Bu yıl üç filmiyle sinema salonlarına misafir olan, Diriliş Ertuğrul dizisinin Alçiçek Hatun’u Beyzanur Mete’ye başarısının sırrını sorduk…

Sinemamızda sinema oyuncusu kalmadı diyoruz. Çünkü genç yeteneklerin çoğu televizyon dizileriyle mesleğe başlıyorlar veya mesleklerini dizilerde devam ettiriyorlar. Bu sistemde bu yıl içinde üç ayrı filmde oynayan Beyzanur Mete’nin bu farklılığı dikkatimizi çekti. Korku, komedi türünde filmleri, dizi çalışmaları ve tiyatro. Nasıl genç bir yetenek bu sistemin çarklarının dışına çıktı onu soralım istedik Beyzanur Mete’ye. İşte genç oyuncunun cevapları…

Bende Kal filminin senaryosunda sizi etkileyen ne oldu?

Okurken gülümsüyor olmam bazı sahnelerde kahkaha atmam, ince espiri anlayışı, güzel bir mizahla, karakterlerin kafamda canlanıyor olması heyecanıma heyecan kattı… Farklı kültürde, farklı bir havada bir karaktere nabız veriyor olmak, Ayşegül’ü de sevmiş olmam senaryonun beni etkileyen kısımları oldu.

Rolünüzden bahsedebilir misiniz?

Kurnaz ve zeki bir kız. Su gibi bir karakter diyebilirim, girdiği kabın seklini alır cinsten. Erkek egemenliğinde büyümüş, biraz erkeksi ama bunun yanı sıra anaç yönleri de var. Bu yönü yerine göre ortaya çıkarıyor. Köyün en akıllısı diyebiliriz. İlgiyi beğenilmeyi seven, biraz dominant, biraz da işveli cilveli bir kız Ayşegül.

2018’de vizyona girecek üçüncü filminiz Bende Kal. Türkiye’de bir oyuncu için beklenmedik bir durum. Üç filmde birden olmayı nasıl başardınız?

Yıllar önce bunların notunu almıştım. Hedefime giden yolda yapmam gerekenleri yazmıştım, öyle matematiksel bir şey oldu ki, 23 yasş başrol diye bir notum bile vardı. Öyle de oldu. Eğitimime 17 yaşında şehir tiyatrolarında başladım. Tırnaklarımla kazıyarak geldim. Bu durumdan memnunum, hiç acele etmedim. Sabrettim, vazgeçmedim, odak noktamı belirledim. Oyunculuk. Ve bunun için çalışmaya devam ettim. Okul döneminde kısa filmler, TV programı, reklâmlarım oldu. Hobi olarak modellik de yaptım. Yardım defilelerine katıldım. Sahnede olmayı, sahne ışığını hep sevdim. Kendimi hazır hissettiğimi evrene mesaj olarak gönderdim. O da şöyle; kalpten istemeye bağlı. Okul bittikten hemen sonra Bal Kaymak filminin çekimleri için Makedonya’ya gittim, iki ay sonra Bende Kal filminin çekimleri için Adana, istanbul’a döndüğümde Diriliş Ertuğrul dördüncü sezon çekimlerim başladı. Sonsuz ve Üç Harfliler Beddua filmlerinde oynadım. Bir yıl içersinde olmuş gibi görünüyor olsa da, bunun yılları bende saklı. İşimizde yetenek mutlaka etkili bir faktör… Sabır, azim, çalışmak ve alt yapımı oluşturmak, ne istediğini bilmek benim için en önemli faktörlerden.

Üniversitede oyunculuk okumuşsunuz. Kısa sürede tiyatro ve daha sonra dizilerde sizi gördük, şimdi de sinema; bu kadar farklı oyunculuk teknikleri genç bir oyuncunun sinema dilini oluşturmasında zorluk yaratır mı?

Beykent Üniversitesi oyunculuk bölümü mezunuyum. Tabiî ki çok farklı oyunculuk teknikleri öğrendik. Fakat içinde bana uygun olan bir, iki teknik var onları kullanıyorum. Ağırlıklı olarak Eric Morris tekniğiyle çalışıyorum. Tabi bunun zorluğunu ÜÇ Harfliler Beddua filminde yaşadım. Her şey tecrübe ve her projede her tekniği kullanılmaması gerektiğini anlıyorum. Oyunculuk öyle birşey ki yıllar geçse de hep açık kapım var ve öğreneceğim daha çok şey var. Zaten öğrenmeye çok açığım. Yaşım kaç olursa olsun mesleğimde üzerine katarak ilerlemeye çalışacağım.

