Özellikle 2000’li yıllardan itibaren yer aldığı projelerle adından sıklıklı söz ettiren Çetin Tekindor, bu ay iki sinema filmi ile birlikte beyazperdeye dönüş hazırlığı yapıyor. Nihat Turak’ın yönetmenliğini yaptığı Babam ve Oscar adayı filmimiz Ayla, onun 6 yıl sonra dönüşünü müjdeleyen projeler.
Esasen Çetin Tekindor için, hüznü adeta damarlarında yaşayan, karizmatik duruşuyla büyüleyen ve insanın içini titreten sesiyle, günümüzün en çok aranan oyuncularından biridir diyebiliriz. Her ne kadar kendisini sıklıkla televizyon ekranlarında görsek de, ne yazık ki beyazperdede belirli aralıklarla karşılaşıyoruz. Biz de bu vesileyle, usta oyuncunun yer aldığı ve kariyerinden en iyi kesitleri bizlere armağan ettiği filmleri sizler için listeledik. Gelin, Çetin Tekindor ile bu ay sinema salonlarında buluşmadan evvel, onun yaptığı harikulade filmleri bir çırpıda hatırlayalım.
Kaçamak (Başar Sabuncu-1987)
Çetin Tekindor ismini daha geniş kitlelere duyuran ve deyim yerindeyse markalaştıran film olan Kaçamak, ilginç konusu ve seyre değer yapısı ile dikkatleri üzerine çeken bir film. Bir adam ve bir kadın, ölüm haberini aldıkları eşlerini teşhis etmek için çağırılırlar. Ancak ne var ki, ölen iki şahıs sevgilidir ve eşlerini aldatmaktadır. Bu dakikadan itibaren hem eşlerini kaybetmiş olmanın getirdiği acı, hem de aldatılmış olmanın verdiği hüzünle hayata tutunmaya çalışan iki bireyin yakınlaşmasını merkezine alan Kaçamak, bir yandan da toplumsal tabuları kendi bildiği yoldan eleştirmeyi es geçmiyor.
Yönetmenliğini sinemamızın ustalarından Başar Sabuncu’nun üstlendiği ve yer yer onun kara mizaha çalan üslubundan de kesitlere rastlayabileceğimiz Kaçamak, buna rağmen realist yapısından ödün vermemeyi de başarmaktadır. Özellikle aldatılmış olmanın verdiği buhranı, sonrasında atılacak hızlı adımlarla bağdaştıran film, izleyeni bir an olsun sıkmayan bir duruşuyla takdir toplamayı başarıyor. Çetin Tekindor’un başrolü, dönemin gözde oyuncusu Müjde Ar ile paylaştığı yapım için, 80’lern kıyıda köşede kalmış leziz işlerinden biri yakıştırmasını da rahatlıkla yapabiliriz.
Karşılaşma (Ömer Kavur-2002)
Sinema tarihimizin en önemli figürlerinden biri olan ve çektiği her filmle takdire şayan işlerin altına imzasını atan Ömer Kavur, son filmini ne yazık ki 2002 yılındayken çekebilmiştir. Uğur Polat, Lale Mansur, İsmail Hacıoğlu ve Çetin Tekindor’un başrolleri paylaştığı film, ölümle yaşam arasında giden hikâyesi ve etkileyici kurgusuyla dikkat çeken bir iş.
Filmin konusuna değinecek olursak; Sinan ile Mahmut, ölümcül hastalıkla boğuşan ve bu süre zarfında katıldıkları bir terapi seansında tanışan iki kişidir. Sinan yakın zamanda oğlunu kaybetmiş ve bu nedenle kendisine suçlayan bir mimarken, Mahmut ise ölümü bekleme konusunda korkuları olan mafya babasıdır. Bu noktada Mahmut’un yeni tanıştığı Sinan’dan tek bir isteği vardır; kendisini öldürüp, acısına son vermek! Tam da bu süre zarfı içerisinde Mahmut’un bir cinayete kurban gittiği haberinin gelmesi, Sinan’ı bambaşka bir maceraya doğru sürükleyecektir. Sinan artık, ölümle-yaşam arasında gidip gelen, yaşama dair türlü çıkarımlara erişeceği sonu gözükmeyen bir tünelin içine girmiştir.
Ömer Kavur’un minimalist anlatımının anbean hissedildiği Karşılaşma, aynı zamanda büyüsüne ortak eden kurgusuyla da dikkat çeken bir iş. Tabii bu noktada senaryonun altına imzasını atan Macit Koper’e ve üzerine düşeni fazlasıyla yerine getiren oyunculara da hak ettiği övgüyü vermek gerekir. Özellikle Çetin Tekindor’un kendisine biçilen süre zarfı içerisinde çizdiği “Sert adam” imajı ve karakterin ölüme yakın duruşunun, olanca gerçekçiliği ile resmedilmesi, filme karşı oluşan hayranlığı iki katına çıkaran hususlar olarak belirmektedir.
