Bu hafta çok özel bir film vizyona giriyor. Ünlü şarkıcı Dalida’nın hayatını anlatan film, kurgu olsa bu kadar dramatik olamaz. Bu film de gösteriyor ki bazen hayat kurmacadan daha fazla dramatik olabiliyor…

Biyografileri sever misiniz bilemem. Ben bu tür sinemanın tutkunuyum. Hele anlatılan öykü ucundan benim hayatıma da dokunmuşsa iyice etkileyici oluyor o filmi seyretmek. Bu hafta Dalida’nın hayatını anlatan Dalida adlı film vizyona giriyor. Filmin iyiliği kötülüğü daha sonra konuşulabilecek bir şey ama Dalida’nın hayatı o kadar etkileyici ve dramatik ki böyle bir malzemeden etkilenmemek imkansız. Üstelik biz yaşlarda olanlar çocukluk ve ilk ergenlik dönemini onun şarkılarıyla geçirdi. Çünkü sağolsun Türk Hafif Batı Müziği, Dalida ve o dönem yabancı sanatçıların şarkılarının uyarlamasıyla yaşadı bir dönem. Bunu eleştiriyorum ama günümüze baktığımda da o kadar kısır ve yaratıcılıktan uzak bir müzik endüstrisiyle karşı karşıyayız ki o günleri bile özlüyorum açıkçası. Dalida’nın şarkılarını kimler uyduruma sözlerle Türkçeye uyarlamış saymakla bitmez. Herşeyden önce Ajda Pekkan tabii ki, Alpay, Tanju Okan, Özdemir Erdoğan, Hümeyra, Selçuk Ural, Berkant, AyFeri, Zeki Müren, en son da Petek Dinçöz, Dalida’nın Flamenco oriental parçasını Kısmetsizim diye uyarladı. Bu uyarlamaların zamanında birçoğunu zevkle dinledim. Ama Dalida’nın hayatını seyrettiğinizde onun şarkılarının hayatının bir hikayesi olduğunu görüyorsunuz ve bu şarkıların içeriğinden kopartılıp bambaşka anlamlarla söylenmesi bütün değerlerini yok ediyor. Dalida’nın özelliği söylediği müzik türünün popüler olmasına rağmen neredeyse ozan şarkıcılardan olması. Şarkılarının hep bir hikayesi var. Kendi hayatındaki dramatik olayların tetiklediği ünlü parçalar olduğu gibi kendi kişiliğinin mutluluk veren yönlerini de bu parçalarda bulabiliyorsunuz. Mesela “Il venait d’avoir 18 ans” Dalida’nın genç sevgilisi Lucio için yazdığı bir parça. Ve yaş farkını hem espritüel hem de dokunaklı bir şekilde işleyebilmiş. Peki yazının başından beri dramatik hayat deyip duruyoruz. Ne olmuş Dalida’nın hayatında. Dalida (Lolanda Cristina Gigliotti) 1933 tarihinde Mısır’da doğdu. İtalyan olan babasının Kahire Opera Orkestrası’nda birinci kemancı olarak görevi nedeniyle oraya yerleşmişti. Fakat 2. Dünya Savaşı sonunda haksız yere Nazilere yataklık ettiği iddiasıyla tutuklanınca Dalida babasından uzak bir şekilde çocukluğunu geçirdi. Babası atıldığı kamptan çıktığı zaman ise işler iyice çirkinleşti. Çünkü baba akıl sağlığını kaybetmiş, Dalida ve ailesine zulmetmeye başlamıştı. Bu noktada babasına düşmanca hisler duyan Dalida babasının vefatı üzerine büyük bir suçluluk yaşadı. Daha sonra bir müzik yarışmasında birinci olunca bir yapımcının dikkatini çekti ve onun kontrolünde kariyerini inşa etti. Bu yapımcıyla evlendi ama kısa süren evliliği başka bir erkeğe aşık olması sebebiyle bozuldu. Daha sonra bir bal arısı misali babasının onda yarattığı eksikliği kapatmak için hayatında başka ilişkiler yaşadı. Bunlardan birisi olan İtalyan şarkıcı Luigi Tenco intihar etti. Bu trajik olay sonrası Dalida da bir intihar girişiminde bulundu. Tedavi gören Dalida tam kendine gelecekken eski eşi yapımcı Lucien Morisse de işlerinin bozulması sebebiyle intihar ederek öldü. Güzel şarkıcının laneti bununla da bitmez. Son sevgilisi Richard Chanfray ile ayrıldığında bu sevgilisi de intihar eder. Zaten aşırı duyarlı bir kişiliğe sahip olan Dalida bu ölümlerden ve düştüğü yanlızlıktan kurtulamayıp kendisi de intihar etti. 1950’lerden 80’lerin sonuna kadar 150 milyon albüm satan, 55 kez altın plak alan Dalida uzun bir dönemin en parlak yıldızıydı. İtalyanca ve Fransızca ağırlıklı olmak üzere birçok dilde şarkılarını söyledi. Hatta Türkçe bir yorumu bile vardır. Büyük sanatçıların üzücü hikayeleri var. Düşünsenize hiç mutlu bir yazar, ressam veya müzisyen hatırlıyor musunuz? Özellikle üretimlerinin en üst düzeyde olduğu dönemlerde. Ne yazık ki gerçek sanatçının besini mutsuzluk. Belki günümüzün problemi de budur. Herşeye kısa yoldan ulaşmak isteyen, sadece başarıya endeksli müzisyenler, sinemacılar ve yazarlar… Bütün bunları düşündüğümde Ajda Pekkan’ın bir Dalida uyarlaması olan Palavra Palavra Palavra sözleri aklıma geliyor. İyi izlemeler.

FİLMİN KÜNYESİ
Yönetmen: Lisa Azuelos
Senarist: Lisa Azuelos
Oynayanlar: Sveva Alviti, Riccardo Scamarcio, Jean Paul Rouve, Nicolas Duvauchelle

Yapım: 2016, Fransa, 124 Dak.

 

Serdar Akbıyık
1967 yılında İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyal Antropoloji Bölümü'nü bitirdi. Erol Simavi Vakfı Gazetecilik Bursu'nu kazanıp iki yıllık eğitimden sonra Hürriyet Gazetesi'nde istihbarat muhabiri olarak mesleğe başladı. 1992 yılında Hürriyet Yazıişleri'ne geçti. 1993'te Spor Gazetesi'ni kuran grupta yer aldı. 1996'da Hürriyet Yazıişleri'ne döndü. 1999'da Star Gazetesi kuruluşunda bulunmak için Hürriyet'ten ayrıldı. 2000-2001 yıllarında Almanya'da Star Gazetesi'ni çıkaran grupta Yazıişleri Müdürlüğü yaptı. 2002'de Türkiye'ye dönüp Star Grubu'na bağlı olan ve yeniden yayımlanan Hayat Dergisi'nde görev aldı. Hayat Dergisi'nde ve Star Gazetesi'nde sinema eleştirmenliği yaptı. 2004 yılında Star Gazetesi Yazıişleri Koordinatörlüğü görevine getirildi. Halen Star Gazetesi İnternet Yayın Müdürlüğü ve sinema eleştirmenliğini sürdürmektedir. Star Gazetesi, Kral Müzik Dergisi ve internette çıkardığı Cinedergi'de sinema yazıları yayımlanmaktadır. 2007 yılında "Türk Sineması'nı Yönetenler" adlı yönetmenlerle yaptığı röportajları kapsayan bir kitap çıkardı.

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.