Ramin Matin’le Son Çıkış tadında bir söyleşi gerçekleştirdik… Filmin festival macerasını sorduk, yetmedi İstanbul’un halini konuştuk, o da yetmedi sinema yolculuğunun nereye gittiğini sorduk…
Banu Bozdemir
Son Çıkış’ın aslında tek taraflı yani şehir hayatına eleştiri yaptığını sanırken; bir anda alternatif olan tarafla da sorunları olduğunu görüyoruz. Gerçekten biz insanların sorunu ne?
Bu kadar zor ve derin tartışılacak bir soruya cevap veremem! Ancak bizim filmde yapmak istediğimiz durmadan şikayet etmek, kabahati daimi olarak yerlerde aramak yerine kendimizle yüzleşip, çevremiz de iyileştirmek için bir çaba göstermek daha iyi olmaz mi diye sorgulamak.
Film çok klasik hatta bildik başlıyor ama İstanbul’u bir anda içinden çıkılamaz ve çıldırtıcı bir girdaba çeviriyor. Gerçekten de böyle mi bu şehir!
Maalesef öyle bir duruma geldik. Kalabalık, trafik, gürültü, inşaat her yerde. Bu şehirde hepimiz bunu her gün yaşıyoruz ancak artık alıştığımız için fark etmiyoruz ve kabulleniyoruz.
İstanbul’u kocaman bir inşaat alanı gibi tasvir ediyorsunuz ve her yanından sesler yükseliyor, bu şehir cazibesini kaybetti sanırım gözümüzde. Sizin çıkış noktanız ne oldu senaryoyu seçerken?
Çıkış noktamız İstanbullu olarak günlük yaşadıklarımızı deşmek ve sorgulamaktı. Diğer taraftan da pek sık göremediğimiz İstanbul’un artık ağır basan yüzünü göstermek, yani “yeni” İstanbul’u.
Filmi İstanbul’un hangi noktalarında çektiniz, o kadar iyi çevrelemişsiniz ki bir an çıkış yok sanıyorsunuz? Gerçekten de bu kadar vahim mi?
Filmi çeşitli yerlerde çektik. Amacımız İstanbul’un gerçek coğrafyasını bozup, seyirciye de bir kaybolma hissi verme, yön duygusunu bozmaktı. Filmin önemli bir bölümü Fikirtepe’de çekildi ama Yenibosna, Esenyurt, Beylikdüzü gibi yerler de var. İstanbul’da dolaşmaya çıkınca durumun bir hayli vahim gözüktüğünü düşünüyorum.
Öte yandan kapitalizmle ilgili de kapsayıcı söylemler var, her şeye sinen ve sirayet eden yanından kaçış yok sanırım sizin önermenize göre…
Bir önermede bulunmuyorum, sadece sorguluyorum. Kaçış var mı yok mu gibi bir sonuca varmayı seyirci bakışına bırakıyorum.
Siren ismi ve kişiliğiyle ilk başta zorlama bir karakter gibi dursa da ikinci kısımda bir sürprizle oturtuyor kişiliğini. Sizin karakterlere ilişkin yorumunuz ne oldu, senaryoda değişikler yaptınız mı?
Siren aslında filmde ayakları yere basan belki de tek karakter. Başta hayal edilen olmasa da, kendine başka bir hayat kurabilmiş ve onu tatmin etmiş. Yani bir fantezinin peşinden koşmak yerine bir hayalini gerçekleştirmiş.
Kara komedi, ironik ve mizahi yanları ağır basan bir film olmuş. Bu filmi daha ciddi bir eleştiri filmi olarak çekseniz, sonuç sizce ne olurdu?
Bu filmde ciddi eleştiri yaptığımı düşünüyorum. Komedi zaten eleştirince güzel ve tatmin edici oluyor bence. Diğer taraftan zaten iç sıkıcı ve yorucu olan bir konuyu bir de üstüne ağır ve ciddi bir sinema dili katmanı koymak bana ters geliyor.
Oyuncu seçimi konusunda neler söylersiniz?
Oyuncu seçerken genel olarak sezgilerime güvenirim. Oyuncularla sohbet ettikten sonra da kararımı veririm.
Yerli festivallerde neden göremiyoruz filmi?
Filmi daha yeni bitirdik sayılır ve öncellikle dünya prömiyerini Tokyo Uluslararası Film Festivalinde yapıyoruz ama 1 Kasımda Boğaziçi festivali ondan 10 gün sonra da Malatya festivalinde olacak.
Son olarak neler söylersiniz?
2 Kasımda sinemalara bekleriz!