Anlat İstanbul (Ümit Ünal, Selim Demirdelen, Kudret Sabancı, Yücel Yolcu, Ömür Atay-2005)
Birbirinden farklı gözüken, ancak çorap söküğü misali birbirine bağlı olan beş farklı hikâyenin kesişmesini aktaran Anlat İstanbul, deyim yerindeyse tam bir İstanbul masalı olarak huzurlarımıza gelmektedir. Bu masalda kimler kimler yok ki? Klarnetçi, hayat kadını, mafya babaları, paşalar, kaçakçılar ve daha niceleri… Ya da bir başka değişle İstanbul’un ta kendisi, filmin hikâyesini oluşturmaktadır.
Anlat İstanbul, merkezine aldığı bu koca şehirde karşımıza çıkması muhtemel insanları, birbirine bağlı olaylar çerçevesinde resmediyor ve izleyenlerine tadına doyulmaz bir seyirlik armağan ediyor. Esasen filmde tüm hikâyelerin çıkış noktasını oluşturan hadise, Çetin Tekindor’un hayat verdiği Kral lakaplı mafya babası İhsan’ın öldürülmesi ile meydana geliyor. Yer altı dünyasının nam salmış ve kolu her yere uzanan mafya babasının vurulması, birçok farklı hadiseyi de beraberinde getiriyor. Esasen bu noktada Çetin Tekindor’un tam bir görev adamı olduğunu dile getirebiliriz. Her ne kadar filmde kısa sürede yer alsa dahi, hikâyeye olan katkısı ve ayakları yere sağlam basan duruşu ile bir kez daha ona hayran gözlerle bakmak kaçınılmaz bir süreç halini alıyor.
Beş farklı yönetmenin, beş farklı masalı dile getirdiği Anlat İstanbul, birbirine bağlanan hikâyecikleriyle izlenmeyi fazlasıyla hak eden bir film. Altan Erkekli, Erkan Can, Nejat İşler, Güven Kıraç, Nurgül Yeşilçay, Fikret Kuşkan, İsmail Hacıoğlu ve Çetin Tekindor gibi birçok başarılı oyuncuyu bünyesinde barındıran filmin senaryosu ise, usta sinemacı Ümit Ünal’a ait.
Babam ve Oğlum (Çağan Irmak-2005)
Çağan Irmak sinemasını daha geniş kitlelere tanıtan Babam ve Oğlum, 2000’li yıllardan sonra üretilen en popüler filmlerimizden de biri. Bünyesinde barındırdığı darbe hesaplaşması ve bunu harmanladığı aile kavramı ile dikkat çeken Çağan Irmak, hüznü beraberinde getiren anlatım tarzıyla da dönemin en ses getiren filmlerinden birine imza atmıştır.
Özellikle Çetin Tekindor’un şimdiden efsaneler arasına adını yazdıran “Benim Yüzümden” sahnesi ile hafızalara kazınan Babam ve Oğlum, her ne kadar yer yer ajite etse de, izleyenin bam teline dokunan özgün yapısıyla fark yaratmayı başaran bir iş. Keza bu noktada filmin senaryosu kadar güçlü bir yönü varsa, onun da Çetin Tekindor’un hafızlardan çıkmayan performansı olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Nitekim usta oyuncu, hüznü adeta yaşayan duruşuyla filmi bu denli etkileyici kılan en önemli unsur olarak öne çıkmaktadır. Tabii bu noktada onu dramatik anlatımıyla destekleyen Çağan Irmak ve yaşından büyük bir oyunculuk sergileyen Ege Tanman’ın da hakkını teslim etmek gerekir. Kısacası, sevelim yahut eleştirelim, hiçbiri Babam ve Oğlum’un Çetin Tekindor’un omuzlarında yükselen üst düzey bir drama olduğu gerçeğini değiştirmeye yetmeyecek!
İlk Aşk (2006-Nihat Turak)
Yeşilçam melodramlarını sevenlerden misiniz? O zaman İlk Aşk tam size göre bir film! Küçük bir Ege kasabasında geçen olaylar silsilesini merkezine alan İlk Aşk, başından sonuna dek samimiyet vadeden oldukça sıcak bir film olarak öne çıkmaktadır.
Filmin konusuna değinecek olursak; Kore Savaşı’nda öldü sanılan evin büyük oğlu Asaf, 40 yıl aradan sonra, babasının cenazesi için kasabaya geri döner. Onun yokluğunda sevdiği kadın kardeşiyle evlenmiş hatta boşanmıştır bile. Asaf ise bir yandan yarım kalan aşkına sığınmaya çalışırken, bir yandan da kardeşi ile olan gerilimini minimize etmeye çalışmaktadır. Tabii filmin merkezine aldığı “İlk Aşk” kavramı yalnızca Asaf ile sınırlı değil. Aksine film, Arifoğulları ailesinin üç farklı kuşağına eşit mesafede yaklaşarak, dinamizmini yitirmemeyi başarıyor.
