1. Boğaziçi Film Festivali, 26 Ekim’de başladi. Kısa filmle başlayan macera Türk sineması açısından da önemini artırarak devam ediyor. Ulusal yarışmada yarışan 10 filmi sizin için inceleyelim dedik…

Zaman su gibi akıp gidiyor. Boğaziçi Film Festivali yolculuğa ilk başladığında hedefini yukarıya koymuştu. Açıkçası bu kadar hızlı ilerleyip bu statüye geleceğini tahmin etmemiştim. Festival gerçekten Türk sineması için önemli bir organizasyon oldu. Özellikle Antalya’nın ulusal yarışmayı kaldırması ile Türk sinemasının sanat veya bağımsız filmlerini gösterebileceği üç platformdan biri haline geldi Boğaziçi Film Festivali. İstanbul ve Adana film festivallerini biz sinema yazarları dikkatle takip ederiz. Şimdi de Boğaziçi bu listeye girdi. Bu yazımızda Boğaziçi Film Festivali’nin ulusal yarışmasında birbiriyle mücadele edecek 10 filmi inceleyip, jürinin yapısını da göz önüne alarak ödül şanslarını değerlendirelim dedik. Bundan önce ise Türk sineması adına küçük bir saptama yapmak isterim. Koskoca ulusal sinema neredeyse üç festivalin içeriğini dolduramayacak kadar az film üretiyor. Yarışacak 10 filmin 6’sını Adana ve İstanbul film festivallerinde seyretmiştim. Bu film üretiminde bir sıkışıklık olduğunun kanıtı bence. Dönelim yarışma filmlerimize…

Anons / Mahmut Fazıl Coşkun

Mahmut Fazıl Coşkun’un Anons filmi Adana Film Festivali’nde yarıştı. Bu hafta da ikinci vizyonunu alıyor. Yani sadece festivali takip edenler değil normal izleyici ile de buluşacak bir film Anons. Eğer bu bilinirliği dezavantaj olmaz ise seçkinin ağır topu diyebiliriz. Ödüle en yakın bulduğum film Anons. Konusuna gelince, 1963 yılı, Mayıs ayının son günleri. Film ordudan tasfiye edilmiş dört eski askerin bir gece boyunca süren sıradışı yolculuğunu anlatır. Teğmen Şinasi, Binbaşı Kemal, Binbaşı Rıfat ve Albay Reha aynı gece Ankara’da başlayacak olan askeri darbenin İstanbul ayağında, darbe bildirisini İstanbul Radyosu’ndan anons etmeyi planlamaktadır. Yeterince güçlü ve etkili yapılan bir anons sonucunda darbenin başarılı olacağından ve halk desteğini arkalarına alacaklarından emindirler. Fakat hiçbir şey bekledikleri gibi gitmeyecektir.

Son Çıkış /Ramin Matin

Türkiye prömiyerini festivalde yapacak olan Son Çıkış büyük ödülün favorilerinden. Yönetmen Ramin Martin önceki filmleri Canavarlar Sofrası ve Kusursuzlar ile kusursuz başlangıcını bu filmle taçlandırmış durumda. Üstelik filmin çarpık yapılaşma ve şehrin kaosuyla ilgili güncel bir konusu var.
Tahsin’in tek istediği havalimanına ulaşmaktı. Ancak kontrolsüz, betondan bir ormana dönmüş İstanbul’da trajikomik bir yolculuğun kendisini beklediğini bilmiyordu. Başrolde oynayan Deniz Celiloğlu’da en iyi erkek oyuncu dalında önemli bir aday.

