Usta oyuncu Nazlı Tosunoğlu; “Bir oyuncu hem dramı hem komediyi de oynayabilmeli. İkisi de çok kıymetli şeyler. Ben komedi oynamayı daha fazla seviyorum, çünkü insanları güldürmek bana iyi geliyor” dedi.
Yabancı Damat, Ay Lav Yu, Kardeş Payı, İçimdeki Ses gibi unutulmaz projelerde yer alan, 10 yılı aşkın süredir “Arka Sokaklar” dizisinde canlandırdığı Nazike rolü ile sevenleriyle buluşan usta oyuncu Nazlı Tosunoğlu ile Baba Sahne’de bir araya geldik. Tosunoğlu, Don Kişot’un kahyasını oynadığı, bu sezon fırtına gibi esen tiyatro oyunu “Don Kişot’um Ben’i” ve merak ettiğimiz soruları Cinedergi okuyucuları için yanıtladı.
Ekran sizi seviyor. Siz de ekranı seviyorsunuz değil mi?
Çok teşekkür ederim bana bu soruyu sorduğunuz için. Hiçbir zaman hiç bir koşulda oynayalım da geçelim demem. Ben seti seven bir oyuncuyum. Kablolar, ışık ayakları, hepsinin adını bilirim. Meraklıyımdır. Tiyatro kutsalımızdır ama TV de olmayı da setlerde çalışmayı da çok seven bir oyuncuyum. İsteyerek koşarak sete giderim. Ekran sıcaklığım varsa sizin de dediğiniz gibi belki bundan dolayıdır. İşime tutkuyla bağlıyım.
Oyunculuğunuzda kaçıncı yıl?
30 yılın üzerine. 26 yaşından beri çalışıyorum. İlk olarak TRT 2 de “Yeşil Enerji” diye gençlik programıyla başlamıştım. Sonra birbiri ardına gelen projeler… İlk 30 yılı zormuş oyunculuğun hep öyle derler. (Gülüyor)
Yıllar nasıl geçti sizin için?
Ara kuşak diyorlar bizim dönemimize. İnternet yoktu senaryonun eve gelmesini dört gözle beklerdik. Ev telefonundan aranırdık. Ben hala kağıda yazanlardanım. Bakkal hesabı gibi tutuyorum yapacaklarımı, gideceğim adresleri. Anlayacağınız analog yaşayanlardanım.
Ekranın fenomen dizisi ‘Arka Sokaklar’da kaçıncı yılınız?
10 yıl oldu Arka Sokaklar dizisinde oynayalı. Birbirimize çok alıştık. Teknik ekip, oyuncu artık ne yapacağını biliyor. Orhan Oğuz çok pratik çok yetenekli bir yönetmen. Sinema adamı olduğu için bizim için çok büyük bir şans. Yönetmenimiz akşam yemeğini evde yer. O nedenle oyuncu ve set ekibi de evimizde yemeğimizi yeriz. Bir oyuncu için büyük bir lüks.
500 bölümü geçen ‘Arka Sokaklar’ için genel olarak neler söylemek istersiniz?
Benzin istasyonuna giriyorsunuz benzin alırken içeride açık olan televizyonda Arka Sokaklar’ı görüyorsunuz. Bir dişçiye gidiyorsunuz orada da izleniyor. Profillerin farklılıklarına bakın. Eşitlik getiren sınırsız bir iş yapıyoruz. Bana öyle geliyor. Zengini, fakiri, işçisi çocuk, yaşlı… Herkes Arka Sokaklar’ ı izliyor. Sevilmesinin nedeni ise çok namuslu ve samimi bir dizi. Ben öyle düşünüyorum. Her hafta konu alan olayların hepsi ülkemizde yaşanan hadiseler. Yazarlarımız da ülke gündemini takip ediyor. Hayal dünyasında değiliz anlayacağınız.
Arka Sokaklar da canlandırdığınız rolünüzden bahseder misiniz?
Matrak bir rol. En son söylenen şeyi ilk olarak söyleyen bir kadın Nazike. Patavatsız ve densiz bir kadın. Aslında özünde saf ve temiz bir kadın olduğu için seyirci de kabullendi. Ama inanın ben böyle bir kadınla asla arkadaş olmam. (Gülüyor) Bu yaşında ergen gibi davranıyor. Sürekli başını belaya sokuyor adamın.
10 yıldır Arka Sokaklar dizisinde olduğunuzu söylüyorsunuz. Bir oyuncu için bu kadar uzun süreli işlerde olmak avantaj mı? Dezavantaj mı?
Her hafta senaryo değiştiği için aynı şeyi oynamıyorsunuz. Benim şöyle avantajım var sinemada da yer alıyorum, tiyatro oyunum da var. Ama inanın bunlarda olmasa beni hiç bozmaz Arka Sokaklar da çalışmaya devam etmek. Arka Sokaklar demek her bölüm yeni maceralar demek. Sadece ben değil dizide rol alan bütün ekip arkadaşlarım da aynı şeyi düşünüyor.
