Biz Size Döneriz filminin genç oyuncusu Bestemsu Özdemir ve yönetmeni Doğa Can Anafarta hem filmlerini hem de idealize ettikleri sinemayı anlattılar.

Türk sineması kabuk değiştiriyor. Bundan 15 yıl önce nasıl yeni nesil oyuncular ve yönetmenler çıkmışsa bugün de yeni nesil sinemacılar filmleriyle salonlarda boy gösteriyorlar. İşte o yeni isimlerden yönetmen Doğa Can Anafarta ve genç oyuncu Bestemsu Özdemir bu ay bizim konuğumuz oldu. Biz Size Döneriz filmi ile izleyici karşısına çıkan ikili sorularımızı cevapladı.

Biz Size Döneriz filminin senaryosu geldiğinde sizi en çok etkileyen ne oldu

Bestemsu Özdemir: Yazım dilinin, anlatım dilinin farklılığı en etkileyen şeydi. Daha önce karşılaşmadığım bir senaryoydu ve Defne’yi çok sevdim. İTÜ moda tasarım bölümü öğrencisi olduğum için her iki sevdiğim mesleğimi bir arada yapabilmek çok eğlenceliydi benim için.

Senaryo nasıl ortaya çıktı?

Doğa Can Anafarta: ‘Biz Size Döneriz’ benim üniversite yıllarında gelecek korkusu ile uykusuzluk birleşmesi sonucunda yazdığım bir senaryo. O yıllarda bu senaryoyu insanların desteğiyle amatör şartlarda uzun metraj olarak çekmiştim. Yıllar sonra yapımcım Kanat Doğramacı’ya o filmi izletince bu işi günümüze uyarlarsak başarılı bir işe imza atabileceğimiz düşündük ve projeyi geliştirdik. Günümüzün en büyük sorunlarından olan işsizlik ve toplumda kendine yer edinme problemini komedi, dram kısaca eğlenceli enerjik bir tür olarak konu aldık. Benim yıllar önce yazdığım senaryoyu günümüze uyarladık, üzerinde aylarca çalıştık filmi çektik sonra kurgu döneminde aylarca tekrar çalıştık. Rahatlıkla söyleyebilirim ki filmin bizim için mükemmellik seviyesini ulaşması için tüm enerjimizi, imkanlarımızı kullandık.

Rolünüzden bahsedebilir misiniz?

Bestemsu Özdemir: Defne annesinin başaramadığı hayalini başarmaya kendini adamış bir kız. Ailesi olmadığı için arkadaşlarını aile yerine koymuş akıllı, kariyer odaklı. Ama aşkla tanışınca bir aşk kadını olduğunu anlıyor.

Rolünüzde romantizmi ve aşkı yaşıyorsunuz. Gerçek Bestemsu bu duyguları ne kadar önemser? Hayatının neresinde durur bu duygular?

Bestemsu Özdemir: Benim için en önemli şey duygularım. Çok iyi bir şey olmadığını tecrübe ettim ama böyleyim işte. Duygularıma gore yaşıyorum mantık bende ikinci planda diyebilirim. Aşk benim için gururun, egonun hiçbirinin olmadığı bir yer. Herşeyi yapabilirim. Kaçayım kovalasın gibi oyunları yapabilen biri değilim. İçimden ne geliyorsa söylerim. Duygularımın karşılığını alabilmek için de savaşırım. Ve aşk benim hayatımın merkezinde oluyor.

Filmin senaryosu gereği oyuncu kadrosunun olayı içselleştirmesi çok önemli. Cast’ı hazırlarken en çok nelere dikkat ettiniz?

Doğa Can Anafarta: Oyuncularımızın hepsi inanarak projeye geldi. Yine seçimleri yaparken türü ve anlatım tarzı farklı olduğu için ne yapmak istediğimi anlayan yüksek enerjili, çalışkan iyi niyetli oyuncular hedefimizdeydi. Mükemmel bir cast oluşturduk hepsinin içinde ya karakterlerinden birer parça vardı ya da zamanla onlar karakterlerine büründü. Filmi izleyen çoğu kişi kendini karakterlerden biri olarak görüyorsa bu hem ekibin hem de oyuncuların başarısıdır.

Bazı roller vardır onlara hazırlanmak gerekir. Mesela tarihi bir kişiliği oynuyorsanız veya engelli birini canlandıracaksanız araştırma yaparsınız. Bir de oyuncunun kendi tecrübesinden yola çıkarak hazırlandığı roller vardır. Bu film hangisine yakın. Bir hazırlanma süreci geçirdiniz mi?

Bestemsu Özdemir:   Bu film hepimizin hayatında dönem dönem yaşadığı sıkıntıları anlattığı için kendimden ve arkadaş çevremin başına gelenlerden onların hissettiği ve anlattıklarından yola çıktım aslında. Ve tabii ki her projede hepimizin bir hazırlanma süreci oluyor. Yaşamın için de karakterle tanıştıktan sonra Defne nasıl yapardı, ne tepki verirdi gibi şeylerle günlük hayatta bile düşünüyor ve çıkarımlar yapıyorum.

