Bu hafta vizyona giren Savaştan Sonra-Mudbound, Oscar adayı filmler içinde en beğendiğim yapımdı. Şansa bakın ki bu film ne En İyi Film de ne de En İyi Yönetmen de Oscar’a aday.

Oscar ödüllerinin standart kuralları olmadığını kanıtlayan bir filmle karşı karşıyayız bu hafta. Savaştan Sonra-Mudbound 4 dalda Oscar’a aday. En İyi Uyarlama Senaryo, Yardımcı Kadın Oyuncu, Görüntü Yönetmenliği ve Orijinal Müzik’te adaylığı kazanan filmin, En İyi Film ve En İyi Yönetmen’de aday olmaması anlaşılır gibi değil. Peki bunun sebebi nedir? Yani Akademi üyeleri bizden daha az mı sinema eğitimine sahip veya sinemadan anlamıyorlar mı? Yok tabii böyle bir şey. Tamamıyla politik sebepler yüzünden filmler aday olabiliyor veya olamıyor. Savaştan Sonra filminde ırkçılık ağır basarken ve bu yönüyle Oscar’a uygun bir yapıya sahipken savaş karşıtı söylemleriyle ABD’nin şu dönemine hiç de uymayan fikirler ortaya atıyor. İşte bu yüzden önemli dallarda Oscar’a aday gösterilmemiş bir film. Konusunu kısaca anlatalım, Mississippi’de, adaletsizliğin şiddetle sürdüğü yıllar. Kırsala göç etmek zorunda kalan Laura ve kocası Henry, çocuklarını yetiştirirken çiftlik hayatının zorluklarıyla yüzleşir. Nesillerdir çiftlikte çalışan Jackson ailesi ise sosyal yaşamlarında ırkçı ön yargılarla boğuşmaya devam etmektedirler. Aynı çiftliği paylaşan bu iki aileden iki genç erkek, Japonlar Pearl Harbour’a saldırınca savaşa giderler. Çiftliğin sahibi Henry’nin kardeşi pilot olarak savaşa giderken siyahi Jackson ailesinin büyük oğlu bir tank komutanı olarak orduya katılır. Savaş bu iki erkeği sonsuza kadar değiştirecektir. Almanlar teslim olduktan sonra yuvalarına dönen bu iki genç, travma sonrası stres bozukluğu yaşarken kadim ırkçılık sorunlarıyla da baskı altına alınırlar. Özellikle Jackson’ların büyük oğlu artık ırkçı sosyal kuralların altında ezilmek istememektedir. O savaşan bir asker olarak mücadele etmenin ne demek olduğunu, Avrupa’daki değişik şartlar sebebiyle de özgürlüğün tadını almıştır. Çiftliğin sahibi Henry’nin kardeşi ise zaten doğuştan vicdan sahibi bir insandır. Onun için babasının ırkçı geçmişi ve süren tavırlarıyla abisinin bu sosyal kurallara teslimiyetçi hali kabul edilemez. Hele abisinin eşi Laura ile yaşadıkları belli belirsiz beğeni işi iyice içinden çıkılmaz bir hale getirir. Sonunda bu olayların oluşturduğu düğüm kanlı bir şekilde çözülecektir. Son dönem Amerikan sinemasının nasıl çirkin bir dönüşüm içinde olduğu, başaşağı giden toplumu uyaran ve daha iyiye zorlayacak eleştirisel gücünü kaybettiğini hep yazdık. Savaştan Sonra filmi bütün bu eleştirilerimizin dışında bir yapım. Tam da sinema sanatının olması gerektiği kadar rahatsız edici ve geçmişte yaşanan haksızlıkları bugün adına hatırlatan yapısıyla uyarıcı bir film. Bence toplum adına sinemanın en büyük gücü ve işlevi de bu. Ama ABD öyle bir yuvarlanma içindeki kendi yarattığı değerleri de törpülüyor, bir nevi sansürlüyor. Filmin yönetmeni Dee Rees siyahi kadın bir yönetmen. Hollywood’taki siyahi sinemanın ABD’de yaşayan en bağımsız sinema olduğunu söylemeliyim. Geçen yıl Oscar’larda bir fırtına gibi esen Ay Işığı filmini hatırlayalım. O da çok çarpıcı ve eleştirel bir filmdi. Hollywood, Yahudi kökenlerinin sıkıştırdığı yerde yuvarlanırken, ABD bağımsızları terbiye edilmiş filmlerini üretirken sadece siyahi sinemanın toplumu rahatsız edecek gerçekleri çarpıcı bir şekilde söylediğini görüyoruz. Bakalım Savaştan Sonra’nın yönetmeni Dee Rees bundan sonra hangi filmleri çekecek? Ona bu şans verilecek mi? Filmin oyunculuklarından da biraz bahsetmek gerekiyor. Çiftlik sahibi Henry’nin eşini canlandıran Carey Mulligan bu rolüyle En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu dalında Oscar’a aday oldu. İyi bir performanstı. Ama diğer rollere baktığımda öyle iyi performanslar vardı ki sadece Yardımcı Kadın Oyuncu dalında adaylık hem filme hem de Çiftçi Henry’i canlandıran Jason Clarke ve ırkçı baba rolünde Jonathan Banks’e haksızlık oldu. Filmin iki başrolünü oynayan iki isim Garrett Hedlund ile Jason Mitchell de bu haksızlıktan paylarına düşeni almışlar. Kısacası Oscar’a bakmayın siz bu filme bakın.

 

FİLMİN KÜNYESİ

Filmin orijinal adı: Mudbound

Yönetmen: Dee Rees

Senarist: Virgil Williams

Oynayanlar: Garrett Hedlund, Jonathan Banks, Carey Mulligan, Jason Clarke

Yapım: 2017, ABD, 134 Dak.

Serdar Akbıyık
1967 yılında İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyal Antropoloji Bölümü'nü bitirdi. Erol Simavi Vakfı Gazetecilik Bursu'nu kazanıp iki yıllık eğitimden sonra Hürriyet Gazetesi'nde istihbarat muhabiri olarak mesleğe başladı. 1992 yılında Hürriyet Yazıişleri'ne geçti. 1993'te Spor Gazetesi'ni kuran grupta yer aldı. 1996'da Hürriyet Yazıişleri'ne döndü. 1999'da Star Gazetesi kuruluşunda bulunmak için Hürriyet'ten ayrıldı. 2000-2001 yıllarında Almanya'da Star Gazetesi'ni çıkaran grupta Yazıişleri Müdürlüğü yaptı. 2002'de Türkiye'ye dönüp Star Grubu'na bağlı olan ve yeniden yayımlanan Hayat Dergisi'nde görev aldı. Hayat Dergisi'nde ve Star Gazetesi'nde sinema eleştirmenliği yaptı. 2004 yılında Star Gazetesi Yazıişleri Koordinatörlüğü görevine getirildi. Halen Star Gazetesi İnternet Yayın Müdürlüğü ve sinema eleştirmenliğini sürdürmektedir. Star Gazetesi, Kral Müzik Dergisi ve internette çıkardığı Cinedergi'de sinema yazıları yayımlanmaktadır. 2007 yılında "Türk Sineması'nı Yönetenler" adlı yönetmenlerle yaptığı röportajları kapsayan bir kitap çıkardı.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.