Medya sektörünün uzman isimlerinden fark yaratacak bir eğitim alarak uluslararası projeler geliştirmeyi hala eden BAU Yapımcılık Atölyesi Koordinatörleri Erkan Büker ve Dorukan Acar ile konuştuk.
Yapımcılık Akademisi’ni gerçekleştirmek nereden aklınıza geldi?
Sektörün kamerası arkası ve önündeki yetkinliklerini, sektörün “iş” tarafına da yansıtmayı hedefledik. Esasen yapımcının işi, ürünün üretimi öncesi bütçeleme/planlama/fizibilite ve kasedin kapanması sonrası da gelir maksimizasyonu ve gider yönetimi. Bu alanlarda bilimsel ve pratik gerçeklere dayalı bir eğitim programı yaratmak istedik. Yapımcılık Akademisini bir yapımcının önündeki bütün değer zincirini düşünerek kurguladık. Sektörde işin yaratıcı tarafından bağımsız olarak işin endüstriyel tarafında gelişme potansiyeli olduğunu düşünüyoruz. Buradan yola çıkarak içerik üretimi, strateji, film fonlama, dağıtım, eğlence hukuku, teşvikler, yurtdışı satış, yan gelirler, pazarlama, TV dünyası, Pay TV dünyası, telekom medya entegrasyonu gibi bütün ana başlıklara dokunan bir program kurguladık.
Ne kadar zamandır sektörün eksikliklerini araştırıyorsunuz? Ve akademi hangi ihtiyaçtan doğdu?
Sektörün eksikleri ve ihtiyaçlarını uzun yıllardır sektörün içinde akademik ve saha içinde çalıştığımdan zaten devamlı yaşıyordum. Doruk da sektöre finans/yönetim danışmanlığı tarafından gelip de bazı farklı perspektifleri paylaştığında esasen gelişme potansiyelinin ve ihtiyacın çok ciddi olduğunu gördük. Sektörün temel sorunlarına bakarsak; dektörde özellikle kamera arkasında ve set çevresinde çok yetkin insan kaynağımız mevcut. Ancak olayın “iş” tarafında sektörün boyutlarından da kaynaklı olarak ciddi gelişme potansiyelimiz var. Film ve dizilerde kullanılan aksesuarların merkezi depolarda saklanmasından tutun, film stüdyolarımız ve platolarımıza kadar pek çok alanda kendimizi gelişmiş küresel ülkelerle kıyaslarsak, gelişme potansiyelimiz net olarak ortaya çıkacaktır. Ayrıca sektörün kural koyucu ve regülatörler lensinden de gelişme potansiyeli olduğu söylenebilir. Yurtdışında ihtal edilecek malzemelerden, yabancı sanatçı ve görevli çalıştırmaya kadar pek çok alanda bürokratik engeller mevcut. Son dönemde özellikle mevzuat anlamında Sinema Genel Müdürlüğü ve Kültür Bakanlığı önderliğinde ciddi anlamda pozitif gelişmeler görmüş olsak da, bürokrasimiz halen bir sorun.
Son olarak da sektördeki yapımcılardan dağıtımcılara, oyucunlardan mecra sahiplerine sektör paydaşlarında da sürdürülebilir mesleki gelişim aksiyonları ve bilime dayalı çalışma mantığında da bazı açıklar var. Toplum olarak güvene dayalı yaşayan bir toplum olduğumuzdan, yetkinlik bazlı tercihler yerine güven/tanıdıklık bazlı tercihler yaptığımızdan, işinin ehli olan sektör paylaşları ile her zaman çalışma fırsatı yakalayamabiliyorsunuz. Bütün bunlardan yola çıkarak yukarıda da ifade ettiğimiz üzere yapımcılıktaki bütünsel değer zincirini düşünerek bir program kurguladık.
Sektörde eğitimli yapımcıların olmasının ana faydaları ne olacak? Hedefiniz nedir?
