Geçtiğimiz günlerde ekrana gelen Sen Anlat Karadeniz henüz ilk bölümüyle reyting sıralamasında üst sıralara yerleşeceğinin sinyallerini verirken bir yandan da eleştirilerin odağında yer aldı. Kadına şiddetin altını çizeceği belirtilen proje şiddet içeren sahneleri ve karakter özellikleri ile eleştiri oklarının hedefi oldu. Diziye genel çerçevede bakarak biraz üstüne düşünelim istiyorum. Genel olarak dizinin konusu şöyle: “Nefes ve Tahir’in imkansız aşkını konu alan dizide, geçmişte para karşılığı satıldığı adamın zulmünden kaçıp çocuğuyla birlikte Karadeniz’e sığınan Nefes’le, onu koruduğu için ailesinin büyük tepkisiyle karşılaşan Tahir’in hikayesine yer veriliyor.”
Dizinin Komedisi de Dramı Kadar Cömert
Sen Anlat Karadeniz, dram ağırlığı kadar komedi unsurlarıyla da ilk bölümden dikkat çekti. Eli yüzü düzgün, ilk bakışta seyri keyifli bir iş. Dizinin senaristleri son olarak Ver Elini Aşk’ta kalemine şahit olduğumuz Ayşe Ferda Eryılmaz ve Nehir Erdem. O dizide de diyaloglara bayılmıştım, henüz Karadeniz kültürüne ait özgün çok fazla deyiş duyamasak da ilerleyen bölümlerde bu eksiklerinde kapanacağını umut ediyorum. Ver Elini Aşk’ta Antep kültürüne doymuştuk zira… Şiddet gören kadının, kendisini zorla eve kapatan adamla evlenmemiş olması ve bunu anlatırken “Bana bir tek orada fikrimi sordular” dediği sahne muazzamdı. Bu sapkın birlikteliği evlilikle sözde meşrulaştırmadıkları için teşekkürü borç biliyorum. Dizide sorunlu mesajlar yok mu, tabii ki var, onlara birazdan geleceğim. Öncesinde mizansenlerin oldukça sıcak olduğunun, ailenin gerçekliğinin izleyiciye geçtiğinin altını çizmek istiyorum. İç karartan motivasyondan yoksun dramların arasında komedisi de gözyaşı kadar cömert dizinin, özlemiştik.
Öykü Gürman’ın Başına Talih Kuşu Konmuş
Dizinin o tartışılan sahnelerine gelmeden belirtmem gerek Öykü Gürman’ın canlandırdığı Asiye Kaleli karakteri fenomenleşecek şimdiden belli. Sinan Tuzcu ile partner olan Öykü Gürman henüz oyunculuğu ile partnerine yetişmeye çalışıyor olsa da enerjisi ve rolün kalibresi ile izleyicinin gönlünü kazanacak hiç şüphem yok. Rol o kadar keyifli ki, “Gürman’ın başına talih kuşu konmuş” demekten kendimi alamıyorum. Dizinin kare ası ile Mehmet Ali Nuroğlu, ne yalan söyleyeyim ekranda görmeyi özlemişim. Son sahnede ağzından salyalar saçarak öfkelendiği anlar dizinin en etkileyici performanslarını sundu. Alkışlar…
Biraz da Madalyonun Öteki Yüzüne Bakalım
Dizi için “erkek şiddet uyguladı ve o sahneler ekrana geldi” eleştirisi sıklıkla yapıldı, ben konunun çerçevesini biraz daha genişletmek istiyorum. Asıl sorunun şiddetin gösteriminin yanı sıra karakterle beraber şiddeti dışsallaştırmamız olduğunu düşünüyorum. Mehmet Ali Nuroğlu’nun başarıyla canlandırdığı Vedat Sayar karakteri tam bir psikopat olarak karşımızda. Kadını ve çocuğunu eve kapatan, kendisini istemeyen bir kadını rehin alan, korumalarla onu hapseden, sürekli şiddet uygulayan, kıskanç, takıntılı, uzun süre bu işkenceleri sürdürecek kadar saplantılı ve “sorunlu” bir karakter Vedat. Aslına bakarsanız dizide karakterler o kadar siyah ve beyaz ki, Vedat’ın dizide şeytani bir boyutta ele alındığını söylemem yanlış olmayacaktır. Vedat insani tüm bağlardan kopmuş, silah çeken, gözünü kırpmadan birine zarar veren gerçekten uzak bir karakter. “Her evde yaşanan şiddet” olaylarını ekrana taşıyacağı vaadiyle tanıtımları yapılan dizinin, ana karakterini bu kadar normalin uzağında şekillendirilmesinin dikkat çekici olduğunu düşünüyorum. Yıllarca “Trafik canavarı”, “enflasyon canavarı” tanımlamalarıyla dışarıya atfettiğimiz kötülüklerin üstesinden gelmenin asıl yolunun onların içimizde olduğunun vurgulanması olduğunu düşünüyorum. Siyah veya beyaz değil gri olduğumuzu, o canavarların içimizde yaşadığını kabullendiğimizde şiddete karşı rehabilite edici yöntemlerin geliştirilebileceğinden eminim. Özetle dizi misyonunu yerine getirir, şiddete karşı bir ünlem koyabilir mi derseniz, maalesef sanmıyorum.