Daha önce iki korku filminiz bir de Cadde adlı bir drama aksiyonunuz var. Biz size döneriz komedi türündeki ilk denemeniz sanıyorum. Bu anlamda nasıl bir hazırlık aşaması geçirdiniz?

Doğa Can Anafarta: Aslında Mezuniyet isimli bir filmim daha var dram türünde ama Biz Size Döneriz tabi ki hepsinden çok farklı, aslına bakarsanız belki de ülkemizde yapılan tüm işlerden farklı. Yanlış anlamayın iyi-kötü anlamında değil ama anlatım tarzı ve işlediği konu çok radikal. Bu proje herkesin cesaret edebileceği bir iş değildi. 300 mekanlı bir işi nasıl çekeceğimizi insanları ikna etmek zor oldu ama başardık. Korku filmi janrasından çıkmak zordur; ben kendime güveniyordum ama sağ olsun yapımcımız bana benden çok güvendi.

Komedi kendine has bir türdür. Sizin komedi tecrübeniz var mı? Bu noktada en çok kimden ve nasıl bir destek gördünüz?

Bestemsu Özdemir:   Komedi tecrübem bu filme kadar yoktu. Ve açıkçası çok tedirgindim. Hiç bilmediğim bir deniz burası ve çok ince çizgiler var onu biraz aştığınızda çok abartılı ve gerçek dışı oluyor, altında kaldığınızda da komedinin anlamı kalmıyor gibi. Durum komedisini yaratabilmek benim için zorlu ama eğlenceli oldu. Hayatımdaki sektörden arkadaşlarım destek olup yorumlar yaptılar ama sette yönetmenimiz en çok yol gösterip açıklayan oldu açıkçası.

Yeşilçam döneminde komediler daha çok dram barındırırdı ve bir toplumsal mesajları olurdu. Günümüzde ise absürt komedinin baskın olduğunu görüyoruz. Hangi tür sizi daha çok tatmin eder ve filminizin hangi kategoriye koyarsınız?

Doğa Can Anafarta: Biz anlamı olan bir film yapmaya çalıştık. Sekans, sahne komedi ağırlıklı değil bir hikaye anlatıp karakterlerin hikaye akışına seyirciyi güldürüyoruz. Tabi ki seyirci eğlenmeli, gülmeli hatta ağlamalı ama sonuçta biz sanat yapıyoruz bana göre her türlü sanatın bir anlamı yapılma amacı olmalı.

Üniversite mezunlarının işsizliği her dönem bu ülkenin problemidir. Türkiye gibi gündemin çok çabuk değiştiği hatta toplumsal yapısı bile değişen bir ülkede problemler değil ama onlarla muhatap olan insanlar değişir. Filminizin günümüz gençliğini yakaladığını düşünüyor musunuz?

Doğa Can Anafarta: Şu ana kadar aldığımız tepkiler bu yönde. Zaten aslında bakarsanız yakalamamız çok normal çünkü zaten hissederek yazıp, çektiğimiz bir iş. En temelinde vermek istediğimiz mesaj genç-yaşlı fark etmez hiç birimiz yalnız değiliz. Hepimiz aynı duyguları yaşıyoruz, hepimiz aynı savaştayız ancak beraber kazanabiliriz.

Perde güzel kadını sever. Ama oyuncu bu güzelliğine hem tecrübe hem de kabiliyetini katmalı. Bu anlamda nasıl bir yapılanma içindesiniz?

Bestemsu Özdemir:   Dezavantaj olduğunu düşünmüyorum hepsi bizi geliştiriyor, ne kadar yıpratıcı da olsa her set bir okul gibi. Her gün yeni yeni şeyler öğrenip ufak ufak ileri adımlar atmaya çalışıyorum. Güzel kadın olmak ilk 5 saniye önemli bence güzelliğin altını doldurmak çok önemli. Audition verirken güzel kız gelsin tamam ama o kamera karşısında o karakter olamıyorsanız uzun vadede bu sektörde zorluk yaşanır bence. Eleştirileri çok dinliyorum, üstüne oturup düşünüyorum. Film çok fazla izliyorum, neler yapılmış nasıl oynamışlar ve kafamın içinden hepsini ben de oynuyorum. Kendime her gün yeni şeyler katmaya çalışıyorum. Ve sokakta çok gözlem yapıyorum bazen bir olayda ağlıyorum, gülüyorum, öfkeleniyorum, herhangi bu durumlarda zaman zaman kendimi gözlemliyorum, böyle bir şey yaşadım ve bu tepkiyi verelim diyorum. Sonra da kendine ‘Beste ne yapıyorsun?’ diyorum. Okumakla, eğitimle güzelliğin altının kesinlikle doldurulması gerekiyor. Tek başına maalesef yeterli değil.

