Günlerdir ekranda adeta kasırga etkisi yaratan Palu ailesi, internetin de gündemi haline geldi. Cinayet, tecavüz, çocuk istismarı, şiddet, organ mafyası ve senet suçlarının havada uçuştuğu aile dosyası, Müge Anlı ile Tatlı Sert programında ele alınıyor.

Kayıp aile üyeleri Meryem Tahnal ve Melike Tahnal’ı aramak için programa başvuran Palu ailesinin geçmişi ve anlattıkları deşildikçe izleyici bataklık gibi adeta yerin dibine çekildi. (Olayların kısa özeti yazının en altında mevcut, hala bilmeyenler varsa analiz öncesi okuyabilir.)

Palu Ailesi Gündeme Oturdu

  • 01.2019 tarihinde Müge Anlı ile Tatlı Sert programının yayın saatinden akşama kadar “Paluailesi” etiketi Twitter’da trend topic oldu. Kayıp Meryem Tahnal’a ait olduğu düşünülen kemiklerin bulunması gün boyu konuşuldu.
  • Youtube’da programların kolajlandığı efsanevi 7 saatlik video elden ele dolaşıyor. Yüzbinlerce izlenme mevcut.
  • Sosyal mecralarda aile üyelerinin capsleri tık rekoru kırıyor. Hatta bu aileyi dizi yapması için Netflix’e çağrı yapanlar bile var.
  • Farklı yayın gruplarının haber sitelerinde bile manşet bu aile.
  • Ekşisözlük’te yüzlerce sayfa entry mevcut, etiket tıklanarak bakıldığında Twitter’da Flood’larla olaylar çözümlenmeye çalışılıyor. İnstagram’da aileyi anlamayı kolaylaştıracak diagramlar, aile ağacı çalışmaları var.
  • Konunun ele alındığı Müge Anlı ile Tatlı Sert programı reyting ölçümlerinde total grubunda, 30 share’a dayandı. Yani tüm izleyiciler kümesinde, açık her 3 televizyondan birinde bu program izleniyor. Program gündüz kuşağında en çok izlenen yapım olurken, tüm programlar sıralamasında Prime Time’daki filmleri, dizileri geride bırakıyor.

Son İnternet Fenomeni Palu Ailesi Neden Bu Kadar Popülerleşti?

Ailenin capslere konu olacak kadar popülerleşmesini biraz irdelemek istiyorum. Bu ailenin ilk kez ekrana çıkışı değil. Kayıp olayı olalı, 10 yıldan bu yana, farklı TV programlarına çıkmışlar. Ancak diğer programlarda söylenen yalanlara inanıldığı ve ailenin demeçleri esas alındığı için asıl suçlunun aile içinde olabileceğine dikkat çekilmemiş ve sonuca varılmamış. Burada Müge Anlı’yı kutlamak gerek, ekibi ile beraber, söylenenleri deştiği için dedektif edasıyla programın her bölümünde bir yalan ifşa edildi. Haliyle izleyici de yalanlar ortaya çıktıkça, dizi tadında bölümleri sürüklenerek izlemeye başladı.

Artan suç oranları, güvensiz şehirler, her an başımıza her şeyin gelebileceği hayat gündeminde aradığımız kahraman tahtına Müge Anlı oturdu. Böylesine karmaşık bir suç haritasını bile aydınlatan Anlı, yargıya güvenin azaldığı (Adalet Bakanı Gül’ün açıklamalarında yer alan bir gerçek) ve güvenlik ihtiyacının arttığı bu karmakarışık dönemde TV ekranlarından yaramıza merhem oldu. “Başıma bir şey gelirse Müge Anlı bulur” demek komik bulunsa da, aslında bu ifade ülkece paranoyanın eşiğinde yaşadığımız zamanların en ciddi cümlelerinden biriydi çünkü başımıza bir şeyin gelmesi an meselesiydi.

Programın ve ailenin gündeme bu denli damga vurmasının bir diğer nedeni ise olayın izleyicilerden gelen haberlerle çözülmesi. İhbar telefonları ile yavaş yavaş aralanan sır perdesi, izleyicinin interaktiviteden aldığı hazzı pekiştirdi.

Türkiye’nin en büyük kentlerinden birinde, İstanbul’un yanı başında, Kocaeli’de yaşanan olaylar, Türkiye’nin en yoğun nüfuslu şehrinde, insanların “dibinde” yaşanan vahşeti ortaya koydu. “Bizim başımıza gelmez, biz tanık bile olamayız” denilen trajedilerin ne kadar yakınımızda olduğu gerçeği ilgiyi artırdı.