Şiddet Sahneleri Can Acıttı
Üstelik dizide erkeğin kadının parmaklarını kırdığı bir sahne oldukça dramatik görüntülerle ekrana geldi. İlgi uyandırır, reyting getirir mi derseniz elbette şiddetin ekranda çekici olduğundan şüphe bile duyamayız ama içimiz cız etmedi desem yalan olur. Televizyonun eğitici, öğretici bir misyonu yok. Her türlü yasağa da baştan karşıyım, kamu spotu gibi diziler izlememiz anlamsız. Ancak her yıl binlerce insanın zarar gördüğü şiddet konusunda, şiddetin karşısında durulacağının ilanıyla hazırlanan bir dizide bu kadar alenen şiddetten nemalanılması da “yazık” dedirtti. Aslında ilan edilenin tam tersine hizmet edebilecek o şiddet sahneleri yalnız dizideki Nefes karakterinin değil, hepimizin canını acıttı.
Erkek Himayesinde Özgürleşen Kadın
Kadın ve erkek cinsiyet rollerinin altının çizildiği dizide, Vedat’ın zulmünden kaçan Nefes’in Karadenizli bir ailenin yanına sığınmasına tanık olduk. Ailenin cevvalliği ile “deli” addedilen oğlu Tahir Kaleli’nin genç kadına ilgisi tavrından belli olurken sahiplenici maço tavırları da ekrana geldi. Kadınla konuşmak için onu pazar yerinden kolundan çekerek götürmesi, sürekli emir kipi ile konuşması, adamlık ve Karadenizlilik üzerine ahkamları dikkat çekiciydi. Nefes de belli ki ilerleyen bölümlerde adamın bu tavırlarından etkilenecek. Etkilenecek de, insanın da sorası geliyor. Yahu kadın korunup kollanacak, daha aciz bir canlı olarak başka nasıl çizilebilirdi acaba? Belli dikbaşlı yapılmaya çalışılmış ama eli kolu bağlanmış karakterin, ne olurdu kadını biraz daha ayakları yere basan bir halde görseydik? Kadının zulümden kurtulması illa başka bir erkeğin himayesiyle mi mümkün canım izleyici? “Ben özgürüm” nidaları atan kadının yanında ilk andan itibaren bir adamın gölgesi mi olmalı? Tabii ki bu bir dizi, elbette aşk da olacak… O kadın kolundan çekiştirilmese, Tahir emir kipi ile konuşmasa ne eksilirdi aşktan? Karadenizli cevval adam bu kadın ile deliliğinden kendini azletse, kadınla beraber o da sıkışıp kaldığı “erkek adam”lık kimliğinden biraz olsun soyutlansa ne olurdu? Hele bir de bu adamın henüz ilk bölümden kadından hoşlandığının belli olması itici değil mi? Alt metinleri okuduğumuzda çok tehlikeli mesajlar çıkıyor, hele ki her gün kadınlarımızı kurban verdiğimiz şiddet hayatımızın ortasındayken…
Gelelim diziyle ilgili ufak notlara. Ağız kullanılan dizilerin en büyük sorunu oyuncuların her birinin başka bir ağız ile konuşması elbette. Sen Anlat Karadeniz’de de öyle… Herkes İstanbul ağzıyla konuşsa bile bu karmaşadan daha iyi olacak gibi geliyor bana. Bir de greenboxlı final sahnesi olmasaydı keşke… Karadeniz’in mükemmel manzarasını evlerimize getiren Osman Sınav ve Emre Kabakuşak imzasıyla beklenti yükselten dizinin ilerleyen bölümlerde mesajlarına da biraz daha dikkat edilmesini umuyorum. Yolun açık olsun Sen Anlat Karadeniz… Anlat da bin düşün bir anlat ne olur…
Gizem Kaboğlu – CineDergi Şubat 2018