaluuya, Forest Whitaker gibi siyahiler oldukça başarılı. Ayrı bir parantez açılması gereken isimler ise Martin Freeman-Andy Serkis ikilisi. Sinema tarihinin en tatlı düşmanlarından Bilbo-Gollum ikilisi yine karşımıza çıkıyor ve yine rakip olarak…

Aksiyon sahneleri ise filmin heyecanını stabil tutup düşmemesine neden oluyor. Kamera hareketleri ve dövüş kareografileri bir yana, kamera açıları ihtişamlı kareleri ortaya döküyor. Güney Kore kovalamacası ise izlerken adeta zamanda ileriye götüren bir atmosfer hakim. İleri teknolojinin arasında muazzam bir takip mücadelesi söz konusu…

Yarattığı tartışmalara rağmen Kara Panter Oscar’ın en güçlü adaylarından. Alırsa şaşırmamak gerekir. Marvel Sinematik Evreni’nin en özgün karakteri olarak karşımıza çıkarılan solo film takdir edilesi.

Film dünya çapında 1.3 milyar$, ülkemizde ise 10.6 milyon₺ gelir elde ederek başarılı bir hasılat elde etmiş.

Filme notum: 8/10

erdinc bozkurt
3 Temmuz 1996 yılında Bodrum’da doğdum. Sinemaya olan merakım ilk olarak oyunculuk ve tiyatro ile başladı. Ortaokul yıllarımda televizyonda yayınlanan Çok Güzel Hareketler Bunlar adlı program, tiyatro skeçleri yazmama ve okulda oynamamda etkili oldu. Liseye geçtikten sonra yazdığım tiyatro skeçleri yerini film senaryolarına bıraktı. Her gün film izleyerek sinemalar.com da amatör yorumlar yazmaya başladım. Uşak Üniversitesi’nde Sosyoloji Bölümü okumaya başladım ve sinemanın toplumsal boyutlarını incelemeye başladım. Lisans Bitirme Tezi’mi “Sinemada Amerikan Milliyetçiliği: Süper Kahraman Filmleri Üzerine Değerlendirme” çerçevesinde ele aldım. Yüksek lisansa hazırlanmaktayım ve yüksek lisans tezimi, yaşadığım yer Bodrum’un geçmişten günümüze kültürel ve sinema mekanı açısından dönüşümü üzerine yazmayı hedefliyorum.

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.