Ayşe teyze Tim Burton’ı pek sever. İkisi de hayalperest. Big Eyes yani Büyük Gözler filmide 2 hayalperestin enteresan hikayesini anlatıyor. Filmimiz Margaret’ın kızını da yanına alıp kocasını terk etmesiyle başlıyor. Kızıyla beraber yeni bir hayat kurmaya çalışırken elinde sadece çizimleri var.
A: Güzel çiziyor sanki ben pek anlamam ama neyse para kazanacak bir şey var elinde. Bekara karı boşamak kolay derler ya bekara koca boşamak daha kolay gelir.. kıh kıh kıh. Karısı gidince adam evi nasıl çekip çevireceğini düşünür kadın ise hayatını.. bir de yanında kızı Allah kolaylık versin.
Dualarımız sevgili Margaret dahil bütün yalnız kadınlarla. Hayatına yeniden başlayan kendi becerileri hariç hiçbir şeyi olmayan kadınlarımızın falan gibi cümlelerle feminist bir manifestoya dönmeyecek bu yazı. Derdimiz ve ilgimiz hayaller.. Margaret’ın hayali resimleri.. hayatını devam ettirebilmek ve kızına bakabilmek için resimlerini çok düşük fiyatlardan satıyor ve bunu farkeden başka bir ressam yanaşıyor Margaret’a. 2 hayalperestin hikayesi demiştik biri Margaret diğeri ise yeni tanıştığı ressam görünümlü Walter.
A: Ay böyle büyük büyük gülen konuşan adamları hiç sevmem. Hep bir dolandırıcı gibi gelirler bana, kendilerini süslüyor gibi, böyle bir değişik ses tonu, bir acayip tavırlar, kahkahalar ayy hiç sevmedim bu adamı. Bak küçük kız da sevmedi.
B: Değil mi? Bir güven vermiyor insana.
Margaret ise hiç bizim gibi düşünmüyor ve yalnızlığına ilaç gibi gelen bize göre sahtekar kılıklı olan Frank ile evleniyor. Walter kendi boyadığı tabloları satmaya çalışan bir sokak ressamı. Margaret ile evlenince ikisinin resimlerini satmaya çalışıyor. Tabi Margaret’ın soyadı Walter ile evlenince değişiyor ve resimlerinin altına yeni soyadını yazıyor “Keane”. Margaret’ın tabloları sevilmeye ve satılmaya başlıyor ve bir anlık para aşkıyla Walter tabloları yapanın kendisi olduğunu söylüyor. Ne de olsa soyadı resimde ki imza ile aynı!
A: Yahu ne biçim adam bu böyle çizmediği resmi çizdim diyor. En büyük hırsızlık hayal hırsızlığıdır. Kadıncağızın emeğine saygısızlık tüüüü böyle insanlar yüzünden ne hale geldi sanatçılar, böyle yetenekli kadınlar..
Tim Burton dedik, hayalperestler dedik neler oluyor böyle bir anda ve Müge Anlı ile tatlı sert ‘e bağlıyoruz hiç anlamıyorum. Nasıl oldu da Tim Burton ve Müge Anlıyı aynı cümle içinde kullandım?!?! Ayşe teyze beni hemen etkisi altına alıyor kendimi korumam lazım. Filme devam ediyoruz!
Çiftimiz paraya para dememeye başlıyorlar. Margaret evde resimleri çiziyor Walter ise kendi çiziyormuş gibi ortalarda dolanıyor ve bütün iltifatları, ilgiyi topluyor. Küçücük bir yalan olarak başlayan hikaye büyüyor da büyüyor. Margaret hayali bir ressam gibi hissetmekten bunalımın eşiğine geliyor, kızından bile saklamaya çalışıyor. Kurdukları yalan bütün hayatlarını ele geçiriyor.
A: Şimdi sorarım işte ikisinin de hayalleri gerçek oldu mu? Oldu! Kadın ünlü bir ressam olmak istiyordu adamsa zengin. İkisi de hayallerine ulaştı değil mi? Peki niye ikisi de mutsuz? Hadi bakalım.
