10. yılında sinema severlerle buluşan Malatya İnönü Üniversitesi Uluslararası Kısa Film Festivali filmler, söyleşiler, sergiler ve atölyelerle seyircisiyle buluştu. Ulusal ve uluslararası kategorideki kurmaca ve belgesel kısa’lar bir kez daha uzun etki yaratmayı başardı diyebiliriz. Üniversite gençliğinin alakası kayda değerdi. Özellikle açık havada film izleme; yönetmen, oyuncu, senarist ve sinema yazarlarıyla buluşma zevki ayrı bir ilgi gördü.
Üniversitelerin film festivali düzenlemesini önemsiyorum. Özellikle de Anadolu’daki üniversitelerin. Öğrencilerin sanatsal duyarlılıklarının geliştirilmesi için çok önemli bir zemin hazırlanıyor. Organizasyonu yürüten gönüllü öğrencilere de kendiliğinden bir pratik yapma olanağı, bir nevi staj imkanı doğuyor. Sadece büyük kentlerde erişilebilen atölye, sergi ve söyleşilerin buralara da taşınması ile yüzü yüze temasta sağlanmış oluyor ki en çok önemsediğim bu. Zira günümüzde öyle veya böyle teknolojinin nimetleri sayesinde istenilen filmler er ya da geç erişilip izlenebiliyor. Ama bir filmi, o filmi gerçekleştirenlerle topluca adeta bir ayin şeklinde izlemek, ardından düşünmek, soru sormak, yorum yapmak, tartışmak… işte aslolan bu. Ayrıyeten Anadolu’da eğitim almış, sinema aşkını Anadolu’da yeşertmiş, büyütmüşlerin sektörde kendine yer bulmasının, sesini duyurmasının önemli fırsatlarından biri yaratılmış ve yakalanmış oluyor.
Gelelim ödüllere:
Her ne kadar benim için en büyük ödül seyirci ile buluşmak olsa da, oyunun kuralı, buluşmanın bahanesi bu ya, jüriler finale kalan belgeseller arasından beğenilerine, kriterlerine göre ödülleri dağıttı.
Ulusal Kurmaca dalında, yönetmenliğini Ercan Selim Öngöz’ün yaptığı 12 Saat birinci, Süleyman Demirel’in yaptığı Asfalt ikinci, Ramazan Kılıç’ın yaptığı Penaber üçüncü olurken, Ulusal Belgesel dalında yönetmenliğini Peyami Sefa Altıntaş’ın Hayat Nöbeti birinci, Abdurrahman Demir’in yaptığı Kırmızı ikinci, Özer Kesemen’in Hayat Güzeldir’i ise üçüncü oldu.
Uluslararası Kurmaca dalında ise yönetmenliğini İspanyol Alvaro Rodrigez Areny’nin yaptığı Wolves üçüncü, Fransız yönetmenler Maxime Malabard ve Anthony Taib’in filmleri Maree Haute ikinci, yönetmenliğini Giardano Torreggiani’nin yaptığı My Awesome Sonorous ise birinci olurken Uluslararası Belgesel dalında da Lisi Kieling’in yaptığı Vida Gomo Rimoza üçüncü, yönetmenliğini Emilio Marti Lopez’in yaptığı Marhaba-Hela ikinci, yönetmenliğini Pablo Radice’nin yaptığı Gemelos filmi de birinci oldu.
Özellikle paylaşmak istediği bir şey de Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hasan Arapgirlioğlu’nun şefliğinde ödül töreni sırasında “Nazende Trio” grubu tarafından verilen Film Müzikleri Konseri. Gerçekten çok güzeldi. Hem kulaklarımıza hem ruhumuza iyi geldi doğrusu.
Ödül alan belgesellerin konusu ve sinemasal anlatımına gelince hem ulusal hem uluslararası kategoride de sadelik ve bireyi merkeze alan konular hakimdi. Dönemsel olarak moda ve / veya trend olan konuların dışındaki filmlere gitti ödüller. Benim de juri olduğum uluslararası bölümde Latin rüzgarı hakim oldu. Brezilya, Arjantin ve İspanya’dan belgeselciler ödülleri kucakladı. Birinci olan Gemelos filmi, aynı yumurta ikizi olan kardeşlerin birinin doğum, diğerinin ölüm ile ilgili mesleklerini felsefik ve karşılaştırmalı bir açıdan kameraya yansıtıyor. İkinci Merhaba, Selanik’teki mülteci kampında bir çocuğun oyun, oyuncak ve animasyon yolu ile hakiki evine duyduğu özlemi ve aidiyetini görüntülüyor. Üçüncü Vida Gomo Rimoza ise mutluluğun sırrını basitlik ve sadelikte bulup, az tüketip çok üretmekte aramanın sırrını keşfetmemize aracılık ediyor. Doğrusu başka coğrafyalarda başka kültürlerdeki yaşamların başkalığına rağmen, ruhların, insan olmanın aynılığını bir kez daha görmenin bilinci ve huzuruna da aracılık eden bu filmlerin; gençlerle buluşması gerek sanatsal gerek sosyo- psikolojik anlamada çok önemli. Festivaller her türlü aksaklıklarına rağmen, sırf bunu başarması ile yıldızı göğsüne takmayı hak ediyor benim için.
Bu topraklarda çekilen belgesellere baktığımızda:
Ulusal belgesel dalında üçüncü olan Hayat Güzeldir İzmir’de topladığı atık unlu mamulleri yeme dönüştürerek hem sokak hayvanlarını besleyen hem de satıp ihtiyaç sahiplerine yardım eden 75 yaşındaki Zinnur Çelik’in hikayesini anlatıyor. Zinnur Bey ayda 30 bin TL kira geliri olmasına rağmen sade yaşayan ve kendini sokak hayvanlarına adamış bir karakter.
İkinci olan Kırmızı ise severek evlendiği öğretmeni Ramazan ile çocukları olmadığı için boşanan ve eski eşinin kendisine yakıştırdığı kırmızı rengi üzerinden çıkartmayarak aşkını yaşatan ve kendini avutan Sultan Özcan’ın öyküsü.
Birincilik ödülüne layık görülen Hayat Nöbeti, Ankara İtfaiyesi’nde çalışanların anlatımıyla yangın, terör ve kazalar sırasında yaşanan trajedileri ve mesleğin zorluklarını resmediyor.
Filmlerin yönetmenleri ile yaptığım ayaküstü sohbette heyecanlı, desteğe ihtiyaç duyan, yeni filmler çekmek isteyen, nereye-kime gideceğini tam da bilemeyen gençler gördüm. Fakat tutkularının peşinden yürümeye karalılar… Aramaya, öğrenmeye, zorluklara mücadeleye açıklar, hazırlar, gönüllüler. Birinciliği alan Hayat Nöbeti’nin yönetmeni Peyami Altıntaş duygularını şöyle ifade etti: Emek vermek iyi hissettirdi. Zaten ödül odaklı çalışmadık. Biz kendimize bir dert edindik ve sadece derdimizi anlatmaya çalıştık. Amacımızı bu anlamda, yaşanan tüm sıkıntılara rağmen gerçekleştirdik. Ama çok severek okuduğumuz sinema bölümünde bu filmi çekene kadar yaşadığımız zor süreçleri anlatacak olsak, sanırız ki onun için ayrıca uzun metrajlı bir film çekmek gerekir.
Malatya’da 10. kez kök salan bu üniversite festivalinin yarattığı aura 7. sanatla hemhal olmak bir yana, yeni filmlerin üretilmesi için de büyük bir motivasyon ve heyecan kaynağı oldu. Zaten ödül dediğin de bu değil midir?