Son yılların yükselişteki yönetmenlerinden Denis Villeneuve bilim-kurgu türüne verdiği katkılar kadar suç filmlerine kazandırdığı filmlerle de adından söz ettirmeyi başardı. Bu filmlerin öne çıkanlarından biri de uyuşturucu kartelini odak noktasına alan Sicario filmi oldu. Hikayesi, atmosferi, deneysel çekimleri ve oyunculuklarıyla film o senenin en iyileri arasında gösterildi ve devam filmi de kaçınılmaz oldu. Soldado isimli bu filmde, ilk filmde olduğu gibi Benicio Del Toro ve Josh Brolin başrolde. Yönetmen koltuğunda ise değişiklik var. Koltuğa yeni oturan isim ACAB , Suburra ve TV serisi Gomorra gibi kaliteli işlerden tanıdığımız Stefano Sollima. Filmin çıkan fragmanları heyecan verisi ve Sollima aldığı emaneti layığıyla beyazperdeye taşıyacak gibi duruyor. Bunu yakın zamanda göreceğiz. Filmi beklerken boş durmayalım dedik ve 2010’lu yılların her yılından güzel bir suç filmini beraber hatırlayalım istedik.

Her Yıla Bir Suç Filmi

 The Town – 2010

Ben Affleck’in çoğu sinemasevere göre yönetmenliği oyunculuğundan daha iyidir. Bunun en önemli örneklerinden biri de kuşkusuz The Town. Soyguncuların aile gibi olduğu bir coğrafyada geçen film, rehin aldığı kadına tutku dolu hisler duymaya başlayan bir suçlunun hikayesine odaklanıyor. Atmosferi ve aksiyon sahneleri muhteşem olan film, Heat filmine saygı duruşunda bulunduğu çatışma sahnesiyle de adından söz ettirmeyi başarmıştı. Rebecca Hall ve bu performansıyla Oscar adayı olan Jeremy Renner’ın Affleck’e oyuncu olarak da harika katkı verdiği The Town, son yılların en iyi suç filmlerinden biri olarak listemize giriyor.

Drive – 2011

 Nicolas Winding Refn’in gösterildiği yılın en çok konuşulan filmlerinden biri olduğu Drive filmi, daha jeneriğinden itibaren seyirciyi yakalamayı başarıyor. 80’li yılların müzikleri, renkleri ve hatta yazı fontlarıyla filme giriş yapan Refn, ilerledikçe şiddet ögesini ön plana çıkarıyor ve izlerken kan donduran bir atmosfer sunuyor. Komşusuna aşık olan ve onun hapisteki kocasının kaçması için yardım eden bir sürücünün hikayesinin anlatıldığı filmde Ryan Gosling, Carrey Mulligan ve Bryan Cranston başlıca rolleri üstleniyor. Soundtrack albümüyle de oldukça popüler olan film o yıla damgasını vurmuştu.

End of Watch – 2012

Suç filmleri külliyatına hem yazar hem yönetmen olarak bolca katkı veren ve vermeye de son olarak Bright’la devam eden David Ayer imzalı film, iki polisin birbirleri ve peşlerinde olan suçlularla olan amansız mücadelesini anlatıyor. Gerçekçi yapısı, zaman mekan kullanımı ve çekim teknikleriyle ön plana çıkan film, hem yoğun bir aksiyon hem de amatör bir ruhla seyircisini kendine çekmeyi ve ekrana bağlamayı başarıyor.. Jack Gyllenhaal ve Michael Pena’nın harika performansları da eklenince film en iyi suç filmleri arasında kendine rahatlıkla yer buluyor.

The Wolf of Wall Street – 2013
Yaşayan en büyük yönetmen olarak adlandırılan Martin Scorsese son yıllarda hız kesmedi ve üretmeye devam ediyor. Şu sıralar muhteşem kadrolu The Irishman filmiyle uğraşan Scorsese 2013 yılında bizlere yine bir suç/drama başyapıtı hediye etmişti. En iyi film de dahil 5 dalda Oscar adayı olan film Wall Street’in arka yüzüne odaklanırken suçun bulaştığı her organizmayı da gözler önüne seriyordu. Bunu yaparken de nefessiz kalınan mizah anlarını kullanıyor ve film her yönden güçlü bir hal alıyordu. Bu performanslarıyla Oscar adayı olan Leonardo Di Caprio ve Jonah Hill’i izlemek bile başlı başına bir keyifken, Scorsese yine vizyonunu kullanıyor ve harika bir film ortaya koyuyor.

