Bu haftanın en iyi filmi İran yapımı, İnatçı Adam – A Man of Integrity. Hem Cannes’da ödül alan hem de Antalya Film Festivali’nde izleyici tarafından beğeniyle izlenen filmi kaçırmayın…

Muhalif sinemanın en iyi örneklerini gördüğümüz İran sineması yine böyle başarılı bir filmle kendinden söz ettiriyor. Yönetmen Mohammad Rasoulof çektiği her filmle İran’da yasaklanan ve mahkemelerce hapis cezasına çarptırılan bir isim. İlk filmi ile 6 yıl sinema çekmeme cezası alan, bu yıllarda küçük bir el kamerasıyla film çeken, sonra tekrar rejimin hedefi olan Mohammad Rasoulof bu hafta Türkiye’de vizyona giren İnatçı Bir Adam filmi yüzünden tekrar hapis cezası aldı ve pasaportuna el konuldu. Bu yüzden Antalya Film Festivali’ne katılamayan yönetmeni temsilen yapımcısı Antalya’daydı. Başrol oyuncusu Reza Akhlaghirad performansıyla Antalya’da En İyi Erkek Oyuncu ödülünü aldı. Filmin bu yıl Cannes Film Festivali “Belirli Bir Bakış” bölümünde de ödüle uzandığını hatırlatalım. Gelelim filmin çizgiüstü başarısının sebebine. İran sineması muhalif film örnekleriyle bilinen bir sinema. Onun için bu ülkede çekilip muhalif sinemanın örneği olmak büyük bir farklılık değil. Ama bu film muhalifliğini bilinen kısır bir politik durum üzerine kurmuş değil. Yozlaşma sadece İran’ın derdi olmamakla beraber dünya genelinde özellikle Batı’da her anlamda yaşanan bir gerçek. Siz deyin ticaret ben diyeyim politika ama en önemlisi insani unsurlarda yaşanan yozlaşma. Filmin odağında da bu var. Tabii ki yönetmen Mohammad Rasoulof yozlaşmayı anlatırken İran toplumunun geldiği noktayı topa tutuyor. Ama biraz tarafsız gözle bakarsanız, yani haçlı zihniyeti veya oryantalist bakış açısının dışında bir bakış açısıyla baktığınızda filmde anlatılan yozlaşmanın ne bir ülkenin ne de inancın tekelinde olmadığını görürsünüz. Filmin kahramanı idealist ve politik bir kimlik. Gençliğinde İran’da yaşananlar yüzünden topluma küsmüş, eşi ve tek çocuğuyla, Kuzey İran’ın uzak bir köyünde basit bir yaşam sürmeye başlamıştır. Borçlanarak, bankalardan kredi alarak bir japon balığı çiftliği kurmuş, onu işletmeye çalışmaktadır. Bu sırada devletle ve yerel yönetimle yakın ilişkileri olan özel bir şirket, yerel yaşamı tamamen kontrol altına almıştır. Ortaklar, şirketin varlığını ve kazancını arttırmak için, yerel çiftçileri ve küçük iş sahiplerini zorlayarak varlıklarını ele geçirmeye çalışır. Yaşadıkları baskı sonucu birçok çiftçi kendiliğinden bu yozlaşmanın bir parçası olur. Reza tekelleşmeye karşı verdiği mücadelede yolunu ve kendi değerlerini kaybetmemek için çabalarken, olduğu kişi üzerine de pek çok sorgulamaya girişecektir. Bu çatışmanın sonunda değişim Reza’yı da yutacaktır. Filmin insan onuru açısından büyük bir trajediyi anlattığı ortada. Fakat bunun dışında Antalya’da filmi seyrettiğimde aklıma eski Yeşilçam filmlerini getirdiğini söylemeliyim. Mesela filmdeki yerel şirketin sahibi kötü karakter bizim köy filmlerindeki kötü ağaya benziyordu. Yani sanki Erol Taş oradaydı. Yine filmde dürüst Reza’ya yardımcı olan ama bütün pisliğin altından çıkan karakter ise Züğürt Ağa filmindeki Kekeç Salman karakterinin bir yansımasıydı. Kekeç Salman’ı hatırlayıp Erdal Özyağcılar’a bir selam çakalım. Özünde baktığımızda çok iyi dediğimiz ve Cannes’da ödül alan böyle muhalif bir film ile toplumsal eleştirisi güçlü filmlerimizin arasındaki benzerliği görmek önemli sinemamız adına. Beni filme dair rahatsız eden tek şey filmdeki idealist karakterin finalde yenilmişliği kabul etmesi. Biliyorum geldiğimz noktada durum bu. Ama yönetmen Mohammad Rasoulof gibi gözükara bir muhalif bile yenilgiyi kabul ediyorsa geriye ne kalır bilemedim.

 

FİLMİN KÜNYESİ

Filmin orijinal adı A Man of Integrity

Yönetmen: Mohammad Rasoulof

Senarist: Mohammad Rasoulof

Oynayanlar: Reza Akhlaghirad, Soudabeh Beizaee, Nasim Adabi

Yapım: 2017, İran, 117 Dak.

Serdar Akbıyık
1967 yılında İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyal Antropoloji Bölümü'nü bitirdi. Erol Simavi Vakfı Gazetecilik Bursu'nu kazanıp iki yıllık eğitimden sonra Hürriyet Gazetesi'nde istihbarat muhabiri olarak mesleğe başladı. 1992 yılında Hürriyet Yazıişleri'ne geçti. 1993'te Spor Gazetesi'ni kuran grupta yer aldı. 1996'da Hürriyet Yazıişleri'ne döndü. 1999'da Star Gazetesi kuruluşunda bulunmak için Hürriyet'ten ayrıldı. 2000-2001 yıllarında Almanya'da Star Gazetesi'ni çıkaran grupta Yazıişleri Müdürlüğü yaptı. 2002'de Türkiye'ye dönüp Star Grubu'na bağlı olan ve yeniden yayımlanan Hayat Dergisi'nde görev aldı. Hayat Dergisi'nde ve Star Gazetesi'nde sinema eleştirmenliği yaptı. 2004 yılında Star Gazetesi Yazıişleri Koordinatörlüğü görevine getirildi. Halen Star Gazetesi İnternet Yayın Müdürlüğü ve sinema eleştirmenliğini sürdürmektedir. Star Gazetesi, Kral Müzik Dergisi ve internette çıkardığı Cinedergi'de sinema yazıları yayımlanmaktadır. 2007 yılında "Türk Sineması'nı Yönetenler" adlı yönetmenlerle yaptığı röportajları kapsayan bir kitap çıkardı.

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.