İlk Aşk filmini seyre değer kılan en önemli husus ise, merkezine aldığı Ege kasabası kadar içten bir anlatıya sahip olması. Nitekim filmin eğlence ile dramı, tek bir potada başarıyla eritebilmesi de cabası! Nihat Turak’ın yönetmenliğini yaptığı ve Çetin Tekindor, Halit Ergenç, Dolunay Soysert, Vahide Gördüm, Tarık Pabuççuoğlu gibi isimlerin başrolü paylaştığı film, özellikle başarılı oyuncularla örülü castıyla dikkat çekiyor.
Ulak (Çağan Irmak-2008)
Çağan Irmak filmografisinin en sıra dışı işi olan Ulak, zaman ve mekan kavramlarından arınmış, masalsı bir hikayeyi huzurlarımıza getirmektedir. Babam ve Oğlum’dan sonra Çetin Tekindor ve Çağan Irmak’ı bir kez daha buluşturan Ulak, sinematografik olarak zaafları olsa dahi, izleyeni içine çeken atmosferiyle ilgi çeken bir iş.
Köy köy gezerek, çocuklara Ulak İbrahim’in hikâyesini anlatan Zekeriya isimli bir ulağın yolu, günün birinde oldukça farklı bir kasabaya düşer. Burada okumaya kötü gözle bakılır, kavganın biri bin paradır. Keza buranın halkı da, bu yaşlı seyyahın çocuklara masal anlatmasını istemez. Ancak Zekeriya kararlıdır, allem eder kallem eder, çocuklara masalını anlatır. Onun ağzından kelimeler döküldükçe, çocuklar cesaretlenir; hayata karşı daha dik durmaya başlar. Tabii Zekeriya anlattıkça, içinde saklı tuttuğu hüznü dışarı vurmaktan da kendini alamaz. Bu dakikadan itibarense oklar tam anlamıyla onun üzerine çevrilir.
Çağan Irmak’ın farklı bir şablonla izleyenlerine sunduğu Ulak, sıra dışı yapısıyla özgün bir serüven vadediyor. Ancak gerek senaryodaki tutarsızlıklar, gerekse sinematografinin zayıflığı filmi zedeleyen hususlar olarak beliriyor. Her şeye rağmen Çetin Tekindor’un insanın içine işleyen ve bam teline dokunan oyunculuğu Ulak’ın ayakta kalmasına vesile oluyor ve filmi seyre değer kılıyor.
Av Mevsimi (Yavuz Turgul-2010)
Yavuz Turgul-Şener Şen ikilisinin son ürünlerinden olan Av Mevsimi, bir kez daha iki ustayı bir araya getirmesinin yanı sıra, zengin oyuncu kadrosuyla da dikkat çeken bir iş. Cem Yılmaz, Okan Yalabık, Melisa Sözen’in başı çektiği ekipte, özgüvenli duruşu ile Çetin Tekindor’un da alkışı hak ettiğini dile getirmekte yarar var.
Av Mevsimi, Avcı lakaplı emektar bir polisin peşine düştüğü bir cinayet soruşturmasını merkezine alır. Her ne kadar incelikli Yavuz Turgul senaryosunun bir benzerine Av Mevsimi özelinde rastlayamazsak da Şener Şen’in başı çektiği ekibin, üzerine düşeni fazlasıyla yerine getirdiğini söylemekte yarar var. Keza Çetin Tekindor ve Şener Şen gibi iki usta oyuncunun karşılıklı sahnelerine de tanıklık ettiren film, bu nedenle de özel bir noktada konumlanmayı başarmaktadır.
Şener Şen filmografisinin zayıf filmlerinden biri olarak nitelendirebileceğimiz Av Mevsimi, her şeye rağmen finale kadar gizemini koruması ve harikulade görüntü yönetimiyle, yerli piyasanın öne çıkan işlerinden biri olmayı başarmıştır.
Dedemin İnsanları (Çağan Irmak-2011)
Çağan Irmak’ın bir kez daha Babam ve Oğlum’un tadına yaklaşma çabası olarak nitelendirebileceğimiz Dedemin İnsanları, bir yandan 12 Eylül’ü merkezine alırken, diğer yandan da mübadelenin getirdiği yaraya parmak basarak, senaryosunu güçlendirmeye çabalıyor.
Yönetmenin bildiği topraklara, Ege’ye yeni bir yolculuğu olarak da adlandırabileceğimiz Dedemin İnsnaları, tüm film boyunca eğlencenin revaçta olduğu ancak finale doğru dramatik yapısını ön plana çıkaran bir film. Keza bu durum Çağan Irmak filmografisinde de sıkça karşımıza çıkan bir durum olarak hatırlanmaktadır.
Bir çocuğun gözünden, 80’li yılların Ege’sini odağına alan Çağan Irmak, en güvendiği oyunculardan olan Çetin Tekindor’a bir kez daha başrolü emanet ediyor ve esasen onun sırtına yeniden ağır bir yük yüklüyor. Nitekim Tekindor’un da filmin başından sonuna dek, üzerine düşeni fazlasıyla yerine getirdiğini söylemekte yarar var. Usta oyuncu, kah güldüren, kah hüzünlendiren duruşuyla Dedemin İnsanları’nı seyre değer kılan en önemli yapı taşı olarak sivriliyor ve bir kez daha izleyenlerin takdirini kazanıyor.