Efendime söyleyeyim, 71 yaşındaki Yavuz Turgul ile 76 yaşındaki Şener Şen’in, yedinci ortak projesinde, Yol Ayrımı filmini, Muhsin Bey, Eşkıya, Gölge Oyunu’nun altına, Yürek Yarası ve Av Mevsimi’nin üstüne koyarım, Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni’nin ise kıvamında ve ayarında derim, geçerim, haliyle kendimce… Eyyy Yavuz Turgul, filmlerin arası, hiç yedi sene mi sürer diye topa sert girecektim, sonra Eşkıya ile Yürek Yarası arasındaki dokuz yıllık boşluk geldi aklıma, hımmm dedim, eee adamın tarzı bu, cici keyfi nasıl isterse, öyle olur, Onur Ünlü gibi, senede dört film mi çeksin, yahu bant sistemi mi bu, şu sayıda ürün, şu zamanda geçsin diyelim. Tüketim malzemesi falan değildir sinema, günümüzde öyle görünse de, kalıcılık esastır gardaşım, bir film, kesinkes vizyona sığmamalıdır.
Av Mevsimi sırasında, öfkeli bir yazı yazmamın sebebiyse, bu bir polisiye türüdür şeysine kafayı takmış olmamdı, bu sebeple, beş senede böyle senaryo mu kaleme alınır, insan beş senede, üniversiteyi bitirir be demiştim, çünkü finale giden yollarda, gizemi erken çözmüş, dedektife bırakılacak işi, bir sinemasever olarak üstlenmeyi, hoş karşılamamıştım. Hala aynı fikirdeyim, belirteyim.
Aslında Cannes’da Altın Palmiye alan Ruben Öslunt’un Kare (The Square) filmi hakkında yazacaktım, kendimi birden Yol Ayrımı’nda buldum, fena da olmadı hani, benzerlikleri de var üstelik. Öncelikle ikisi de maşallah iki buçuk saat sürüyor, sonrasında zenginlerin samimiyetsiz, soğuk ve acımasız hayatlarına pencere açıyorlar. Nasıl eleştirdiklerinden daha önemli olan, eleştiriyor olabilmeleridir elbette, bu bağlamda, vurun hayatı hepimize zindan eden, açlıkları asla doyman, dünyayı kendilerinden ibaret sanan varsılların kafasına kafasına, ellerinize sağlık!
Yol Ayrımı’nın hayli uzun süresi boyunca, asla sıkılmamış olmam, saatime bakmayı dahi düşünmemem, benim için artı değerdir, buna filmin akıcı ve kendine çeken hali nedendir, yapıt, yürüyor, yok, eski sinema anlayışı, yok, ne gereği vardı, yok, yönetmen jübile yapmış, yok, Şener Şen, korkuyor, film seçiyor, bunlar aslında hep hikâye, gerçekten önemli olan, iki sinema insanının, 30 senedir, ortak düşler kurması, her türden olumlu-olumsuz eleştirinin, laf geçirmenin, akıl öğretmenin bu birlikteliği bozamamasıdır, en nihayetinde… Yurttaş Kane ve Bisiklet Hırsızları göndermeleriyse iyi olmuş, güzel olmuş, isabet olmuş. Rehber yapıtlar, asla unutulmamalı, onlardan feyz almalı, ezber bozan eserlere giden yol, çünkü kült ve klasik yapımları anlamaktan geçiyor. Hiç mi itirazın yok be adam diye sorarsanız, tonla var diye yanıtlarım, lakin siyasete gireriz, mesele uzar, acımasız bir zenginin vicdan ayaklanması, ancak masallarda olur, gerçek hayat ise bambaşkadır, binlerce senedir, yoksulun sömürülen emeği, çalınan hayatı, dökülen kanı, buna şahittir.
Memleketin yaşayan en iyi ve en büyük aktörlerinden Şener Şen’e eşlik eden oyuncu kadrosu Çiğdem Selışık Onat, Rutkay Aziz, Nihal Yalçın, Mert Fırat, Tilbe Saran, Ruhsar Öcal, Defne Kayalar, Şerif Erol da rollerinin hakkını veriyorlar, filmde oynayan bisikletler ve köpek arkadaş ise elbette favorim.
Yol ayrımında, her zaman az kullanışmış olanları seçmek gerek, otobana çıkmaya lüzum yok, çünkü anayolda, saçma sapan komediler, ucuz dramlar ve sanat adına yapılan saçmalıklar var, tali iyidir iyi.