“Ne ölüme ne ölüne! … Bundan daha mutlu olamam dediğin anda dönmem dediğin eve dönersin!”
Çukur adlı dizi Show TV ekranlarından pazartesi akşamları izleyiciyle buluşmaya başladı. İlk bakışta senaryosundan çok oyuncu kadrosu ile dikkat çekmeyi başaran Çukur’un kadrosunda kimler yok ki? Aras Bulut İynemli (Yamaç), Dilan Çiçek Deniz (Sena), Ercan Kesal (İdris Koçovalı), Perihan Savaş (Sultan), Rıza Kocaoğlu (Aliço), Öner Erkan (Selim), Erkan Kolçak Köstendil (Vartolu) ilk akla gelen isimlerden. Bu arada ilk bölümde konuk olan Bülent Ersoy süprizini de unutmamak lazım. Ufak tefek kusurlar, göze batan noktalar olmakla birlikte oyunculuk performansı açısından çoğu izleyici gibi bende Aras Bulut İynemli ve Erkan Kolçak Köstendil’in başarılı karakterizasyonunu görmezden gelemem. Vartolu bir antikahraman olmasına rağmen şimdiden izleyiciler arasında hayranları oluşmaya başladı bile. Bunu söylemek için erken olsa da Çukur’un bu tempoda ilerlemesi halinde çok sayıda izleyiciyi içine çekeceğini söylemek hiç yanlış olmaz diye düşünüyorum
Özellikle Godfather’a, Narcos’a olan benzerlikleri ile bir grup izleyicinin sert eleştirilerine maruz kalan dizinin hikâyesi Koçovalı ailesi ve bu ailenin kontrolünde, korumasında bulunan Çukur adlı mahallede geçen olaylar çerçevesinde ilerliyor. Kendi iç dinamikleri ile yaşayan mahallede kudretli, cömert, ilkeli aile reisi İdris Koçovalı’nın sözü kanun niteliği taşıyor. Mahalleli keyifle hayatını sürdürürken Vartolu sahneye çıkıyor ve uyuşturucu işi yapmak için Koçovalılarla anlaşmak istiyor. İdris ilkeleri gereği karşı çıkınca Vartolu ve Koçovalılar arasında savaş başlıyor. Koçovalılar’ın işlerin idaresini elinde tutan oğlu Vartolu’nun adamları tarafından öldürülüyor. Oğlunun ölümü ve daha önemlisi diğer oğlu Selim’in bu konudaki yalanı ile yüzleşmek İdris’e ağır geliyor ve felç oluyor. Oğlu Selim’in aile reisi olamayacağının farkında olan Sultan, ailesinin yaşam biçimini benimsemediği için yıllar önce babasıyla ettiği kavganın ardından evi terk eden oğlu Yamaç’ı aileyi bir arada tutmak için eve geri getirir. Ailesinin başına gelenleri duyan Yamaç bir gün öncesinde Paris’de evlendiği Sena’yı otel odasında tek başına bırakarak Çukur’a geri dönmek zorunda kalır. Esas oğlanın Çukur’a dönmesiyle hikâyede heyecan tırmanır. Yamaç her ne kadar inkâr etse de İdris’in ve dolayısıyla Çukur’un çocuğudur. Bastırdığı Koçovalı kimliği çok geçmeden açığa çıkar ve bu durum Vartolunun bu savaşı kolay kazanamayacağının göstergesidir. Bu süreçte taraflar birbirlerine zarar vermek için birçok girişimde bulunup çoğunlukla karşılıklı başarı elde ediyorlar, ancak işin ilginç ve dolaysıyla dizinin gerçekten uzak yanı bunca olay yaşanmasına rağmen hiç polis görünmez. Sen gündüz gözüyle gelip ev bombalayacaksın, kahve tarayacaksın olay polise intikal etmeyecek. Olacak iş mi? Tamam anlıyorum hikâyede kuralları koyanlar belli ama en azından lafta da olsa akla gerçeğe yatkınlık için olması gerekmez miydi?
Koçovalıların Çürük Elması Selim…
Henüz dizide kimse fark etmese de izleyici ile paylaşılan gerçek, ailenin asabi görünen ama korkak olduğu gün yüzüne çıkan oğlu Selim’in çürük elma olduğudur. Selim babasının kararına rağmen Vartolu ile anlaşmış devamında Vartolunun abisini öldürtmüş, babasını öldürtmeye teşebbüs etmiş olmasına rağmen bu anlaşmadan vazgeçmemiştir. Bir yandan Vartoluya ailesinden uzak durması için tehditler savururken diğer yandan ona kurulacak pusunun haberini uçurmakta ve Yamaç’ın geri döndüğüne ilişkin bilgiyi vermekte geri kalmamıştır. Yamaç’ın Çukur’a döndüğü ilk günlerde yaşadığı şaşkınlığı üzerinden atıp ailede söz sahibi olma yolunda hızla ilerlemesi Selim’i daha hırçın bir adam haline getirir ki bu da onun uzun solukta Vartolu ile işbirliğine devam ederek ailesinin ve Çukur’un felakete sürüklenmesinde rol oynayacağının işaretidir.
Delidolu Aşk…
Dizinin en iyi noktalarından bir tanesi Yamaç ve Sena aşkı. Yerinde oyuncu seçimi ve oyuncular arasında ki uyum dizinin enerjisini olumlu yönde etkiliyor. Yaşadıkları duygu öyle gerçekçi duruyor ki izleyicinin aklına 5 günde bu kadar fazla şey paylaşmaları ve evlenmeleri mümkün mü? Sorusu pek gelmiyor. İzleyici onların aşkını izleyip katarsis yaşamanın tadına doyamadan Yamaç sessiz sedasız terk edip gitmek zorunda kalıyor. Yamaç’ın Sena’yı bırakıp gitmesinin ardından Sena önce yıkılıyor, ardından onu aramaya başlıyor. Bir şey bulamayınca da ümitsizliğe kapılıp ailesinin yanına İzmir’e gidip babasından yardım istiyor. Görüyoruz ki bizim esas kızın ailesinde de kendi içinde ciddi fırtınalar kopuyor. Yabancısı gibi duran anne ile yaşadığı tartışmanın ardından evine dönecek olan Sena’nın babası ona Koçovalı ailesi ile ilgili bildiklerini anlatıyor. Sonrasında anne ve baba arasında geçen diyalog ailenin karanlık işler yapma ihtimali olan bir oğlunun varlığına ilişkin ipuçları serpiyor izleyicinin aklına. Ne yalan söyleyeyim benim aklıma bu oğlanın Vartolu olabileceği ihtimali bile gelmiyor değil. Sena ve ailesinin geçmişinde ki karanlık perdesi bir kenarda dursun Yamaç’ın görmeye gittiği Sena’nın evi taranıyor ve bunun üzerine Yamaç zorla Sena’yı yanına alarak Çukur’a dönüyor.
Olaylar… Olaylar… Olaylar…
Çukur’da akıbetini merakla beklediğim olayların başında Selim’in ihanetinin ne zaman açığa çıkacağı, ardından Sena ve ailesinin sırları ile tabiî ki Yamaç ve Sena aşkının nereye sürükleneceği geliyor. Bunların yanı sıra İdris’in yıllardır bitmeyen büyük aşkı ve gazeteci kızın bununla bir ilgili olup olmadığı merakımı cezbeden diğer bir konu. Çukur’da neler olacak izleyip hep birlikte göreceğiz.
NERGİZ KARADAŞ