Bu ay konuğum, Müsahip filminin yönetmeni Eren Bektaş… İşte eğitimi dışında hem teorik olarak hem de teknik olarak kendimi sinema alanında geliştiren yönetmenin cevapları.
Öncelikle biraz kendinden bahseder misin?
94 yılında Ankara’da doğdum. 2014 yılında Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Televizyon ve Sinema bölümünde sinema eğitimime başladım, şu an aynı bölümde yüksek lisans yapıyorum. Bu eğitimlerim dışında da hem teorik olarak hem de teknik olarak kendimi sinema alanında daha çok geliştirmek için çalışıyorum.
Senin için kısa filmin tanımı nedir?
Kısa filmi ucuz olmayan bir sektörde derdini, sözünü ve cümlelerini söylemek isteyen yönetmenler için bir çıkış yolu olarak görüyorum. Kısa Film hakkında çok farklı yorumlar da yapılabilir ama bence bunların en yalın ve sade hali bu.
Biraz Müsahip’den ve onu çekme nedenlerinden bahseder misin?
Müsâhiplik Alevi Bektaşi geleneğinde daha önce birbirine ikrar vermiş olan iki kişinin eşleri ve çocukları ile beraber öncüleri olan kişinin gösterdiği yolda, dedenin ve cem topluluğunun önünde, Hakk’a yürüyünceye kadar kardeş kalacaklarına, birbirlerini koruyup kollayacaklarına, birlik ve beraberlik içinde yaşayacaklarına dair söz vermeleri biçiminde gerçekleştirilen manevi kardeşliktir. Müsâhip kardeşi olacak kişilerin her şeyleri birbirine eşittir, cem sırasında giyilen kıyafetlerin boyları, yaşları ve yaşam koşulları dâhil bütün her şey aynı ölçüde ve bütünlükte olmalıdır, kesilen müsâhip kurbanı da bu sebepten bütün olarak pişirilip kalan kemikleri ve postu ayak basılmayacak bir yere gömülmektedir. Müsâhip adlı belgesel de bu geleneğin oluş ritüelini anlatmaktadır.
Müsahip’i çekme sebebine gelirsek hem toplumsal ön yargıları biraz kırmak hem de kaybolan önemli bir geleneği hatırlatmak istedik. Görüyorum ve duyuyorum ki bunu biraz başarabilmişiz.
Sence hızla gelişen teknolojinin, kısa filme ne gibi katkıları olabilir? Neler götürür?
Teknolojinin hiç şüphesiz ki en çok etkili olduğu sanat dalı sinema, bu etki maalesef ki olumlu ve olumsuz durumlar doğurmakta. Gelişen kamera, ses ve post-production teknolojisi üretilen filmlerin kalitesi artırmakta iken aynı zamanda yeterli gelişimi sağlamayan filmlerinde üretilmesine sebep olmakta. Bu durum ise üretilen filmler arasında uçurumlar oluşmasına sebep oluyor. Farklı bir durum ise üretmek istediği iyi filmlere destek bulamayan yönetmenlerin çektikleri kısa filmlerin büyük bütçeler ile üretilen kısa filmler karşısında duramamasına ve göz ardı edilmesine sebep oluyor.
Örnek aldığın, sinemasını sevdiğin, yerli ve yabancı yönetmenler kimler?
Örnek aldığım değil ancak izlerken keyif aldığım birçok yönetmen mevcut bunların başında Nuri Bilge Ceylan , Reha Erdem, Ümit Ünal geliyor. Bu durum yabancı yönetmenler için de geçerli ancak orada çok sıkı olarak takip ettiğim yönetmenlerden ziyade iyi bulduğum filmleri takip etmeyi tercih ediyorum.
Türkiye’deki film festivalleri ve kısa filmcilere yaklaşımları konusunda neler söylemek istersin?
Türkiye’de birçok festivalin kendilerini var eden kısa film yönetmenlerine gerekli önemi vermediğini düşünüyorum. Festivaller, kısa film yönetmenlerinin filmlerini izleyiciyle buluşturmak için ellerinde olan tek platform neredeyse ancak maalesef ki bu anlamda tam olarak desteklenemiyorlar.
Son olarak gelecek planlarından bahsedelim…
Master eğitime devam ederken film üretmeye de devam etmek istiyorum. Eğitim yoğunluğum müsaade ettiği sürece farklı arkadaşlarımın projelerin de bulunmayı amaçlıyorum ancak şu an bir an önce yapmak istediğim en önemli şey master dönemimde iken bir film üretmek.