Programın amacı, programı bitiren öğrencilerin değer zincirinin tamamı hakkında bilgi sahibi olmasını sağlamak; sektörün endüstriye dönüşümü için gerekli insan kaynağımızı yetiştirmek ve sürdürülebilir bir şekilde sektörün hem yerel hem küresel anlamda hak ettiği yere erişimine ön ayak olabilmek. Sonuçta halen film dünyasında toplam yıllık gelirimiz, orta büyük bütçeli bir Amerikan stüdyo filminden daha düşük ancak ciddi bir potansiyelimiz var. Bu potansiyelimiz ancak işini bilen, kuvvetli profesyoneller ve girişimcilerle realize edebiliriz. Hedefimiz sürdürülebilir sekilde bahsettiğimiz potansiyeli realize etmektir.
Ortalama her yıl kaç Türk filmi vizyona giriyor? Akademi ile bu oranı yüzde kaç artırmayı hedefliyorsunuz?
2005 senesinde 29, 2010 senesinde 66, 2015 senesinde 136, geçen yıl ise 151 Türk filmi vizyona girdi. Kısa film ve vizyon bulamayan festival filmelerine de göz önünde bulundurursak toplam 300 civari film üreten bir ülkeden bahsediyoruz. Üretim hızımız da yıllar itibari son 12 yılda 5 kat büyümüş durumda. Dolayısıyla sayısal olarak üretimde artış birincil hedefimiz değil. Hali hazırda vizyona giren işler de dahil filmlerin yüzde 80-85 civari ekonomik olarak yatırımlarını bile çıkartamıyorlar. Ayrıca dizilerimizde gördüğümüz yurtdışı satış performansını da filmlerimizde göremiyoruz. Bu bağlamda akademi ile nicelikten öte nitelik arttırmayı ve işin ekonomik döngüsünü daha sürdürülebilir kılmayı hedefliyoruz esasen.
Akademide dizi ve filmlerin yurtdışı satışlarıyla ile ilgili neler bulacağız?
Akademide içeriğin küreselleşmesi için yapılması gerekenleri, dünyadaki fuarları, alıcıları-satıcıları, kontrat tiplerini, vaka analizlerini, küresel alanda film/dizi satış dinamiklerini işin başlangıç noktası olan küresel terminolojilerden tutun, işin püf noktalarındaki dinamiklere kapsayan derslerimiz olacak. Katılımcılar program sonrası ana fuarlar, satış süreçleri ve satış modelleri hakkında genel bilgiye sahip olacaklar.
Görsel içeriğin, özellikle video içeriklerin popüler olduğu bir zamanda yaşıyoruz. Netflix gibi dijital izleme kanalları izleme alışkanlıklarını değiştiriyor. Bu tür platformlar yeni nesil yapımcıların serüvenini nasıl etkiliyor?
Burada 5 ana etki var:
Youtube gibi platformlar üzerinden içerik üretip yayarak içerik üreticiliğine ileryebileceğiniz bir dünyadayız. Bu da yapımcılığa / içerik üretimine giriş bariyerlerini aşağıya çekti. Içeriğine güvenen birçok birey bile küresel fenomen olabiliyor yani. Bu da yeni bağımsız yapımcılar yaratıyor.
Ayrıca, büyük yapımcılar / stüdyolar da yetenek avcılığını dijital mecralardan yapar hale geldiler. Bunun yanı sıra üretim modelleri de yeni dünya gerçekleri doğrultusunda hem teknoloji kullanımı, hem de üretici yetenek kullanımı anlamında çok daha dinamik ve değişik hale geldi.
Geleneksel reklam gelirleri ciddi anlamda düştüğünden geleneksel dağıtım modelleri baskı altına girdi. Bu da yapımcının gelir odaklanmasında yeni arayışlar düşünmesi gereğini ortaya çıkarttı.
Dijitaldeki içeriklerin tüketiminde korsan olasılığı çok daha yüksek olduğundan, içerik korumaya yönelik arayışlarda bir artış oldu.
Dijital dönüşümün tüketim üzerindeki etkisi, henüz yapımcı gelirlerine direk yansımış durumda değil. Halen ülkemiz gibi ülkelerde yapımcının yayın gelirlerinin önemli kısmını geleneksel TV kanalları sağlıyor. Bu ikilem hem medya kuruluşlarını, hem yapımcıları ve hatta telekom operatörlerini yeni iş modellerine ve ortaklıklara itti. Örneğin, Netflix gibi mecralar tamamen orjinal içerik üretimine odaklanarak, mecra operatörlüğünden içerik kütüphanesi sahipliğine geçtiler.
