2019’a merhaba dediğimiz ve yeni yıla ayak uydurmaya çalıştığımız şu günlerde, vizyona girecek filmlerin hayli iştah kabarttığını söylemek mümkün.

Dünya sinemasının yerli sinemaya kadar birçok farklı örneği kucaklayacağımız bir yıl içerisindeyiz. Bunların en başında ise, Ayla ve Müslüm gibi ana-akım sinemanın gidişatını değiştiren ve biyografiye biçtiği paye ile takdir toplayan Mustafa Uslu’nun yapımcılığını üstlendiği Çiçero geliyor. İkinci Dünya Savaşı yıllarında yaşamış ve savaşın gidişatını değiştirmiş bir casusun gerçek hayat hikâyesinden esinlenilerek sinemaya uyarlanan filmin yönetmen koltuğunda ise Serdar Akar oturuyor. Ancak filmi ilginç kılan asıl değişken ise hiç kuşku yok ki Erdal Beşikçioğlu. Özellikle Behzat Ç. sonrası beyazperde ve televizyonda daha fazla görmeye başladığımız oyuncu, yeteneği ile ışıl ışıl parıldamaya devam ediyor. Peki, Erdal Beşikçioğlu’nun oyunculuk yolculuğu nasıl gelişti? Nasıl böylesine kalplere dokunan bir yeteneğe evrildi? Dilerseniz hep birlikte inceleyelim.

Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuarı’ndan mezun olan oyuncu, esasen pek bilinmese de ilk kamera önü tecrübesini, 2000 yılında Uzaktan Kumanda isimli diziyle tadar. Bora Tekay yönetmenliğinde ekranlara gelen ve bir medya parodisi olarak izleyicisini selamlayan dizi, ilginçtir ki ilk bölümünün ardından yayından kalkar. Böylelikle Erdal Beşikçioğlu da televizyon dünyasına başarısız bir giriş yapmış olur.

Tabii her fırtınanın terse döneceği bir an da vardır. Hele ki böylesi yetenekliyseniz! Hani derler ya, su akar yolunu bulur, işte bu Erdal Beşikçioğlu için tam anlamıyla geçerliydi. Başta yine televizyonda birkaç küçük rolde yer aldıktan sonra, Serdar Akar yönetmenliğindeki Barda’da kayda değer bir performansın altına imza attı. Nejat İşler’in hayat verdiği Egzozcu Selim’in köyden gelen akrabası Nasır’a hayat veren Beşikçioğlu, kısa ama öz bir performansın altına imza atar. Akabinde ise, ilk başrolü ve yükselişe geçeceği rol ile yolu kesişir. Köprü ve Faruk Yazıcı…

Efsane Vali olarak adlandırılan Recep Yazıcıoğlu’nun hayat hikâyesinden yola çıkarak senaryolaştırılan dizi, STAR TV’de yayınlandığı dönemde hiç de fena sayılmayan ratinglere sahip olmuş ve 65 bölüm sürmüştür. Akabinde ise, Köprü’nün devamı olarak da nitelendirebilecek Vali filmi gelmiş ve bu sefer aynı karaktere beyazperdede yolu gözükmüştür. Tabii bu süre zarfı içerisinde Semir Aslanyürek imzalı Eve Giden Yol 1914’teki başrolü de yetenekli oyuncunun basamakları hızlıca tırmandığının yegane göstergesi.

Üst üste gelen başarılı performansların ardından ise Erdal Beşikçioğlu’nun yolu, art-house sinemanın başarılı yönetmenleri Reha Erdem ve Semih Kaplanoğlu ile kesişir. Önce Hayat Var, akabinde ise Bal da başrolü üstlenir ve yeteneğiyle parmak ısırtmakla kalmaz, içten performansı ile de kalplere temas etmeyi başarır.

Televizyon ve sinemada edinilen onca tecrübeden sonra ise artık tam manasıyla sıçrama yapma, geniş kitlelere tarafından tanınma vakti gelip çatmıştı Erdal Beşikçioğlu için. Hadi itiraf edelim, eğer bugün Behzat Ç. isimli bir efsaneden bahsedebiliyorsak bundaki aslan payı şüphesiz ki ona aittir. Emrah Serbes’in destansı iki kitabından Ercan Mehmet Erdem tarafından senaryolaştırılan ve Serdar Akar’ın genel yönetmenliğinde ekranlara gelen dizi, geriye dönüp baktığımızda televizyon ekranlarında boy göstermiş en özel işlerden biri. Kaldı ki, bu denli özel olması, 3 koca sezon ve iki sinema filmi daha doğurarak Behzat Ç.’yi tam anlamıyla unutulmazlar arasına yerleştirir. Erdal Beşikçioğlu’nu ise zihinlere “Amirim” olarak kazır.