Bal Kaymak, Üç Harfliler Beddua, Bende Kal gibi tür olarak birbirinden çok farklı filmlerde oynadınız. Bu farklılıklar size ne katıyor?

Demin bahsettiğim gibi, tecrübe katıyor. Mutluyum. Her türü deneyebilirim. Aldığım eğitimin çok artısı var. Bence eğitim tecrübelerimizden bir şeyler kazanmamıza ve üzerine katarak ilerlememize izin veriyor.

Sizin dışınızda birçok genç oyuncu sadece dizilerde var olabiliyor. Eğer şanslılarsa 4–5 yıl sonra bir sinema filminde yer alabiliyorlar. Ülkemizde sinema oyunculuğunun bu şartlarda var olduğunu ileri sürebilir miyiz?

İşimizde şans önemli, herkesin şansı bahtı acık olsun inşallah. Ben tiyatroyla başladım, sonra sinema. Ardından dizi. Başkaları için bu durum değişebilir… oyunculuğu sinema dizi tiyatro olarak ayrıştıramıyorum. Ufak tefek farklılıklar dışında benim için hepsi aynı. Örneğin dizide daha minimal olması gerekirken tiyatroda bu değişiklik gösterebilir.

Bazı roller vardır onlara hazırlanmak gerekir. Mesela tarihi bir kişiliği oynuyorsanız veya engelli birini canlandıracaksanız araştırma yaparsınız. Bir de oyuncunun kendi tecrübesinden yola çıkarak hazırlandığı roller vardır. Bende Kal hangisine yakın. Bir hazırlanma süreci geçirdiniz mi?

Elbette, rol her ne olursa olsun, benim için bir hazırlanma süreci vardır. Senaryoyu okurum. Ben bu işin neresindeyim? Ne katabilirim? Ve bu projeye nasıl katkı sağlayabailirim diye bakarım ilk önce. Tiyatrodan gelen bir alışkanlık bu benim için. Senaryoda herşey yazmayabilir, soru işareti olan yerleri cevaplandırmak için bir araştırma sürecine girerim. Bu da oyuncunun zekasıyla gelişebilecek bir şey, Bal Kaymak’ta da böyle oldu. Bir doktoru canlandırıyorum. Kısa bir araştırma sürecim oldu. Üç Harfliler Beddua’da süreç aynıydı bir engelliyi canlandırıyorum mesela. Bir ay kadar bir set günün var, karakterle bütünleştikçe ona ait seyleri ortaya çıkarman bir şeyleri bulman daha kolay oluyor. Rol küçük büyük ayırmıyor olsam da set süresinin uzunluğu karakterle bütünleşme ve daha iyi şeyler ortaya koyabilme için bir artı oluyor. Dizide bu daha da zamana yayılıyor. Daha da üzerine katarak ilerliyorsun. Dizilerde karakter bunu yapabiliyorsa seyirciye de uzak gelmiyor ve izlenirliği artıyor. Yani aslında ufak rolün ya da kısa süreli rolün bir şey ortaya koyması ya da karaktere yakınlaşması biraz daha zor.

Sinemada en çok hangi türü seversiniz. Türler arasında kendi fiziğinizin melodram, korku, komedi türünden hangisine yakın olduğunu düşünüyorsunuz?

Komedi ve aksiyon izlemeyi tercih ediyorum. Aksiyon, dram, komediyi kendime yakın hissediyorum. Şu ara komedi önceliğim. Karakterler yazıyorum. Onları hayata geçirmek istiyorum. Türkiye’de komedi yazan gerçekten iyi isimler var, onlarla çalışmak, komedi de iyi bir noktada olmak istiyorum.

Perde güzel kadını sever. Ama oyuncu güzelliğine hem tecrübe hem de rol kabiliyetini katmalı. Bu anlamda nasıl bir yapılanma içindesiniz?

Katılıyorum. Bu hayatta da böyledir. Güzellik bir adım önde olmayı sağlar. Fakat görecelidir. Konuştukça, baktıkça ya da yaptığım işlerle güzelleşmek isterim. Oyunculuğumu geliştirmemle beraber kendimi her şekilde geliştirmeye çalışıyorum. İnsan ilişkilerimi, duygularımı, bedenimi, hislerimi…

Türk sinemasında bir Yeşilçam gerçeği vardır. Sizin Yeşilçam’a yaklaşımınız nedir? Oyunculuğundan etkilendiğiniz Yeşilçam ünlüsü var mıdır?