Türk sinemasında Yeşilçam döneminde oyuncular daha çok magazin dergilerinin yarışmalarından ve tiyatrodan gelirdi. Böyle bir kaynak vardı. Şimdiyse daha çok dizilerden oyuncular çıkmaya başladı. Bunun dezavantajları olduğunu düşünüyor musunuz?

Doğa Can Anafarta: Tabi ki konservatuar eğitimi-kültürü çok önemlidir. Oyuncu kültürü denen bir şey vardır ve her oyuncunun yüzünden bu terbiyeyi, ahlakı alıp almadığı belli olur. Bana göre dizi,magazin, tiyatro vb. çok oyuncunun çalışkanı, kendini geliştireni ve set disiplini olan makuldür.

Türk sinemasında Yeşilçam’ın önemi azımsanamaz. Sizin Yeşilçam’a yaklaşımınız nedir? Oyunculuğundan etkilendiğiniz Yeşilçam ünlüsü var mıdır?

Bestemsu Özdemir: Ben Gülşen Bubikoğlu ve Türkan Şoray hayranıydım hala da öyleyim ama Yeşilçam döneminde hem oyunculuk hem güzellik olarak inanılmaz olduklarını düşünüyorum.

Kadın oyuncularımızın önünde Türkan Şoray kanunları gibi bir örnek var. Bu kuralları doğru buluyor musunuz?

Bestemsu Özdemir: Bu herkesin kendi kararıdır saygı duyulması gerekiyor bence. Hikaye destekliyor, sahne o durumları altı dolu bir şekilde gerektiriyorsa evet bu kurallar belki biraz esnetilebilir. Ama ben kuralları olanlara saygı duyuyorum. Hepimizin belli sınır çizgileri var sonuçta.

Oyuncu olmayı ne zaman istediniz? Küçüklüğünüzde böyle bir özleminiz var mıydı?

Bestemsu Özdemir: Oyunculuğu küçüklüğünden beri isteyenlerden değilim ben. Mücevher tasarımcısı ve voleybolcu olmak gibi hedeflerim vardı küçükken fakat Mavi Jeans’le yaptığım bir fotomodellik sonrasında o zamanki menajerimle tanışıp ‘Gel deneyelim’ dediğinde deneyip, çok sevip, bu yolda kendimi geliştirip, bu sektörde iyi bir oyuncu olabilmek için çalışmaya başladım. Ve şu an başka bir iş yaparken kendimi hayal edemiyorum. Kamera karşısına geçtiğim anda hayat duruyor benim için ve başka bir yere gidiyorum sanki. İyi ki denemişim ve iyi ki bu işi yapıyorum.

Benim size sormadığım ama sizin izleyiciler için söylemek istediğiniz bir şey varmı?

Bestemsu Özdemir: Umarım filmimizi beğenirler . Daha önce yapılmamış tarzda bir film yaptık, bu yüzden gelip izlemelerini tavsiye ederim. Herkese teşekkür ederiz. Ve lütfen sokak hayvanlarına bir kap yemek bir kap su koysunlar kapılarının önüne onların bizim desteğimize ve sevgimize ihtiyaçları var.

Doğa Can Anafarta: Genç seyircinin ilk defa kendini anlatırken farklı bir anlatım tarzı bulan, iki saat boyunca sinemada eğlenip, gülüp, ağlayıp sinemadan çıktığında bu filme gittiği arkadaşını biraz daha fazla seveceğini ve sarılacağını düşünüyorum. İnsanların parasına, zamanına ve kültür zevkine saygı duyan iyi bir film yapmaya çalıştık, umarım karşılığını görecektir.

Serdar Akbıyık
1967 yılında İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyal Antropoloji Bölümü'nü bitirdi. Erol Simavi Vakfı Gazetecilik Bursu'nu kazanıp iki yıllık eğitimden sonra Hürriyet Gazetesi'nde istihbarat muhabiri olarak mesleğe başladı. 1992 yılında Hürriyet Yazıişleri'ne geçti. 1993'te Spor Gazetesi'ni kuran grupta yer aldı. 1996'da Hürriyet Yazıişleri'ne döndü. 1999'da Star Gazetesi kuruluşunda bulunmak için Hürriyet'ten ayrıldı. 2000-2001 yıllarında Almanya'da Star Gazetesi'ni çıkaran grupta Yazıişleri Müdürlüğü yaptı. 2002'de Türkiye'ye dönüp Star Grubu'na bağlı olan ve yeniden yayımlanan Hayat Dergisi'nde görev aldı. Hayat Dergisi'nde ve Star Gazetesi'nde sinema eleştirmenliği yaptı. 2004 yılında Star Gazetesi Yazıişleri Koordinatörlüğü görevine getirildi. Halen Star Gazetesi İnternet Yayın Müdürlüğü ve sinema eleştirmenliğini sürdürmektedir. Star Gazetesi, Kral Müzik Dergisi ve internette çıkardığı Cinedergi'de sinema yazıları yayımlanmaktadır. 2007 yılında "Türk Sineması'nı Yönetenler" adlı yönetmenlerle yaptığı röportajları kapsayan bir kitap çıkardı.

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.