Bu haklı popülariteden sonra ise, tam bir ters köşe filmi ile karşımıza gelir Erdal Beşikçoğlu: Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku. İlhami Algör’ün aynı adlı kitabından Çiğdem Vitrinel tarafından uyarlanan filmde, eşyalarla konuşan, otelde yaşayan, telefon kullanmayan, enteresan ve âşık bir yazara hayat verir oyuncu. Ancak bir kez daha öylesine içten bir performans sergiler ki, Arif’in tüm gelgitlerini, ayrılığı da sevdanın içine dâhil edişini ve anbean büyüyüp tecrübe kazanışını harikulade şekilde betimler. Bu da esasen, başından sonuna dek kendine has bir aşk filmi olarak arz-ı endam eden Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku’nun değerini perçinleyen en önemli değişkenlerden biri olarak belirir.

Erdal Beşikçioğlu’nun durmaya, üretmeden kenara çekilmeye hiç niyeti yoktur. Tabii şartlar el verdiği müddetçe! Televizyona iş yapıyorsanız, en başta kabullenmeniz gerekir. Siz ağzınızla kuş da tutsanız, ele avuca sığmaz bir çaba da sarf etseniz, ne yazık ki kimi zaman ipler sizin elinizde olmuyor. O ipi, çekip alıyorlar altınızdan… İşte, Erdal Beşikçioğlu’nun da üst üste iki projede yaşadığı tam olarak buydu. Önce Reaksiyon’da Yavuz Aslan isimli bir istihbaratçıya hayat verdi; ancak 13 bölüm dayanabildi. Sonra 46 Yok Olan isimli, ekran tarihinin gördüğü en spesifik dizilerden birinde Murat Güney’e büründü, ancak yine ratinge yenildi… Keza 46 Yok Olan da 13. Bölümde ekran macerasını tamamladı. Bu iki dizinin de ortak yanı, televizyon standartlarının fazlasıyla üstünde olması ancak izleyici tarafından kabul görmemesiydi. Hele hele 46 Yok Olan… Şimdi yayına girse, hem de bir online platformda, adına methiyeler düzülürdü.  Yetmez, tarihin en iyi birkaç dizisinden biri yakıştırması rahatlıkla yapılabilirdi. Çünkü içeriğinden, biçimine kadar buram buram kalite kokan bir yapımdan söz ediyoruz. Tabii buradaki aslan payı da yine her dakika farklı bir haleti ruhiyeyi huzurlarımıza getiren Erdal Beşikçioğlu’na ait.

İster Amirim deyin, ister başka bir şey. Ancak şu konuda anlaşalım. Erdal Beşikçioğlu, günümüzün en başarılı yerli aktörlerinden biri. Gerek farklı rollerdeki başarısı, gerekse duyguyu karşı tarafa aktarabilme yetisiyle, parmakla gösterilebilecek düzeyde bir yetenek. Gönül ister ki onu daha fazla projede, daha uç noktalarda seyreden karakterlere bürünürken görelim. Ancak şu gerçeği de es geçmeyelim. Hangi projede yer alırsa alsın, hangi karakter olarak karşımıza gelirse gelsin, kesin olan bir gerçek var; o da Erdal Beşikçioğlu’nun yer aldığı işe sınıf atlatacağı gerçeği!

Gelelim 2019’a. Peki, Erdal Beşikçioğlu’nun oyunculuğu Çiçero’ya ne katar? En başta dile getirmekte yarar var. Filmin yapımcısı Mustafa Uslu ve sahibi olduğu yapım şirketi Dijital Sanatlar, beyazperdeye farklı bir soluk getiren ve biyografik hikayelerden yola çıkarak vizyon matematiğini baştan değiştiren bir atılım içinde. Çiçero’da bu yeni atılımın son halkası. Eğri oturup, doğru konuşmak lazım. Yapımcı için ne kadar işine özen gösterdiği yorumunu yapmak mümkünse, Serdar Akar’ın son birkaç yılına da tezat şekilde negatif bir eleştiri geliştirmek mümkün. Son filmi Kurtlar Vadisi Vatan’da tel tel dökülen yönetmen Çiçero’da özüne döner mi bilinmez ancak onun bu filmde en büyük destekçisinin Erdal Beşikçioğlu olacağı da aşikâr. Kaldı ki, filmin yayınlanan fragmanına göre bir niyet okuması yaparsak, Serdar Akar-Erdal Beşikçioğlu işbirliği bir kez daha işleyeceğe benziyor.

Evet, Çiçero bu yılın en merakla beklenen yapımlarından biri. Gerek senaryosu, gerekse Serdar Akar’ın ilk yıllarından kesitleri sunabilmesi ihtimaliyle iştah kabartan bir iş. Ancak doğrusunu söylemek gerekirse, bu film şaha kalkacaksa Erdal Beşikçioğlu’nun önderliğinde bunu gerçekleştirecektir. Nitekim ciddi ve gizemli karakterlere ne denli ustalıkla hayat verdiği herkesçe bilinen başarılı oyuncunun İlyas Bazna olarak neler yapacağı hayli merak konusu. Kariyerinin en yüksek bütçeli işinde yer alan Erdal Beşikçioğlu’nu beyazperdede izleyeceğimiz Ocak ayı ile 2019’a güzel bir başlangıç yapacağız. Bakalım başarılı oyucu zirve performansı Behzat Ç. ’nin üzerine ne denli koyabilecek ve bizlere nasıl hatıralar bırakacak. İzleyip, görelim.

Polat Öziş

 

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.