Yeşilçam ve Türk sinemasıyla alakalı üniversitede bir TV programı yapmıştım. Meraklıyım. Yani bayağı bir araştırdım. Yeşilçam, Türk sinemasının kalbi, diyebiliriz.. Çok değerli işler yapıldı ve çok değerli sinemacıları, sanatçıları bize kattı. Şu da var çoğu zaman Fatma Girik’e benzetiliyorum. Hoş bir durum.

Oyuncu olmayı ne zaman istediniz? Küçüklüğünüzde böyle bir özleminiz var mıydı?

Çocukluğumdan beri. Bir dönem soru işaretlerim oldu. Spor, dans, müzik mi oyunculuk mu? Fırsatlar karşıma çıktı. Hayat çıkmış olduğumuz bu yolda başımıza gelenlerden ibarettir. İyi ya da kötüyü bilemeyiz ama seçeriz. Oyunculuk eğitimim için İzmit’ten İstanbul’a geleceğim yıl spor akademisine de girme şansım vardı.. Hatta boks maçlarına hazırlandım. Sonra asıl istediğimin aslında oyunculuk olduğuna karar verdim. Biraz da hayat bana bu konuda yardım etti.

Sanatçı bir aileden geliyorsunuz, bunun size yararı oldu mu, ne açıdan?

Seçtiğim işte beni anlamaları daha kolay oldu sanırım. Babamdan da eğitim aldım. Şan ve kanun… Ailem en büyük destekçim.

Bir çok genç, oyuncu olmak istiyor yine bir çoğu da okulunu okuyor. Ama bunu başaran çok az. Siz kısa sürede bu kadar film ve dizi de oynadığınıza göre diğer oyuncu adaylarına bu işin sırrını söyler misiniz?

Hayatta olmayacak bir şey yoktur. Gerçekten istemek, zaman vermek, sabretmek… Biz emek verelim karşılıksız kalmayacaktır. Doğru bir eğitim alt yapı için önemli, doğru zaman sabrın meyvesidir… Hiçbir şey hemen olmuyor bunu bilmek gerekli. Bir de kendinizi bir yere koyun. O görmek istediğiniz yerde olacaksınız. Umut güçlü bir duygudur. Umudunuzu kaybetmeyin.

Benim size sormadığım ama sizin izleyiciler için söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Şu an iki farklı projeyle vizyonda olmanın vermiş olduğu mutluluğu ve heyecanı yaşıyorum. Korku filminden sonra gülmek isteyenler olacaktır, işte size “Bende kal.“

 

Serdar Akbıyık
1967 yılında İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyal Antropoloji Bölümü'nü bitirdi. Erol Simavi Vakfı Gazetecilik Bursu'nu kazanıp iki yıllık eğitimden sonra Hürriyet Gazetesi'nde istihbarat muhabiri olarak mesleğe başladı. 1992 yılında Hürriyet Yazıişleri'ne geçti. 1993'te Spor Gazetesi'ni kuran grupta yer aldı. 1996'da Hürriyet Yazıişleri'ne döndü. 1999'da Star Gazetesi kuruluşunda bulunmak için Hürriyet'ten ayrıldı. 2000-2001 yıllarında Almanya'da Star Gazetesi'ni çıkaran grupta Yazıişleri Müdürlüğü yaptı. 2002'de Türkiye'ye dönüp Star Grubu'na bağlı olan ve yeniden yayımlanan Hayat Dergisi'nde görev aldı. Hayat Dergisi'nde ve Star Gazetesi'nde sinema eleştirmenliği yaptı. 2004 yılında Star Gazetesi Yazıişleri Koordinatörlüğü görevine getirildi. Halen Star Gazetesi İnternet Yayın Müdürlüğü ve sinema eleştirmenliğini sürdürmektedir. Star Gazetesi, Kral Müzik Dergisi ve internette çıkardığı Cinedergi'de sinema yazıları yayımlanmaktadır. 2007 yılında "Türk Sineması'nı Yönetenler" adlı yönetmenlerle yaptığı röportajları kapsayan bir kitap çıkardı.

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.