Ve Antalya’da 3 yıl süren Elif Dağdeviren dönemi sona erdi. Antalyalılar başta olmak üzere tüm sinemaseverler için soralım; peki, şimdi ne olacak?

Elif Dağdeviren, toplantılar ve yeni işbirlikleri için gittiği Cannes Film Festivali’nde önemli açıklamalarda bulundu; “Bir tanesi devam eden, diğeri İstanbul’a döndüğümde başlayacak iki tane büyük bütçeli film ve diğer projeler nedeniyle arzu ettiğim vakti ayıramayacağım için Uluslararası Antalya Film Festivali Direktörlüğü görevimden ayrılmış bulunuyorum” dedi.

Ve Antalya’da 3 yıl süren Elif Dağdeviren dönemi sona erdi. Ayrıldı mı, gönderildi mi sorusunu üretmek şık değil ama gelişmelerden az çok haberdardım. Bunu pas geçip, Antalyalılar başta olmak üzere tüm sinemaseverler için soralım; peki, şimdi ne olacak?

Antalya’yı Türkiye’nin Cannes’ı yapmaya ant içmiş birinin gidip Cannes’da “ben artık yokum, çok işim çıktı” demesi manidar. Birileri gider birileri gelir, Antalya’nın festivali elbet yapılır ancak Elif Dağdeviren döneminde olumlu-olumsuz pek çok köklü değişiklik yapıldı. Bunlarla mı devam edilecek yoksa geçmişteki festival şablonuna mı dönülecek?

Benim fikrim, Antalya’nın dünyanın başka hiçbir yerindeki festivallere benzemesine gerek yok. Kendi geleneğine uygun davransın yeter. Zaten yapılan aşı da tutmadı. Festivalin adı değiştirildi ama hepimiz hala Altın Portakal diyoruz. Para ödülünün her yıl azaltılarak sonunda sadece itibar ödülüne dönüştürülmesi alınan en talihsiz önlemdi. Türk sinemacıları için para, itibardan önce gelir. Geçtiğimiz yıl gördük, büyük lokmalar Adana’da prömiyer yaptı, Yeşim Ustaoğlu’nun Tereddüt’ü olmasa Antalya 2. gösterim festivaline dönüşecekti.

Yine Cannes meselesine dönelim; Cannes her yıl ünlü akınına uğrar, mesela Slyvester Stallone yanına Expendables ekibini alıp tankla Cannes sokaklarında gezer. Biz de öyle şeyler arzuluyoruz ancak karşımızda en fazla George Hamilton, Rutger Hauer, Armand Assante gibi kariyeri çoktan bitmiş Hollywood yaşlısı B filmcileri bulabiliyoruz. Antalya Cannes olacak dediler ama Hollywood huzurevi çıktı! Parasını verdiğin zaman dünyanın her yerine giden insanlar bunlar, gerek var mıydı?

Elif Dağdeviren görevi devraldığından bu yana Antalya’da tarihin en pahalı festival organizasyonları düzenlendi. Yüzlerce konuk ama çok az basın mensubu. SİYAD tarafı 2013 yılında yaşanan sansür skandalı yüzünden festivale tavır aldı. Bizim taraftan Altın Portakal’a giden kadar gidemeyen var. Mesela Portakal ısrarla Alper Turgut’u davet etmiyor, sanırsın adam eleştirmen değil sıhhi tesisatçı! Biz Antalya’dayken, Alper İstanbul’da Ferzan Özpetek söyleşisini yönetiyordu. Festival tarafı ise derdini anlatmak yerine festivalin SİYAD jürisini yok ederek küslüğü iki taraflı hale getirdi. Hani, “neden bu kadar az haber, röportaj çıktı” diye soruluyor ya, konukları Turkuvaz Medya’ya rezerv edip geri kalanını bıktırırsanız olacağı bu. Kurumsallığın fazlası ekosisteme zarar verir, burası Türkiye… Turkuvaz Medyanın röportajlara koyduğu ipotek yüzünden muhabir arkadaşların tadı tuzu yoktu. Sabah, Takvim, A Haber tayfası, festivali ele geçirmiş. Duyduğuma göre internet medyasından kimse gelmesin istiyormuş bu Turkuvazcılar.

Bence şu 3 yıllık en büyük gelişimi Film Forum’dur, o kısmı “sinema yapanlar” için çok faydalı buluyorum. Film Forum’da, festival tarafını aşan bir coşku ve fayda üretildi.

Uzun lafın kısası; Antalya’ya Elif Dağdeviren’le birlikte iyi şeyler gelebilirdi, aslında ortada iyi bir festival yapma çabası da vardı, belediye de bu iradeyi geniş bütçe olanaklarıyla destekledi ama proje yerelleştirilemedi ve uygulamada çöktü. Harcanan paraya değmeyen bir şey çıktı ortaya. Bunun en büyük sebebi başka hiçbir festivalde hissetmediğim kibirdi. Ben Antalya’ya defalarca geldim, Antalya harika bir şehir, yaşayanlar sıcak insanlar, orada film festivalinde olmak inanılmaz bir duygu ama organizasyondakiler, bilerek ya da bilmeyerek, prestijli olsun derken bunu tamamen ıskalayıp kibirli bir festival çıkardılar ortaya. Eleştiriye ve tavsiyeye kapalı, biz yaptık oldu kafasıyla yola çıkılan bir organizasyon izlenimi uyandırdı hepimizde. Festival yapanların organizasyonu sahiplenmesi güzel şeydir ancak kimler geldi, kimler geçti. Biz çok iyi biliyoruz ki Altın Portakal, Antalyalıların, keşke Elif Hanım da bunun farkına varabilseydi. Kendisine karşı şahsi bir olumsuzluk içinde değilim ama eleştiriyi üretmek gerek ki üzerine konuşulabilsin, doğru rota çizilebilsin.

Ben Cannes gibi bir festival istemiyorum, onun için merak eden atlayıp Cannes’a gidiyor zaten, lütfen Antalya’nın festivali olan “Altın Portakal” geri gelsin. “Yeşilçamlıların gelip tatil yapmasını istemiyoruz” deyip Hollywood eskilerine yüz vermeyi marifet sanan anlayış Antalya’yı bir yere götüremezdi, götüremedi de. Boykotsuz, sansürsüz, AKM’nin bahçesinin yine sinemaseverlerle dolup taştığı bir festivalde hep birlikte oluruz umarım.

murattolga@gmail.com – Twitter: murattolga

Murat Tolga Şen
2005 yılında "Öteki Sinema" sitesini açtı. Rahmetli sinema yazarı Metin Demirhan ve Ali Murat Güven’in verdiği güçlü destekle başlayan bu kişisel macera şimdilerde Türk sinema bloglarının amiral gemisi haline geldi. Murat Tolga Şen, Sinema yazarlığı ve blogculuğuna önem vermeye devam ederek katıldığı platformlarda sinemanın farklı taraflarını konuşmaya devam etti. Blogculuktan profesyonel sinema yazarlığına geçişi ise 2010 başlarında sinema sitesi Beyazperde kadrosuna katılmasıyla oldu. Ayrıca online sinema dergisi Cinedergi, Fotografya, Gölge, Yeni Harman, Modern Zamanlar, Film Arası gibi yayınlara da katkı sağlıyor. 2012 Ocak ayından bu yana Medyaradar sitesinin sinema ve televizyon yazıları da yine Murat Tolga Şen’in kaleminden çıkma.

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.