Ailenin her bir ferdinin tedavi gerektirecek düzeyde batıl inançları, hurafe tutkuları ve paylaşılan psikozları ekrana yansıdı. İzleyicinin bildiği “sır”ra, ekrandaki karakterler bir türlü ikna edilemediği için izlenen her an “halimize şükür”, “bu kadarı da olmaz” replikleri izleyici hanesine yazıldı. Ne de olsa şükrettirmek televizyonun misyonudur.

Müge Anlı’nın izleyicinin diline tercüman olan, zaman zaman yargılayıcı, sinir krizinin eşiğine gelen ifadeleri izleyicinin tercümanı oldu. Ekran başındakiler “yürü be” refleksiyle sunucunun sorgusuna alkış tuttu. Elbette bu alkış sosyal medya etkileşimleri ile görünür hale geldi.

Esrarlı olayda fail izleyicinin gözünde bariz belliyken, kişinin ekranda ve ulaşılabilir olması da tahlil fırsatı doğurdu. Seri bir suç makinesinin nasıl göründüğü, nasıl konuştuğu, görünüşü, aksanı ve ifadeleri an be an analiz edildi. Katillerin, dolandırıcıların da bizim gibi insan olduğu gerçeği tokat gibi yüzümüze vurdu. Üstelik o hala aramızdaydı…

Elbette ailenin düşük eğitim ve ekonomik düzeyi neticesinde inanışları ve anlatımları da bir grubun olayı karikatürize etmesine neden oldu. Sürekli tekrarlanan “Büyük bir iftira, yalan söylüyor, ölüm susurluğu (süsü demeye çalışıyor) verdi, alakası yok” cümleleri fenomenleşti.

Programdaki Emine Tahnal’ın yeğeni Recep Tayyip’in yerine dil sürçmesi sonrası Cumhurbaşkanı’nın soyadını söylemesi, muhalifler arasında videoların yaygınlaşmasını hızlandırdı.

Tarafların birbirini koruması ve her şeyi inkar etmesi izleyiciyi sinir krizinin eşiğine taşırken, duygu veren her içeriğin ekranda karşılık bulması neticesinde öfke, üzüntü ve hayret reytingleri artırdı.

Olayın karmaşıklığı ve şemayı çözebilen izleyicilerin “bakın ben çok zekiyim” alt metinindeki paylaşımları kutuplaşan ülkemizdeki elitist bakışla birleşince Palu ailesi belli bir siyasi görüşün temsilcisi olarak yaftalandı. En çok paylaşılan mesajlar da aileye tepeden bakan, suçun ötesinde yalanı ve pişkinliği sorgulayan siyasi benzetmeli içerikler oldu.

Ailenin Netflix’e layık görülmesinden anlayacağınız üzere, dizi ve film gibi içeriklerle yeğlediğimiz kurgu hikayeler bu kez gerçeğe teslim oldu. Netflix ekranlarında yayınlanan ve “vasat” bulunan ilk Türk yapımı Hakan: Muhafız’ın ardından Türkiye topraklarında gerçekleşen trajedi Amerikan kanallarının gece yarısı korku hikayelerine taş çıkarttı. Muhafız hezimetinin ardından toprağımızın hikaye açısından zenginliğini göstereceğimiz olayın tamamen gerçek olması ile ülkemizin trajedisiydi.

Palu Ailesinin Başına Ne Geldi?

