Yönetmen Kazım Öz, “90’ları eleştiriyorduk, artık 90’ları arar olduk… Ülkemizin bu zorlamalarla bir yere gitmeyeceği kesin. Bu gidişin sonu yok. Bırakın demokrasiyi, insanların can güvenliğinin dahi sağlanamayacağı ortada. En mutsuz insanlar, Türkiye’de. Herkes çok yoruldu… Tarih sormayacak mı bize, “Bu kirli savaşlar yaşanırken siz ne yapıyordunuz?” dedi.
Türkiye’de muhaliflere yönelik dava ve soruşturmaların son hedefi, 45 yaşındaki yönetmen Kazım Öz oldu. Film çalışmalarına Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın da destek verdiği ve Ankara, İstanbul, Mannheim -Heidelberg, Milano dahil pek çok uluslararası film festivalinde toplam 39 ödül alan Öz, “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçlamasıyla yargılanacak. Öz hakkında, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hazırladığı ve 9. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilen iddianamede, 7 yıl 6 aydan 15 yıla kadar hapis cezası isteniyor. Gezi direnişinin suç delili olarak gösterildiği iddianameyi değerlendiren Öz, “Ben, ‘silahlı bir örgütün’ değil, ‘kameralı bir örgütün’ üyesiyim. Işık taşıyanların, karakter canlandıranların, senaryo yazanların, dünya çapında yüz binlerce üyesi olan, ‘sinema örgütü’nün üyesi… İktidar, kültür sanatı yapılandırmak istiyor. Kendileri için alan açmak istediklerinden, sanatçıları ve sanat eserlerini engel olarak görüyorlar. Ama başaramazlar… Bana Gezi’den iddianame yazılıyorsa, ülkenin yarısından fazlasına da yazılmalı” dedi.
Aile ziyaretine gittiğiniz Tunceli’de gözaltına alındınız. Emniyette nelerle karşılaştınız ?
Komiser, internette benimle ilgili araştırma yaparken, ‘Zer’ filmimin fragmanını açtı ve filmim karakolda yankılandı. Bittikten sonra da “Çok güzelmiş, nereden izleyebiliriz” diye sordu. İnsanların yüreğine dokunmak… Yaptığımız her şey bu. Eminim iddianameyi yazanlar filmlerimi izlememiştir.
Neyle suçlanıyorsunuz ?
Bir şey bulamadıkları için 9 yıl öncesine gitmişler. İddianamede, 2010’da, yasal bir siyaset akademisinin bazı eğitimlerinde, birinin yazdığı bir yazıya dayandırılarak, orada olduğum ve konuştuğum iddia ediliyor. İddia edilen tarihlerde, Küçükçekmece Belediyesi’nin açtığı Atıf Yılmaz Sinema Okulu’nda ders verdim. Aynı anda iki yerde nasıl olabilirim? Birde siyaset akademileri suç değil ki. AKP’nin açtığı bir akademiye katılan biri böyle bir suçlamayla suçlanabilir mi? Telefonuma gelen bir mesaj üzerinden ise Gezi olaylarında yer aldığımın tespit edildiği söyleniyor. Gezi, bu ülkenin yarısından fazla yurttaşının, kısıtlamaları protesto etmek, eşitlik ve özgürlük istekleri için, meşru bir şekilde sokağa çıkmasıydı. Gezi’den yargılanıyor olmam, milyonların yargılanıyor olması anlamına geliyor. Abimle yaptığım bir telefon konuşmasında fonda slogan sesi geliyor diye ‘sen yürüyüştesin’ deniliyor. Yani iddianamede elle tutulur bir şey yok, şekil verilmeye çalışılmış.
Kültür Bakanlığı’ndan destek alan bir yönetmenken, şimdi hakkınızda dava açılıyor…
Buradaki ustalık benimle ilgili değil, onların ustalığı. Bir dönem toplumsal sorunlara değinen bir filmi destekleme demokratlığını gösteriyorlar, bir başka dönemde aynı filmi yasaklama despotluğuna gidiyorlar. Bana soruşturma açılıyorsa o zaman filmimi destekleyerek kendileri de suç işlemiş oldular. Bu iddianameyi hazırlayan savcılar da bir ‘örgüt üyesi’ olmadığımı biliyorlar. 20 yıldan fazladır hiç durmadan sinema yapıyorum. Film çekmek için evimi bile kiraya veriyorum. Eğer durumum iddianameye göreyse, hiç uğraşmadan, filmlerimi o örgütün finanse etmesi gerekirdi. Örgüt üyesi olan biri, bakanlıktan destek alıp film çekebilir mi? Bu kadar yetenekli olduğumu bilmiyordum. Zamanın KGB ajanlarına bile taş çıkartıyor muşum!
