Bu ülkenin artık normal bir gündemi yok. Herşey tartışma ve popüler kültürün yozluğu içinde çözülmeye çalışılıyor. Sinemamı da bu durumdan etkileniyor tabıı. Son günlerde bakıyorum en küçük şeyde herkes birbirinin boğazını sıkıyor. Yok efendim “Recep İvedik’i nasıl beğenirsin?”, La La Land’ı sevenler, Neruda’yı sevmeyenler, “Benim filmim bakanlıktan destek almadı, sen nasıl aldın yalaka?” çirkinlik hat safhada. Bence toplumun her sınıfındaki yozlaşma sinemada da kendini böyle gösteriyor. Bundan etkilenmemek çok zor. Ya kulağınızı kapatıp bildiğinizi yapacaksınız ya da aynı yolun yolcusu olacaksınız. Ne diyelim Allah akıl fikir versin. Dergimize dönersek 100. sayıyı devirdik ve dalya dediğimiz Şubat ayından hemen sonra bir yenilenmeye de girdik. Bu dergiyi çıkartmak kolay değil. İnsanların yorgunluğunu anlıyorum. Hele hayat bu kadar acımasız bir şekilde ileriye sürükleyince insanı. Biz de yorulan arkadaşlarla sonradan tekrar beraber olma umuduyla helalleştik. Yeni gencecik yazarlarımız var. Pınar Karahan ve Polat Öziş’e
hoşgeldiniz diyorum.