Kudret Sabancı’nın yönettiği Hürkuş: Göklerdeki Kahraman filmini büyük merakla bekliyordum. Çünkü bu tür filmlere Türk sinemasının çok ihtiyacı var. Bu filmin çekilmesi iyi ama biraz da kaliteyi artırsak…
Bir çok yazımda söyledim, bizim insanımızın,tarihimizin ve övünelecek gerçeklerimizin filmlerini yapmalıyız. Ülke sineması olarak bir sinema dili oluşturmak kadar kendi kimliğimizi de anlatan Türk filmlerini yapmamız önemli. Yani içerik ve şekil beraber gitmeli. Biz şekile takılmışız, içeriği tamamıyla boşlamışız. Tabii olay söylediğim kadar masumane değil. Özellikle milliyetçi ve vatan sevgisinden dem vuran filmlerin önünde entelektüel sınıfın yarattığı aşağılama engeli dikilmiş durumda. Bu yüzden de bazı iyi niyetli denemeler teknik ve sinemasal olarak yetersiz olsa da bizim desteğimizi alır. İnanın Vecihi Hürkuş gibi bir insan ABD’de yaşasaydı şimdi bütün dünya onu tanıyordu. Birçok belgeseli çekilmiş, büyük bütçeli tarihi filmleri Oscar adaylığının keyfini sürüyordu. Tamam biz bir Hollywood değiliz tabii ama kendi yağımız ile kavrulan bir sinemamız da yok değil. İyi kötü bazı denemelerimiz olmalıydı. Birkaç yıl öncesine kadar ne yazık ki bu tür filmler piyasada hiç yoktu. Şimdiyse Fetih 1453, Karaoğlan gibi bir iki filmimiz vizyona girdi. Hürkuş: Göklerdeki Kahraman filmini de bu iyi niyetli denemelerin bir uzantısı olarak görebiliriz. Evet iyi niyetli bir deneme, sanıyorum Türk sinemasının en çok bilgisayar kullanılan filmlerinden Hürkuş. Çoğu sahnesi yeşil perde önünde çekilip daha sonra bilgisayar yardımıyla tamamlanmış. Teknik olarak filmdeki çalışmanın çok başarılı olduğunu söyleyemem ama endüstrinin bu anlamda tecrübelenmesi sonraki filmler için yararlı olacaktır. İlk önce filmin konusunu kısaca anlatayım, Vecihi daha 16 yaşındayken 1. Dünya Savaşı’nda teyyareleri görmüş ve pilot olmayı kafaya koymuştur. Savaş dönüşü İstanbul’daki Teyyare okuluna yazılır. Çok geçmeden Kafkas cephesinde ilk uçuşlarını yapar. Burada bir Rus uçağını düşürerek tarihe geçer. İlk Rus uçağını düşürür ama daha sonra kendisi de Ruslara esir düşer. Azerbaycan bölgesinde bulunan Nargin adasındaki toplama kampına gönderilir. Mücadeleyi hiç bırakmayan Vecihi, Azeri kökenli Rus askerlerin yardımıyla bu adadan kaçar. İran üzerinden ülkeye gelir. Tekrar orduya katılıp savaşmaya devam eder. İngilizler’in İstanbul’u işgal ettiği sırada Vecihi’nin Kurtuluş Savaşı’na katılmasını sağlayan bir macera filmin önemli sahnelerinden. İngiliz kumandanın futbol sevgisini gören Vecihi kumandana bir maç teklif eder. 5 Türk, Hintli askerlerin yardımıyla 11’i tamamlar. Aslında amaç top oynamak adına sahayı düzleştirip uçakların havalanacağı bir yer yapmaktır. Bu sayede uçaklar kaçırılır ve Atatürk’ün ordusuna katılırlar. Bu sahnede Fenerbahçe’nin adının geçmesi de o dönemlerde General Harrington kupasını alan takımımıza bir göndermedir. Hem Vecihi Hürkuş’un özel hayatı, eşi hem de Kurtuluş Savaşı’ndaki etkisi filmde verilmiş. Belki biraz problem de buradan çıkıyor. Yönetmen Kudret Sabancı en az üç, dört film çıkacak hikayeyi sıkıştırmış ve iki saatlik bir film çıkarmış. Bu sıkışıklık yapımda belli oluyor. Son dönemlerde sinema oyuncusu anlamında Türk sinemasının bir darboğaza girdiğini söylüyorum. Çünkü diziler yüzünden bütün genç isimler tecrübelerini televizyonlarda ediniyor. Belki bu yüzden filmde Vecihi’yi canlandıran isim, oyunculuk tecrübesi olmayan Survivor şampiyonu Hilmi Cem İntepe olmuş. Performansı çok kötü değil. Ama ham bir oyunculuğa sahip olduğunu söylemeliyim. Gizem Karaca ise idare ediyor. Bu noktada oyunculara fazla yüklenemiyorum çünkü çoğunun olduğu gibi yönetmenin de yeşil perdede çekilen filmde bu anlamda tecrübe eksiği var. Bütün bunlar varsın olsun sonuçta önemli olan bizim bir kahramanımızın hikayesini sinemaya çekme cesaretinin gösterilmesidir. Kendi adıma yapımcılara ve kadroya teşekkür ederim.
FİLMİN KÜNYESİ
Yönetmen: Kudret Sabancı
Senarist: Savaş Korkmaz
Oynayanlar: Hilmi Cem İntepe, Gizem Karaca, Bora Akkaş, Miray Daner
Yapım: 2018, Türkiye