Hızlıca olaylardan bahsedecek olursak, Mehmet Ş. adlı yaşlı adamın kızı Hava Palu’nun çocuklarından Emine, Tuncer U. ile evleniyor. Hava hanımın diğer çocuklarından biri ise Meryem. O da Ahmet Tahnal ile evlenerek Recep Tayyip ve Melike adında iki çocuğa sahip oluyor. Meryem kocasının kendisini başka erkeklere sattığını iddia ederek eve döndüğünde (bu da ailenin iddiası) damat Ahmet öldürülüyor ve Hava’nın kocası Harun bey bu suçtan hapse giriyor. (Aslında silahta oğlu İsa’nın da parmak izi olduğu ve Harun’un suçu üstlendiği de iddialar arasında) Ahmet’in ölümünün ardından annesi Hava ve kardeşi Emine’nin yanına yerleşen Meryem ve çocuklarının trajedisi böyle başlıyor. Meryem ve kızı Melike 10 yıl önce kayboluyor, Meryem’in oğlu Recep Tayyip ise çocuk esirgeme kurumunda yetişiyor. Kayıpların öldürüldüğünden şüphelenirken, Recep’in yaşadığı teyzesi ve eniştesinin evinden kaçarak sokakta bayıldığı, çocuğun tecavüze ve darba maruz kaldığı belirleniyor. (defalarca aileye geri teslim edildikten sonra sosyal hizmetlerin korumasına alınıyor) Kayıp Meryem’in uyurken damat Tuncer’e tecavüz ettiği (aslında erkeğin kadına tecavüz ettiği ancak ifadede olayı çarpıttığı iddiası mevcut), Melike’nin de istismara maruz kaldığı için, içinde cin var diye inandırılarak, ispirto içirilerek öldürüldüğü 2011 yılındaki ifadelerde yer alıyor. (Bugün bu ifadeler komplo ve iftira olarak reddediliyor.) Kayıp öncesi, yine aynı evde yaşayan Emine ve Tuncer’in çocuklarından biri de kısa süreli kayboluyor. Bulunan çocuğun muayenesinde istismar izlerine ve vücudunda iğneye rastlanıyor. (Emine ve Tuncer’in çocukları da şu an devlet korumasında, iki çocukta da istismar izleri mevcut.) Ancak üç istismar dosyası (Emine’nin çocukları ve Meryem’in oğlu Recep’in dosyaları) bunca yıldır birleştirilmediği için aile içinde bir tutuklama olmamış. Ailenin damadı Tuncer, tüm bu olaylar olurken sahte hocalık yaparak insanları dolandırmış (iddialar ve ihbarlar bu yönde) Sahte hocanın tedavi gereği iğne kullandığı da iddia ediliyor. (Burada istismar şüphelisi olarak oklar damada çevriliyor) Yine aynı kişinin, ailenin 4 evini Ahmet’in ailesi kan parası ister diye üstüne geçirdiği ve aileyi evde büyüler, cinler var diye korkutarak evden çıkardığı, bu sayede evi sattığı iddia ediliyor. Aynı damat ailenin oğlu İsa ve kayınvalidesi Hava ile ailenin halasına senet imzalatarak evini almaya çalışmış (bu yüzden hapis yatmışlar), kadının darp edilmesi de kayıtlara geçmiş. Suçun suç üstüne olduğu aile, kızları ve torunlarının kaybından ise Ahmet’in ailesini sorumlu tutuyor. (Ahmet’in ailesi dedikleri ise Hava’nın kardeşleri, akraba evliliği mevcut) Tahnal ailesinin ise herhangi bir suç kaydı bulunmuyor, başta Hava, Emine ve Tuncer bu aileyi organ mafyası olmakla itham ediyor. Programda mafyaya dair bir kanıt bulunamazken, aile içinden yalnızca büyükbaba Mehmet Ş. sorumlunun damat Tuncer olduğu konusunda ısrar ediyor. Diğer aile üyeleri, Hava, Emine, İsa, Fatih tüm kanıtlara rağmen Tuncer’i savunuyor. Programda ortaya çıkan deliller sonucu Aile Bakanlığı devreye girerek ailenin psikolojik sorunlarının tedavisi ve Tuncer’in soruşturulması için öncü oldu. Emniyet’in programdaki ifadeleri baz alarak yaptığı kazılar sonucu Meryem’in gömüldüğü iddia edilen yerde kemik bulundu. Program Palu ailesini konu almaya devam ediyor.

 

Gizem Merve Kaboğlu
Orta Doğu Teknik Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden mezun oldum. atv haber merkezi’nde ve Radyo Marmara’da yaptığım stajlarla deneyim kazandım. Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı’nda “Eleştirel haber okuryazarlığı” eğitimi, İstanbul Film Akademi’de Filmlerle Psikoloji Sinematerapi Atölyesi ve Gümüşlük Akademi’de Ümit Ünal’la Senaryo Bakışı atölyelerine katıldım. One Dergi’de başlayan yazın kariyerime Televizyon Gazetesi.com’da ve Dipnot.tv’de muhabir, yazar ve editör olarak devam ettim. 2008 yılından bu yana televizyon üzerine yazılar yazıyor ve röportajlar gerçekleştiriyorum. Süre zarfında 2. ve 3. Antalya Televizyon Ödülleri’nde “önjüri üyesi” sıfatıyla görev üstlendim. 4 yıl boyunca Dipnot Tablet Dergi’de okurla buluştum, şimdilerde Cine Dergi’de yazı ve röportajlarımla yer almaya devam ediyorum. Kariyerimin bir diğer ayağı olan e-ticaret alanında sektörün lider şirketlerinden birinde 3 seneyi aşkın süre Editör ve Pazarlama İletişim Uzmanı olarak çalıştım. 2016 yılında atv ekranlarına gelen Kaçın Kurası adlı dizinin senaryo ekibinde yer aldım, dizi ve film senaryoları yazmaya devam ediyorum. Gizem Kaboğlu yazıları www.gizemkaboglu.com adresinde arşivlenmektedir.

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.