Mahallenin dibi!
Banu Bozdemir
Buğra Gülsoy ve Seyfi Teoman ilk yönetmenlik denemelerinde mahalledeki yabancı paranoyası ve önyargıların yargısız infazları getirdiği gerçeğini absürd bir dille hayatımıza sokuyor. Gülsoy ve Teoman senaryosunu birlikte yazdıkları filmde neredeyse tek mekanın izini sürerek ve ahlaki değerleri ‘kendi’ bakış açılarıyla yaratan insanların çıkmazları üzerine kilitliyor. Film ilk defa geçen yıl İstanbul Film Festivali’nde yarışmaya dahil olmuştu.
Film evli, çocukları olan ve kendilerince arkadaşlık duyguları ve değer yargıları olan üç adamın mahalleye yeni taşınan diğer bir adamın üzerinde kurdukları baskıyı kontrol edemeyip ellerine yüzlerine bulaştırdıkları, hatta o adamı sorgularken aslında kendi yanlışlıklarıyla hesaplaştıkları da aşikar bir hale geliyor. Filmin mahallede kadınlar erkekler arasında geçen etkileşimi, orta sınıfın yargısına yüklediği anlamlar açısından önemli olduğunu söyleyebiliriz.
Öncesinde bu üç arkadaşın doğru bir yolda olduğuna bizi inandıran film sonrasında mahalledeki insanların detayına indikçe mükemmellik denilen kavramdan iyice uzaklaşıyor. Mahalle bir ülkenin en küçük mikro birimlerinden biri olduğu için ülke gerçeğinin dibine indikçe o kadar umutsuz bir zincirler birimiyle karşılaşıyoruz. Gülsoy ve Teoman’ın yapmak istedikleri de bu, toplumsal katmanlar birbirine karıştıkça hoşgörümüzü yitirmemiz ve karşımızdaki insanı anlayıp dinlemeden paket etmemiz…
Film mahalleye indirgenmiş bir hikaye ama anlatım neredeyse bir evin bodrum katına sıkışıyor ve orada takılıp kalıyor. Filmde bir aksiyon var ama mekana sıkışmışlık duygusunu biraz fazlaca yaşatıyor diyebiliriz. Yani hikayenin sorgulama ve sonrasında dallanıp budaklanma durumu biraz uzuyor. Ama ikili bizi arada o daraltıcı mekandan çıkarıp kadınların dünyasına sokuyor. Biraz rahatladığınızı hissetseniz de arkasından gelen öykü yine bir umutsuzluk tabelası taşıyor. Bu da filmi gerçek kesit tadında dip bir duyguya bizi de bizi de bir an önce o atmosferden çıkmaya zorluyor.
Filme öncelikle iki oyuncunun oturup senaryolarını yazdıkları, yönettikleri ve oynadıkları bir film olarak bakmak lazım. Bu önemli bir hamle oyuncular için. Bir de ilk deneme. O yüzden fazla dibe çekmeden, filmin birtakım eksikliklerine takılmadan Mahalle’ye dalmanızı öneririm. Bir de kendi gerçekliğiyle hesaplaşan, herkesin ileri noktasını sorgulayabilen, hatta herkesin kendi içinde sakladığı kötücül sırlarına yaklaşabilen bir film olmuş Mahalle. Daha iyi, daha keskin olabilir miydi? Muhakkak ama bu haliyle de hiç fena değil.