Uzun süredir beklenen Arif V 216 vizyonda. Başlıktaki yorum abartılı gelebilir. Ama bu film Cem Yılmaz’ın hedeflediği sinemayı sonunda başardığı bir yapım…
Cem Yılmaz’ın komedyenliği ve şovu tartışılmaz. Sinemada ise bir çok iyi filmi var. Fakat o kadar savrulan bir sinematografisi var ki onun filmlerine gittiğinizde neyle karşılaşacağınızı bilemiyorsunuz. Tanıdığımız Cem Yılmaz’ın sinemadaki yansıması Gora, Arog, Yahşi Batı, Ali Baba ve Yedi Cüceler mi yoksa Her şey Çok Güzel Olacak, Hokkabaz, Pek Yakında mı? İşin içine bir de İftarlık Gazoz, Aşk Mevsimi, Şahane Misafir gibi hiç ondan olmayan filmler girince olay iyice içinden çıkılmaz oluyor. Haliyle izleyici bir Cem Yılmaz filmi nedir bunu bilemiyor. Filme gittiğinde neyle karşılaşacağını tahmin edemiyor. Sadece izleyici değil biz sinema yazarları da ne ile karşılaşacağımızı bilemiyoruz. Bunun bir başarı olduğunu savunanlar olabilir. Hatta Cem Yılmaz bununla övünüyor bile olabilir. Ama sinema için bu hiç de sağlıklı bir yapılanma değil. Bu ülkede Cem Yılmaz komedisi ve ince zekasıyla Cem Yılmaz oldu. Bu ülkenin Cem Yılmaz’ı sanatsal ve entelektüel bir soğukluğun ürünü değil. Tam tersi sıcak, komik ve hazır cevap olan bir isim. Söz konusu sinema olunca onun yapısına uygun olan absürt komedinin de en önemli temsilcisi. Bakın en iyi isimlerinden biridir demiyorum, ciddiye alınacak neredeyse tek isim. Absürt komedi bizim ülkemizde paramparça edilmiş, Monty Pyton’ların, Mel Brooks ve Zaz komedisinin kemiklerini sızlatacak versiyonları yayınlanmıştır. Öyle bir hal almıştır ki bu ülkede absürt komedi, bol küfür, kabalık ve saçmalığın ifadesi olmuştur. Halbuki absürt saçma anlamına gelmez. Şu an sinemada üreten komedyenler içinde gerçekten absürt komedi yapan tek isim de Cem Yılmaz’dır. Ama başta da dediğimiz gibi onun da tutarlı bir sinematografisi yoktur. Bütün bu iniş çıkışların içinde Çarşamba günü seyrettiğim Arif V 216, Cem Yılmaz’ın olması gereken sinemasının en doğru örneğidir. Hem dramatik sağlam bir yapısı vardır, hem de Cem Yılmaz’ın o kendine has komedisinin üzerine inşa edilmiştir. İlginç olan ise bu filmde birçok ünlü yıldızın yer alması ama bu riskli yapının hedefi tam 12’den vurmasıdır. Böyle bir başarı hem senaristin ki bu Cem Yılmaz’dır hem de yönetmen Kıvanç Baruönü’nün hanesine yazılır. Filmin başrolünde 2003 yapımı Gora’nın medarı iftarı Arif ve robot 216 bulunmakta. Cem Yılmaz böylece kendi sinema macerasının kökleriyle çok iyi bir bağlantı kuruyor. Bu bağlantı Arif V 216’da çokça seyrettiğimiz 1960’ların İstanbul’una ve Yeşilçam’a yaptığı göndermeler ile 2014 yapımı Pek Yakında’ya bağlanıyor. Yani bu film sinematografik olarak Cem Yılmaz’ın bütün sinema yolculuğunun eli yüzü düzgün bir şekilde damıtılarak sonuca ulaştığı bir nokta. Arif V 216’yı Cem Yılmaz’ın gerçek sineması olarak kabul ediyorum. Bu anlamda bundan sonraki filmlerini de çok merak ediyorum. Cem Yılmaz’ın senaryosunu yazdığı veya kendisinin yönettiği gerçek Cem Yılmaz filmlerine bir bakalım.