Gelelim tiyatroya. Kapalı gişe oynayan “Don Kişot’um Ben”i biraz anlatır mısınız? Harika bir ekiple bir aradasınız.
Baba Sahne’nin büyüsünden midir yoksa Şevket’in (Çoruh) ve Günay’ın (Karacaoğlu) getirdiği içtenlik ve samimiyetten midir çok güzel bir kadro oluşturdular. Bana çok iyi geldi burada olmak. Baba Sahne’nin seyircisi iken bir anda oyuncusu oldum. Evet dediğiniz gibi kapalı gişe oynayan Don Kişot’un hikayesini değil Don Kişot’luk nedir? Bunu anlatıyoruz. Dünyanın bu koşullarında hayatını bu koşullarında yürütmeye çalışan herkes birer Don Kişot aslında. Evet dediğiniz gibi harika bir ekibimiz var.
“Don Kişot’um Ben”de kimi oynuyorsunuz?
Don Kişot’un kahyasını oynuyorum. Tabii Don Kişot’un hikayesini biliyor herkes aşağı yukarı. Birdenbire odasında bize göre delirip aslında akıllı davranan o, deli olan evdekiler. Onu dışarı çıkmasın diye evde tutmaya çalışanlardan birsi de kahya. Ben bu kahyayı oynuyorum. İkinci perde de bu kahyanın başka bir role dönüştüğünü görüyoruz. Gerçekten büyük bir keyifle çıkıyoruz sahneye herkesi bekliyoruz.
TV’nin tiyatroya katkısını söyleyebilir misiniz?
Size bir anekdot anlatmak istiyorum. Geçen gün gişede olmuş bu olay. Çok hoşuma gitti. Bu Şevket’in (Çoruh) kimliği ile alakalı bir şey. Bir seyirci yanaşmış gişeye Baba Hamlet oyunu için “Şevket Çoruh gerçekten canlı canlı oynuyor mu” diye sormuş. Bu o kadar önemli bir şey ki. İşte biz o adamı o kadını kimse tiyatroya kazandırdık bu gerçekten harika bir yaklaşım harika bir olay.
Sizi çok sık beyazperde de görüyoruz…
Menajerim Tümay Özokur sağ olsun her yaz muhakkak iki sinema projesini denk getiriyor. Beyaz perde çok büyüleyici tabii. Bir defa orada kocamansınız. Evdeki plazma gibi değil. (Gülüyor). İlk başlarda sinemadan korkardım ben kocaman çıkacağım diye. Alışıyorsunuz tabii bir süre sonra. Orada da başka bir titizlik var sonuçta.
25 Ocak’ta vizyona girecek olan ‘Aslı Gibidir’ filminde de rol aldınız… Kısaca ondan da bahsedelim mi?
Evet, heyecanla bekliyoruz. Genç ve yetenekli oyuncu Aslı İnandık’ın filmi. Çok tatlı bir kız. Tanıştığıma ve çalıştığıma çok memnun oldum. Filmde partnerim yine çok sevdiğim başarılı oyuncu Tuna Orhan. Birlikte tatlı bir iş çıkardık. Sempatik bir aile komedisi oldu. Sinemaseverler kaçırmasınlar derim.
Gelen teklifleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tümay Özokur gibi bir şansım var. Onlar eleyerek zaten bana sunuyorlar. Böyle bir lüksüm var. Sadece bana hislerimle hareket etmek kalıyor.
Sanat dışında nelerle uğraşıyorsunuz?
Sıkı ev kadınıyımdır. (Gülüyor) Mutfağı severim. Onun dışında evimde, mutfağımda balıklarımı pişirir, salatalarımı yapar, eşimle oturur keyif yaparız karşılıklı. Seyahati de özellikle Yunanistan’a gitmeyi çok severim. Her yaz 2 ya da 3 kere giderim.
Peki, sanatın başka dallarıyla meşgul müsünüz?
Eskiden müzisyendim. Çok uzun zaman oldu tabii kulüplerde gitar çalıp şarkı söylerdim. Yaklaşık 14 sene önce bıraktım.
Neden devam etmediniz?
Setler başlayınca çok zor oldu. Gece git, sabah sete koştur artık yorucu olmaya başlamıştı.
Bir oyuncu hem dramı hem komediyi de oynayabilmeli. İkisi de çok kıymetli şeyler. Ama komedi oynamayı seviyorum, çünkü insanları güldürmek bana iyi geliyor.
“Cinedergi” okuyucuları için neler söylemek istersiniz?
Sevgili sanatsever dostlar, sizleri tiyatro oyunumuz ‘Don Kişot’um Ben’e ve 25 Ocak’ta vizyona girecek olan ‘Aslı Gibidir’ sinema filmimize bekliyoruz.