Kaos / Semir Aslanyürek

Semir Aslanyürek’in şimdiye kadarki en yüksek bütçeli filmi olan Kaos, Kasım ayında vizyon alacak. Festivalde Türkiye prömiyerini yapacak film oyuncu kadrosuyla da dikkat çekiyor. Bülent Emin Yara, Orhan Aydın, Erdal Sarı, Yetkin Dikinciler, Canan Ergüder gibi önemli isimlerin rol aldığı filmin konusu şöyle: Birbirini hiç tanımayan üç kişinin işledikleri günahlardan kaçarken çıkan fırtına nedeniyle aynı mağaraya saklanmalarını ve heyelanla çıkışları kapanan mağarada ölmeyi beklerken, bu üç günahkârın vicdani hesaplaşmalarının hikâyesi ilgi çekecek…

Borç / Vuslat Saraçoğlu

İstanbul Film Festivali’nde En İyi Film ödülünü alan Borç özellikle başrolünde oynayan Serdar Orçin’in performansıyla dikkat çekiyor. Vuslat Saraçoğlu’nun beş yıl sonra çektiği film Boğaziçi Film Festivali’nin de favorilerinden. Fakat Anons filmi gibi İstanbul’da aldığı ödül bir dezavantaj yaratabilir. Filmin konusuna gelince, Eskişehir’de karısı Mukaddes ve kızı Simge ile birlikte yaşayan Tufan, küçük bir matbaada çalışmaktadır. Yan dairede yalnız oturan komşuları Huriye, bir gece aniden fenalaşır. Doktor, Huriye’nin bir süre tek başına kalmaması gerektiğini söyler. Tufan, bakacak kimsesi olmayan Huriye’yi ortada bırakmayı göze alamaz ve bir süre onu evinde tutmaya karar verir. Yaşadığı kimi korku ve kaygıların sonucunda Tufan’ın “iyilik” hali önemli sınavlardan geçer.

Güven / Sefa Öztürk Çolak

Antalya Film Forum Uzun Metraj Kurmaca Pitching Platformu Projeleri Ödülü’nü alıp bu yıl Antalya’da yarışan ödül yönetmen Sefa Öztürk Çolak’ın ilk filmi. Filmin konusu çok ilginç olmasına ve oyuncu performanslarının başarısına rağmen bir ilk filmin dezavantajlarını yaşıyor. Diğer adayların yanında ödül şansı biraz zor olarak görülüyor. Filmin konusu ise şöyle, Ali ve Meryem görünüşte sıradan bir ailedir. Meryem’in evlenmeden önce âşık olduğu Ferit’ten bir çocuğu vardır. Ferit’in yıllar sonra dönmesiyle, karısını güven sınavına sürükler. Meryem minnet duygusuyla aşk acısı arasında kalırken, Ali’nin kendine güveni sarsılmaya başlar. Ferit’in öldürülmesi aralarındaki güvensizliği iyice körükler.

Sükut Evi / Cafer Özgül

Cafer Özgül’ün Sükut Evi dünya prömiyerini festivalde yapacak. Şimdiye kadar hiç izleyici karşısına çıkmamış olan film, hayattan bunalan bir adamın kendisini yola vurması ile değişen hayatını konu ediyor. Modern hayattan bunalan 30’lı yaşlardaki genç bir adam, çareyi yola koyulmakta bulur. Anadolu’ya doğru yola çıkan delikanlının amacı, rivayete göre ‘ruhların tamir edildiği’ bir mekanı bulmaktır. Günler süren arayışına rağmen bahsedilen mekan ile ilgili herhangi bir iz bulamaz. Bu süreçte yolu bir dergaha düşen delikanlının aradığı huzur burada da değildir. Sevgilisi geri dönmesi için baskı yapsa da o yoluna devam eder. Delikanlı, yol boyunca başına gelen türlü talihsiz olaylar sonucu kendisini zor bela bir köye atar. Fakat bir süre sonra köy delikanlının içinden çıkamayacağı bir girdap haline gelir. Film sürpriz yapabilir, kadrosunda Melih Selçuk, Mehmet Özgür gibi önemli isimleri barındırıyor.

Babamın Kemikleri / Özkan Çelik

Aadana Film Festivali’nde yarışan Babamın Kemikleri Özkan Çelik’in ikinci filmi. Rakipleri yanında ödül şansı az olan filmin konusu şöyle, Babamın Kemikleri, nahoş bir olay nedeniyle çocuk denecek yaşta köyünü terk eden bir adamın trajikomik hikayesidir. Köyüne bir daha geri dönmemeye yemin eder. Ancak bir gün annesinin son isteğini yerine getirmek için, babasının kemiklerini almak üzere köyüne doğru yola çıkar.