Nightcrawler – 2014

Sektörde senaryolarıyla tanınan Dan Gilroy’un ilk yönetmenlik denemesi olan Nightcrawler, hem kusursuz bir karakter anlatımı, hem de en sertinden bir medya eleştirisi barındırıyor. Hırslı, bir kariyer peşinde olan ve bunu geceleri işlenen suçları kaydedip TV’lere satmasıyla başarmaya çalışan bir adamın hikayesinin anlatıldığı filmde Jake Gyllenhaal ve Rene Russo karşılıklı olarak döktürüyor. Hem hırs, hem rating uğruna her yolun mübah olduğu bir ortamda kime ne kadar güvenebilirsiniz? İşte Oscar adayı senaryo da bunu anlatıyor ve film suç filmleri arasında ışıldıyor.

Sicario – 2015 

Yazımıza vesile olan ve bu ay devamını izleyeceğimiz Villeneuve filmi Sicario, ABD ve Meksika sınırındaki suç olaylarına, uyuşturucu ticaretine ve bunları çözmek isteyen idealist ama tecrübesiz polis memuruna odaklanıyor. Bunları yaparken de aksiyondan çok güçlü bir dram olarak karşımıza çıkıyor. Zaten Oscar adaylıkları olan görüntü yönetimi, kurgu ve müzik bunu resmileştirir nitelikte. Emily Blunt, Josh Brolin ve yıllar sonra harika performans sergileyen Benicio Del Toro filmin en güçlü yanları. Bakalım Soldado filmi, ilk filmin mirasını nereye taşıyacak.

Hell or High Water – 2016

Bankaya borçlanan ve evlerine konulan ipoteği kaldırmak durumunda olan iki kardeşin yaptıkları soygun ve sonrasının anlatıldığı film, modern western kalıplarını kullanıyor ve diyalogları ön plana alıyor. İki kardeşin peşine düşen şerif ise sorun yaratıyor. Chris Pine, Ben Foster ve Jeff Bridges oyuncular, David Mackenzie yönetmen ve yeteneklleriyle son yıllar yükselişe geçen Taylor Sheridan senarist. 4 Oscar adayı film soğuk ama etkili atmosferiyle izleyiciyi koltuğa çivileyen cinsten. Kesinlikle yılının en iyi, son yılların en iyi suç filmlerinden biri.

Woody Harrelson and Sam Rockwell in the film THREE BILLBOARDS OUTSIDE EBBING, MISSOURI.
Photo courtesy of Fox Searchlight Pictures. © 2017 Twentieth Century Fox Film Corporation All Rights Reserved

Three Billboards outside Ebbing, Missouri – 2017

Kızı öldürülen ve polis teşkilatını bir şey yapmamakla suçlayan güçlü bir kadının açtığı savaş, filmin hikayesini oluşturuyor. Bunu yaparken de ırkçılık ve taciz gibi konulara da el atıyor. Senaryosu ders niteliğinde olan filmin kurgusu da tadından yenmez güzellikte. Üç başrol oyuncusundan ikisinin Oscar aldığı ve sonuna kadar hak ettiği film, sadece suç filmleri değil genel anlamda da en iyiler arasında gösterilmeyi hak ediyor. Mizahı kuvvetli, draması güçlü ve hikayesi fazlasıyla dokunaklı olan film, izleyicinin kendisini sorgulaması için de önemli anlar vaat ediyor. Three Billboards outside Ebbing, Missouri önümüzdeki yıllar daha da çok konuşulacaktır.

 

Onur Kırşavoğlu
1982 İstanbul doğumlu. Baba mirası sinema sevgisini kendisini bildi bileli kalbinde taşıyor. 2008'de Kocaeli Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu'ndan 2017'de ise Anadolu Üniversitesi Medya ve İletişim Bölümünden mezun oldu. 2014 yılında Pera Sinema'da sinema eleştirileri yazmaya başladı ve hala aynı mecrada yazılarına devam ediyor. Daha sonra bir dönem Vagon Dergi'de yazıları yayımlandı. Aynı dönem Doğu Batı Dergisi'nde "Türk Sinemasının Çöküş ve Yükseliş Dönemleri" adlı makalesi yayımlandı. 2016 yılında Filmarası Dergisi ve Cine Dergi'de yazmaya başladı ve hala bu mecralarda severek yazmaya devam ediyor. Üç senedir Antalya Uluslararası Film Festivali'nde danışmanlık görevi üstleniyor ve bu görevine hali hazırda devam etmekte. Sinefoli adlı sinema programında bir sezon metin yazarlığı da yapan Onur Kırşavoğlu 2017 Ocak ayından itibaren Sinematürk sitesinin Genel Yayın Yönetmenliği görevini sürdürüyor ve yazıları / röportajlarıyla aktif kariyerine devam ediyor.

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.