B: Çünkü yalan bir hayal yaşıyorlar daha doğrusu yaşadıkları her şey bir yalanın üzerine kurulu.
A: Aferin yani neymiş, zafere giden yolda her şey mübah değilmiş. Sokrates ne demiş?
B: çüşşş!!!
A: Hayır öyle dememiş. Demiş ki “bir adamın değeri ne denli az olursa olsun, ölür müyüm kalır mıyım diye düşünmemelidir. Bir iş görürken doğru mu eğri mi davrandığını, yiğit bir adam gibi mi yoksa ödlek bir adam gibi mi davrandığını düşünmelidir yalnız.” Yaaa
Çok iyi demiş tabi de, yani Ayşe teyze bunu nerden duymuş ve nasıl hatırlıyor ben onu merak ediyorum. İşler filmde olduğu gibi bizde de karışmaya başladı. Tim Burton, Müge Anlı şimdi de Sokrates.. bütün bunların dışa vurumu ise şöyle oldu.
B: Haklısın Ayşe teyze, haklısın Sokrates abi, Tim bey bunları ne de güzel anlatmışsınız filminizde ve sevgili Müge hanım sizin hala bu yazıda ne işiniz var anlayamadım.
A: Müge hanım kim yahu, ne diyorsun kızım sen?
B: Müge değil ya Margaret dedim yani öyle mi oldu Müge mi oldu yok yani ne alaka canım Müge kim o yani ben de öyle diyorum aslında kim yahu bu Müge diyorum ne işi var şu an kafamda dolanıyor yani fonda, git diyorum ben de zaten çık diyorum kendi programına dön bizi rahat bırak ayrılanları barıştır, kayıpları bul. Git yani sabah kuşağına ne işin var ya senin Tim Burtonla nasıl beynimi ele geçirdin seni Sokrates abime şikayet ederim bak kızdırma beni aaaaa..
Bayılmışım… kendime geldiğimde karşımda kafasında “MÜGE ANLI” yazılı bir bandanayla Tim Burton saçlı bir Sokrates elime kolonya döküyordu.. tamam tamam bitiriyorum bu muhabbeti. Karşımda “bu kızın beynine giden oksijen miktarı kaç acaba?” bakışlı bir Ayşe teyze vardı sadece. Margaret ise daha fazla bu yalanları saklamak istemediğini ve Walter’i terk edeceğini söylüyordu.
A: Ah be kızım ah be güzelim geç bile kaldın! Bırak bu pislik herifi de ne hali varsa görsün. Al kızını da kaç kurtar kendini.
Tam olarak böyle oldu Margaret evin içinde dolanan kocası zannettiği kibirli, ressam numarası yapan adama daha fazla dayanamadı ve onu terk etti. Walter tabi ki boşanmak istemiyor ve esas ressamın kendisi olduğu konusunda itibarının son damlasına kadar savaşıyor. Tabi ki bu savaşı Margaret kazanıyor ama Walter nefesinin de son damlasına kadar bu yalanı inkar ederek yaşamaya devam ediyor. 2 hayalperestin ili ayrı sonu oluyor biri mutlu son, biri mutsuz son!
A: İşte kadınında bir suçu yok aslında zayıflığından adama sığında e paraya da ihtiyacı var adam da kullandı bunu. Neyse ki sonunda aklı başına geldi. Beril bak kızım her şey satılıktır bu hayatta hayaller dahil! Sen sen ol hayallerini sadece para için satma, karşılığında mutluluk, itibar, huzur ve yeni hayaller sunuyorsa sat gitsin, sadece para uğruna satarsan banka hesabın kabarır, göğsün değil!
Ayşe teyzem ya yine yaptı aforizmasını! Bana da diyecek bir şey bırakmadı. Hayallerin her geçen gün büyümesi ve gerçekleşmesi dileğiyle…
Ayşe teyze her filmimde varsın!