Bazı medya organlarında da hedef gösterildiniz…
Yandaş basında hakkımda yapılan haberlerle masumiyet karinesine aykırı davranıldı. O haberlere karşı hukuki yollara başvuracağım. Yargılama başlamadan, algı yaratmak için yapılmış haberler… İddianame bile doğru bir şekilde habere yansıtılmamış. Türkiye’de gazeteciliğin ayaklar altına alındığının göstergesi. Son filmim yedi ödül aldı, acaba birini haber yaptılar mı?
Yargılanmanızdaki asıl amaç ne sizce?
Filmlerimin toplumsal sorunlara dokunan bir anlamı olduğu için dolaylı olarak filmlerimle yargılanıyorum. O filmleri yapmıyor olsaydım, bu iddianame kabul edilmezdi, belki de. Son filmim Zer’le dünyayı dolaştım. Oluşan kamuoyundan mı çekindiler bilmiyorum.
İktidar öyle bir psikolojiye girmiş ki, bir filmdeki diyaloğa, bir sanatçının bir programda söylediği bir söze takılıyor. Dünyayı dolaşıp buraya döndüğümde çok üzülüyorum. Dünyanın gündemi çok başka. İnsanlar, bu yaşadıklarımıza anlam veremiyor. Haklılar, bir ülke niye bu hale gelsin? İnsanlar bana, “Niye bu ülkede yaşıyorsun, başka bir ülkeye gitsene” diyor. Ayrılmıyorum, çünkü ülkem burası. Bir sanatçı en başta ülkesinden beslenir ve orada nefes alır. Bir zamanlar, 90’ları eleştirdik ama şimdi 90’ları arar duruma geldik.
Nasıl geldik?
Türkiye’de tarih, maalesef tekerrürden ibaret. Gelen gideni aratıyor. Bu hükümet, iktidara gelmeden önce AB’yi, demokrasiyi vadetti ama tam tersi bir duruma geldi. Bu tekerrürün devam etmesinde büyük sorumluluk muhalefette. Bu durum muhalefetin de beceriksizliğini gösteriyor. Bu iktidara asıl muhalefeti yapan güçlü olmasa da sanattır. İktidar yetkililerinin, “Kültür ve sanat alanında bir şey yapamadık” itiraflarına bakın.
Kendileri için alan açmak istediklerinden, sanatçıları ve sanat eserlerini engel olarak görüyorlar. Müjdat Gezen’e ve Metin Akpınar’a yapılanlar tesadüf değil. Her hafta karakolda imza atıyor olmamız, sanat eserlerimizin seyirciye ulaşmasındaki engellemeler, kültür ve sanata müdahalenin yansımasıdır. Bizlere, ‘tokat atarak’, kültür sanatı yapılandırmak istiyorlar. Ama bu nafile bir çaba çünkü sanat özünde muhaliftir. İktidar, aynı anda hem iktidar hem muhalefet olamaz. Çünkü vicdandır, sanatın üretimindeki başrol.
Sinema sizin için ne demek?
İnşaat mühendisliği yapmadım, sinema için. Sinema benim varoluşum. Ülkemde de, sürgünde de olsam sinema dışında bir şey yapamam. Şu anda da yazdığım senaryoyu bitirmek ve kim destekler bilmiyorum ama yeni filmimi de çekmek için tüm gücümle çalışacağım. Ama insanlarımızın sorunlarını, iç dünyasını, kültürel olarak ülkemizdeki kaynakları çok daha iyi işleyebilir, iyi filmler yapabilirdik. Tarih sormayacak mı bize;‘bu kadar kirli savaşlar yaşanırken, gencecik insanlar, kadınlar, çocuklar hayatlarının baharında ölürken siz ne yapıyordunuz?’ diye.
Bir filmde oynayacak olursanız kendinize ne rol verirsiniz?
Yönetmenlik rolü veririm. Sinema yapma serüvenim kendi başına bir film. Misal, Bahoz filmimin Batı’da izlenmemesi için iktidar tarafından baskı uygulanırken, Doğu ve Güneydoğu’da, üyesi olduğum iddia edilen örgüt tarafından da filmim yıllar önce sansürlendi. Filmim, kültür sanat kurumları tarafından, birçok festival ve organizasyondan çıkarıldı. Sabah’ın günahını aldım bak, o dönemde bu durumu, ‘Ne camiye ne kiliseye yarandı’ diye haber yapmıştı. Aynı şekilde Zer filmim de Bakanlık’tan destek aldığı için, yine aynı kurumları tarafından protesto edildi. Nasıl da ‘örgüt üyesi’ olunuyor peki ? Dediğim gibi sanat her türlü yapılanmayı eleştirme hakkına sahiptir. Bunun için kimseden izin almaz. Sanat bir hiyerarşinin parçası olamaz.