Eğitim programında dağıtım, yurtdışı satış, yan gelirler, telekom ve oyun sektörü entegrasyonu, yapay zeka, hukuk gibi konulara yer veriliyor. Bir yapımcı neden çok yönlü olmalıdır? Eğitim konuları ve içerikleri hakkında kısaca bilgi verir misiniz?
Yapımcının esas işi gider yönetimi ve gelir maksimizasyonu. Bu bağlamda yapımcı, hem içeriğinin yayınlanacağı mecraları, hem o mecralarda değişen ekosistemi, hem de ek gelir alanlarını bilmek durumunda. Oyun sektörü, telekom entegrasyonu, yapay zeka gibi konular bu bağlamda önemli. İçeriğin küresel dağıtımı, merchandising gibi bizim ülkemizin yeni yeni aşina olunan gerçekler de programımızda yer almaktadır. Esasen yapımcının hukuk, işletme, iletişim bilim dallarında temel donanımı tam, ilgili sektörel derinliği olması gerekir.Yapımcılık Akademisi bu perspektifte ders planlamasını yapmıştır. Programda Mars Dağıtım, Star TV, Kanal D, Blu TV, Türk Telekom, Turkcell, Matchpoint, ComScore, Dolby, Gamestar, Elmaalma, Insignia gibi sektörlerinde öncü kuruluşlardan üst düzey yöneticiler pratisyen eğitmenler olarak Bahçesehir Üniversite’sinin akademik kadrosu ile birlikte ders veriyor olacaklar.
Türkiye eskiden Brezilya dizileri tüketirken şimdi Brezilya’ya ve tüm dünyaya dizi satar hale geldi. Bu büyük bir başarı. Öte yandan birkaç sayılı yönetmen dışında Türk Filmleri uluslararası festivallerde görünür değil. Yapımcılar bu sürecin neresinde? Sinemamızın iyi yönetmenler kadar iyi yapımcılara da mı ihtiyacı var?
İçerik üreticisi olarak Türkiye dünyanın ilk 10 üreticisi arasında. Asya’da Çin, Hindistan ve Güney Kore, ABD, Almanya, Brezilya, Fransa, Nijerya ile birlikte en çok üretim yapan ülkelerdeniz. Tükettiğimiz içerik genel olarak yerel olduğundan, üretilen içerik de yerel hedef kitle için üretiliyor. Dizilerimizde yerel içeriklerin özellikle dönem dizileri, İstanbul ve Anadolu’nun bazı bölgelerinin ve/veya kültürlerinin yansıtıldığı kurgudaki işlerin küreselde de bir yansıması ve ilgi çekmesi var. Dolayısıyla dizilerimiz ve dizi sektörümüz dünyada da belirli bir bilinirlik ve saygı görüyor. Uzun metrajda ise özellikle komedi, drama, romantik temalı eserlerde içerik yerel olduğunda, küresel bir yansıma yakalmak daha zor oluyor. Nuri Bilge, Ferzan Özpetek gibi küreselde de belirli etki alanı olan sanatçılarımız olsa da film tarafında hali hazırda dizilerden gerideyiz. Burada iyi yönetmen, iyi yapımcı kombinasyonu ve küresel anlamda satılabilir ilgi çeken içeriğe ihtiyacımız var. Tek bacağı eksik bir masa ayakta duramıyor sonuçta.
Son olarak Erkan Bey, Bahçeşehir Üniversitesi sinema tv bölümünün bu projede nerede duruyor? Aktif bir platform mu yoksa bağımsız bir kuruluş olarak mı ilerleyecek?
Proje, Bahçeşehir Üniversitesi Kreatif Endüstriler Araştırma Merkezi şemsiyesinde tasarlanmış ve hayata geçmiştir. Dolayısıyla üniversitemiz bünyesinde aktif bir akademik platformdur. Ben Sinema-TV bölümü öğretim üyesi olmakla beraber, sektörel deneyimim ve gelecek perspektifi beklentimle, program tasarımcılarından biri olarak yer alıyorum. Sonuç olarak sadece bölüm olarak değil, İletişim Fakültemiz ve Üniversitemizle beraber projedeyiz.