Halef / Murat Düzgünoğlu

Nisan ayında vizyona giren Halef filmi hem Adana’da hem de İstanbul Film Festivali’nde yarıştı. Filmin ödül şansını az bulmakla beraber, fantastik konusunun ilgi zekeceğini düşünüyorum. Konusuna gelirsek, Mahir, çocukluğunda yaşadığı ve abisinin ölümüyle sonuçlanan trajik bir olay nedeniyle yıllardır uzak olduğu köyüne babasından kalan portakal tarlasını satmak içingelir. Ancak işler umduğu gibi gitmez… Beynindeki tümörle günden güne ölüme yaklaşan ve ölüm korkusuyla baş etmeye çalışan Mahir, ölmüş abisini karşısında bulur. Halef, Mahir’in abisi olduğunu iddia etmektedir

Tuzdan Kaide / Burak Çevik

Adana ve İstanbul’da yarışan bir film daha. Tuzdan Kaide ödüle uzak bir film. Filmin konusu ise, zamanda sabitlenmiş otuz yaşlarındaki münzevi bir kadın, şehre yaptığı ender ziyaretlerde ikiz kardeşini arar. Zamandan kopmuş, mekânı belirsiz bu yolculukta aynı rüya tekrar tekrar anlatılır.

Güvercin / Banu Sıvacı

Güvercin Ankara, İstanbul ve Adana Film Festivali’nde yarıştı. Ankara ve İstanbul’da en iyi ilk film ödüllerini aldı. Bu anlamda ödül şansı olsa da daha yeni olan filmler yanında çok şanslı görmüyorum. Filmin öyküsü şöyle, Kendi halinde bir yaşantısı olan Yusuf’un en büyük tutkusu babasından yadigar kalan güvercinleridir. Ablası ve ağabeyi ile birlikte Adana’nın kenar mahallelerinden birinde yaşayan Yusuf, oturdukları evin çatısında güvercinlerini besleyip eğitir. Maverdi adını verdiği bir dişi güverciniyle özel bir bağ kurar. Fakat onu bu durumu ailesi tarafından hoş karşılanmaz. Ailesinin yaptığı baskılardan bunalan Yusuf hayatın gerçekleri ile yüzleşir.

 

Serdar Akbıyık
1967 yılında İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyal Antropoloji Bölümü'nü bitirdi. Erol Simavi Vakfı Gazetecilik Bursu'nu kazanıp iki yıllık eğitimden sonra Hürriyet Gazetesi'nde istihbarat muhabiri olarak mesleğe başladı. 1992 yılında Hürriyet Yazıişleri'ne geçti. 1993'te Spor Gazetesi'ni kuran grupta yer aldı. 1996'da Hürriyet Yazıişleri'ne döndü. 1999'da Star Gazetesi kuruluşunda bulunmak için Hürriyet'ten ayrıldı. 2000-2001 yıllarında Almanya'da Star Gazetesi'ni çıkaran grupta Yazıişleri Müdürlüğü yaptı. 2002'de Türkiye'ye dönüp Star Grubu'na bağlı olan ve yeniden yayımlanan Hayat Dergisi'nde görev aldı. Hayat Dergisi'nde ve Star Gazetesi'nde sinema eleştirmenliği yaptı. 2004 yılında Star Gazetesi Yazıişleri Koordinatörlüğü görevine getirildi. Halen Star Gazetesi İnternet Yayın Müdürlüğü ve sinema eleştirmenliğini sürdürmektedir. Star Gazetesi, Kral Müzik Dergisi ve internette çıkardığı Cinedergi'de sinema yazıları yayımlanmaktadır. 2007 yılında "Türk Sineması'nı Yönetenler" adlı yönetmenlerle yaptığı röportajları kapsayan bir kitap çıkardı.

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.