Herşey Çok Güzel Olacak (1998)
Ömer Vargı’nın yönetmenliğini yaptığı ve Cem Yılmaz ile birlikte yazdığı film 1990’ların en akıld akalan yapımlarından… Cem Yılmaz ve Mazhar Alanson’un sorunlu abi kardeş ilişkisini beyazperdeye yansıttığı bu özel filmde Nuri, gereksiz yere karıştığı bir kavga sırasında üç yıldır görmediği kardeşi Altan ile karşılaşır. Bu rastlantı; aradan geçen bunca zamandan sonra bu iki kardeş için sürpriz olmuştur. Birbirleriyle tamamen zıt iki karakteri simgeleyen bu kardeşler kaderin oyunu sonucu başlarına birtakım belalar saracak ve soluğu güneyde alacaklardır…
G.O.R.A (2003)
Ömer Faruk Sorak’ın yönettiği filmin senaristi Cem Yılmaz. Kurnaz ve genç bir adam olan Arif, bir kasabada halı satarak yaşamını sürdürmektedir. Genelde yaşadığı bölgedeki insanlar, kendisini hafif üç kağıtçı bir tip olarak bilirler. Bir gün Arif’in dükkanına gelen yabancı müşteriler, ona hayal bile edemeyeceği bir deneyim yaşatır. Gelenler aslen uzaylılardır ve bu uzaylılar tarafından kaçırılan Arif, bambaşka bir gezegene götürülür. Arif, karakterine uygun bir biçimde bu gezegenden kaçıp kurtulabilmenin türlü yollarını aramaya başlar.
Hokkabaz (2006)
Cem Yılmaz’ın Ali Taner Baltacı ile birlikte yönetmenlik koltuğunu paylaştığı Hokkabaz’da çocukluğundan beri sihirli şeylere ilgili duymuş olan İskender, dikiş tutturamamış genç bir adamdır. Israrla kendisinin bir sihirbaz olduğunu iddia etse de, yakın arkadaşı ve yoldaşı Maradona haricinde hiç kimse bunu kabul etmez ve küçümseyerek onun bir hokkabaz olduğunu iddia ederler. İskender’in babası Sait de, evladından utanmaktadır. Oğlunu hiç bir zaman takdir etmez, çünkü o da oğlunun yaptığı işten gurur duymamaktadır.
A.R.O.G (2008)
Ali Taner Baltacı ile Cem Yılmaz’ın yönettiği A.R.O.G: Bir Yontmataş filminde G.O.R.A gezegeninde tutsak olan Arif’e büyük kin besleyen Komutan Logar, onu zaman makinesiyle bir milyon yıl öncesine gönderir. Taş Devri insanları, dinozorlar ve prehistorik kuşların yer aldığı komedide Arif’in komik serüvenleri tüm hızıyla devam eder.
Yahşi Batı (2009)
Ömer Faruk Sorak’ın yönettiği filmin senaristi Cem Yılmaz. 19. Yüzyıl’da özel bir görev kapsamında padişah tarafından Amerika’ya gönderilen iki Osmanlı yetkilisi Aziz Bey ve Lemi Bey trenle yaptıkları yolculuk esnasında yanlarında taşıdıkları değerli elması, treni durduran haydutlara kaptırırlar. Sonrasında hem elması bulmak hem de çalınan paralarını toparlamak için para kazanmanın yollarını arayan ikili dönemin revaçta olan işlerinden birine atılırlar. Kasabalarda aranan azılı suçluluların peşine düşüp ödül avcısı olan ikilinin maceralı yolculuğu sadece bunlarla sınırlı kalmaz. Yaşadıkları kasabada başlarına türlü dertler açan ikiliyi fazlasıyla eğlenceli maceralar beklemektedir.
Pek Yakında (2014)
Yönetmenliği ve senaryosu Cem Yılmaz’a ait olan yapımda hayatını korsan DVD’cilik ve beraberindeki birtakım kanunsuz işlerle kazanan Zafer, bir gün karısından büyük bir posta yer ve anlar ki bu işleri bırakmazsa evliliği bitecekir. Kanunsuz işlere zinhar tövbe eden Zafer, ailesini geri kazanmak için figüranlık yaptığı eski ‘oyunculuk’ günlerine geri döner. Amacı o günlerden gelen sinemacı dostlarıyla yeniden bir ekip oluşturmak ve 1970’lerden beri çekilememiş fantastik bir proje olan “Şahikalar-Kötülüğün Sonu” adlı filmi içekmektir. Fakat kurduğun ekibin yetenekleri de bir notkada gelir takılır.
Ali Baba Ve Yedi Cüceler (2015)
Yönetmenliği ve senaryosu Cem Yılmaz’a ait olan yapımda Ali Şenay ve kayınbiraderi İlber, bahçe süsü olarak cüceler tasarlayıp satan iki “iş adamıdır.” İç pazardaki girişimlerinde başarısız olup, Şenay Cüccaciye markası atında kurumsallaşıp yurt dışına açılmak isteyen ikili, soluğu Sofya’da düzenlenen bir bahçe fuarında alırlar. Tamamen tesadüf bir yanlış anlaşılma sonucu büyük mafya lideri Boris Mancov’un adamlarına bulaşan Şenay ve İlber, kendilerini kedi-fare oyununu andıran bir insan avının göbeğinde bulurlar!