Ülkenin geleceğiyle ilgili neler söylersiniz?
Şu an çok sert bir siyasi atmosfer var ve sanatçısından, ekonomistine, eğitimine, herkes bundan çok ciddi bir şekilde zarar görüyor. Bu siyaset ülkeyi felç etmiş durumda. Sanatçılar da ‘Ses çıkarırsam, benim de kapımı çalarlar’ diye düşündükleri için bir araya gelmekten çekiniyor. Ama unutmayalım ki, bugün bana, yarın başka bir sanatçıya.
Ne Olmuştu?
Memleketi Tunceli’ye aile ziyaretine giden yönetmen Kazım Öz, 24 Kasım’da, Pertek çıkışında kontrol noktasında, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından açılan soruşturma kapsamından, hakkında yakalama kararı olduğu gerekçesiyle gözaltına alındı. Diyarbakır’a götürülen Öz, savcılık ifadesinin ardından serbest bırakılmıştı.
Kazım Öz Kimdir?
4 Haziran 1973’te Tunceli’de doğan Kazım Öz, 1998’de Yıldız Teknik Üniversitesi, İnşaat Mühendisliği Fakültesi’nden, 2003’te ise Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema TV Bölümü Yüksek lisans programından mezun oldu. Kariyerine 1992 yılından itibaren tiyatroda oyunculukla başlayan Kazım Öz, Yeşim Ustaoğlu’nun Güneşe Yolculuk(1998) filminde yönetmen yardımcılığı, 2011 yılında ise Uluslararası Milano Film Festivalinde jüri üyeliği yaptı.
Son filmi Zer
Öz’ün son filmi Zer, 2017’de olaylı bir şekilde beyaz perdeye sunuldu. Kültür ve Turizm Bakanlığı yapım desteği ve Türkiye Almanya Fonu ile gerçekleştirilen filmin bazı sahneleri daha sonra sansürlendi. Öz, 36. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde ilk kez izleyici karşısına çıkan, Zer’in sansürlenen sahnelerine, “Bu sahne T.C. Kültür Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü Üst Denetim Kurulu tarafından sakıncalı bulunduğu için izleyemiyorsunuz” bildirimini koyunca, filmin tamamı sansürlendi. En son 5. Antakya Uluslararası Film Festival’inden de en iyi yönetmen ödülü alan Zer, şu ana kadar festivallerden 9 ödülle döndü. IMDb puanı 6.7 olan Zer, Amerika’da konservatuvar okuyan bir gencin, Dersim katliamından kurtulan babaannesinin söylediği bir şarkının peşinden köklerine doğru yolculuğunu anlatıyor.
39 ödül
Uluslararası Ankara Film Festivali’nden En İyi Belgesel, Juri Özel Ödülü olmak üzere 4 ödül, 33. İstanbul Uluslararası Film Festivali’nde Jüri özel ve FIPRESCI ödülleri, 6. Uluslararası Milano Film Festivali’nden En İyi Film olmak üzere 2 ödül, Uluslararası Mannheim-Heidelberg Film Festivali’nden En İyi Film olamak üzere 3 ödül, 13. Trieste Film Festivali’nden En İyi Film ve Nürnberg Türkiye/Almanya Film Festivali’nden de En İyi Belgesel,12. Orhan Arıburnu Ödülleri’nde Jüri Özel Ödülü ve Mahmut Tali Öngören Jüri Özel Ödülü olmak üzere festivallerde toplam 39 ödül aldı.
IMDb 7.5’ler de
Eserlerinden bazıları:Toprak(1999-6 ödül-IMDb 6.7), Fotoğraf (2001-6 ödül-IMDb 6.7),Uzak(2005-2 ödül-IMDb 6.9), Bahoz (2008-1 ödül-IMDb 7.3),Son Mevsim: Şavaklar (2010-3 ödül-IMDb 7.5-ARTE-Fransa işbirliği), Bir Varmış Bir Yokmuş (2014-12 Ödül-IMDb 6.9-El Cezire TV ortak yapımcılığıyla), Beyaz Çınar(2016-Bakanlığın yapım